Selçuk Üniversitesi, kurulduğu tarihten itibaren, altyapı – üstyapı ve teknik olarak da gelişme ve büyümesini de bir eğitim kampüsüne de yaşaşır bir şekilde sürekli olarak değiştirmeye ve geliştirmeye devam etmiştir. 1980 yılların son demlerinde, Rektör Halil Cin hoca, büyük bir cesaret timