Ashab-ı Kehf’i anlamaya dair…
Rabbimiz Kur’an’da anlatır Ashab-ı Kehf’i(Kehf Suresi, 9-26)… Birkaç saray genci… Dile getirirler tevhidi… Sarsarlar şirk düzenini… Ardından kaçıp kurtulmaya bakarlar… Başlarına gelecekleri umursamazlar… Bir avuç genç, koca bir şehre meydan okurlar… Herkesin ulaşmak için bir ömür çırpındığı makamları, sarayı, rahatı bir çırpıda bırakırlar…
Ashab-ı Kehf, imana yurt olmayan sarayı terk etmekle, vatan ve makamın karşısında imanın vazgeçilmezliğini anlattılar… İman davasının, her değerin üstünde olduğunu yaşayarak aktardılar… Çağlara mesaj oldular… “Saraylar, makamlar, imanınızı çalmaya kalkarsa onları yere çalın” mesajını ulaştırdılar…
İmana vatan bulmak için şehirden uzaklaşırlar… Ölümden korktukları için değil, davayı yaşatmak için dağlara yol alırlar… Bir mağaraya sığınırlar… Köpeklerini mağara kapısına bırakırlar… Âlemlerin rabbi, köpekleşen insanların öldürmek istediği gençleri bir köpek ile koruyordu… Ashab-ı Kehf, uykuya dalarlar ve bir daha uyanmazlar… Allah’ın izni ile yüzyıllar süren uykudan uyanmazlar…
Uyandıklarında ne kadar uyuduklarını anlamazlar… İçlerinden birini şehre yollarlar… Dikkatli olması için uyarırlar… Sonra durumu anlarlar… Şehrin imana geldiğini haber alırlar… Zalimlerin sonuna, imanın gücüne, takvanın zaferine tanık olurlar… Ve ahiret uykusuna yatarlar…
Allah, bir kıssayı ilginçliği için değil ilgi çekmesi için anlatır… Ashab-ı Kehf’in yüzyıllar süren uykularını da uyku sürelerine dikkat çekmek için değil uyku süreçlerinde yaşanan değişime dikkatleri celb etmek için zikreder…
Kıssayı; köpek fazileti, isim karmaşası, gün ve kişiler konusundaki sayı tartışmasına boğmak kıssanın vermek istediği mesajları katletmekten başka bir şey değildir… Zaten İsrailiyatın hedeflediği de budur… Mücadele erleri mağarada uyurlarken bu değişim nasıl gerçekleşti? Sorusunu sormalı ve kıssada bizlere verilmek istenen mesaja odaklanmalıyız…
Ashab-ı Kehf, gözlerini uyku için kapadıklarında her yerde zulüm ve şirk hâkimdi… Uykudan uyandıklarında ise zulüm yerini adalete, şirk yerini tevhide terk etmişti… Uyku öncesi ve sonrası devrim sahneleri idi… Ashab-ı Kehf’in şehirde ektiği tohumlar filizlenmişti… Şehir imana gelmiş, müstekbirler kaybetmişti… Tarihte bu şanlı mücadeleyi kaydetmişti…
Bu güzel kıssa ile rabbimiz bizlere bazı mesajlar vermektedir… İman yolunda çalışıp çabalayan, gecesini gündüzüne katan ama dava yaşamı sürecinde kayda değer bir mesafe kat edemediğini görüp üzülen, dünyadan ayrılan ya da ayrılacak iman erlerine, şehit ve şahitlere rabbimiz adeta; “ektiğiniz tohumlar filizlenecek, iman tohumu mutlaka meyve verecek, hiçbir güç engel teşkil etmeyecek, zaman bunu gösterecektir…” mesajını vermekte ve ümitsizliğimize Ashab’ı Kehf aşısı yapmaktadır…
Kimi dava erleri çabalarının hemen meyve vermesini isterler, aceleci davranırlar, her şey bir anda olsun bitsin isterler… Ashab-ı Kehf’in yüzyıllar boyu uyuduktan sonra yaşanan islam devrimine şahit olmaları bizlere; “acele etmeyin hangi tohumun ne zaman meyve vereceğini siz bilemezsiniz… İman meyvesi, kimi yerde bir günde, kimi yerde bir ayda, kimi yerde bir yılda, kimi yerde ise yüzyıl veya birkaç yüzyılda meyve verir… Size düşen insanlığın kalbine iman tohumunu ekmek ve yeşertmek için çaba sarf etmektir… Çaba sizden zafer âlemlerin rabbindendir…” mesajını vermektedir…
Ashab-ı Kehf’in uykusu bir yönü ile bizlere; “sizler tebliğ sahasından çekilebilir, istirahat etmek isteyebilirsiniz… İyi bilin ki, sizin çekilmenizle bu din insanlık sahasından çekilecek değildir… Siz uyuduğunuzda bu dava uyuyacak değildir… Siz olmadığınızda Allah mutlaka bu din ile insanlığı uyaracak ve uyandıracak iman erlerini gönderecektir… Siz şahitliği bıraktığınızda sizlerin yerine bu davaya hem şahidlik edecek hem de şehid olacak dava erlerini yollayacaktır…” mesajını iletmektedir…
Unutmayın! Bu davadan çekilen kendi çeker… Bu davanın çilesini çekmeyene verilmez değer… Allah’ın davasını yükleneni, bu davayı yücelteni Allah destekler… Bu yolda yok keder… Hiçbir çaba bu yolda olmaz heder…
Ashab-ı Kehf’i şehirden kovan halk, imana geldi… Şehir, Ashab-ı Kehf’in ayağına geldi… Haykırdığınız hakikat mutlaka galip gelecektir… Siz duruşunuzu bozmazsanız mutlaka muarızlarınızın duruşları bozulacaktır… Taif’te öyle değil miydi? Hz. Muhammedi taşlayan şehir imana gelmedi mi, ayağa gelmedi mi? Yusuf’u kuyuya atanlar, zindana tıkanlar Yusuf’un ayağına gelmedi mi, imana gelmedi mi?
”Üzülmeyin, gevşemeyin iman ediyorsanız galip gelecek olan sizlersiniz” (Al-i İmran 139) ayeti tarih boyunca hep gerçekleşmedi mi? “Nice az topluluklar Allah’ın izni ile kendilerinden çok olan topluluklara galip gelmiştir”(Bakara,249) ayetinin yaşanmış bir örneği değil midir Ashab-ı Kehf…
Bu kıssa, Hz. Peygamberin Hz. Ebu Bekir ile Mekke’yi terk edip mağarada saklanmalarına ne kadar da benziyor değil mi? Onlar da can korkularından değil dava umudu, imana vatan bulma umudu ile çıkmışlardı Mekke’den… Peygamberi ve mağara arkadaşını görünmez ordularla destekleyerek müşriklerin onları görmesini engelleyen Allah, Ashab-ı Kehf’i de görünmez ordularla desteklemiş olmalı…
Ashab-ı Kehf’in uykusu zalimlerin uykusunu kaçırmakta aslında… Allah, bu kıssa ile sadece biz müminlere değil zalimlere de mesaj vermektedir… Allah zalimlere adeta; “iman erlerini, yurtlarından sürmek, ölüme mahkûm etmek, hapse tıkmak, etkisiz hale getirmek gibi yollarla iman davasını durduracağınızı mı sanıyorsunuz? Aksine baştan kaybettiğiniz bir savaşa giriyorsunuz… Sünnetullah takviminin gereğidir ‘hak batıla galip gelecektir’ “ mesajını vermektedir…
Ashab-ı Kehf’in uykusu bizleri gevşetmemeli… Ashab-ı Kehf’e bakıp “biz uyuyacak olsakta bu dava hedefine ulaşacaktır” dememeliyiz… Zira Ashab-ı Kehf mücadelelerini vermişlerdi, onları beklemeye alan âlemlerin rabbi idi…
Tohum ekmeden yağmurun topraktan ürün bitirmesini beklemek nasıl beyhude bir çaba ise çalışmadan zafer beklemekte beyhude bir uğraştır… “Çalışan kazanır, yatan kaybeder” ilkesi evrensel ve ilahi bir gerçektir…
Mücahit iken müteahhit olanlar, Allah’a verdikleri ahdi unutanlar, para sevdasına dalıp iman davasını arkaya atanlar, iman için koşuşturmayı boş iş sayanlar, “saygınlar” listesine girmek için çırpınıp Allah’ın “ekrem” listesini boşlayanlar Ashab’ı Kehf’in mücadelesine iyi baksınlar… Hak yolunda çaba gösterenlerin uykularının dahi değerli olduğunu unutmasınlar…
Ashab-ı Kehfin uykusu ve akabinde buldukları iyi hal ile rabbimiz bizlere; “Sizler bugününüzü yarınlar için harcayın, geleceğinizi ve gelecek nesilleri kurtarmak için çalışın, hak yolunda geleceğe yatırım yapın, dava yolunda atacağınız adımlardan hemen netice beklemeyin, ilerleyen zamanlar çabalarınızın şahidi olacaktır…” mesajını vermekte ve adeta bizleri geleceğe yatırım yapmaya sevk etmektedir…
Ektiğimiz tohumların filizlenmesine Ashab-ı Kehf gibi şahitlik etmeyebiliriz ama bu kıssa şahitlik etmiş gibi inanmamızı konu edinmektedir… Uykuya daldığımız her gece, Ashab-ı Kehf gibi uykuyu hak ettik mi? Dinlenmeyi hak edecek ne yaptık? Suallerini sormalıyız kendimize…
Ashab-ı Kehf gibi mücadele vermeyenin uykusu zillete, Ashab-ı Kehf gibi çalışanların uykusu ise izzete kapı aralamaktır… Uykunuz dahi zalimlerin uykularını kaçırmıyorsa uyanmanıza gerek yoktur demektir…
Ashab-ı Kehf gibi çalışanların uykuları zalimlerin uykularını kaçırır… İşte ibadet olan uyku da budur… Kıssanın önemli bir mesajı da şu olsa gerektir: "Bir şeyler yapmadan uyumayın…
Genç yaşlarında Allah’ın davasını dert edinen ve bunun için çile çeken Ashab-ı Kehf’in Allah yolundan uzaklaşan gençlerimize örnek olmaları dileği ile…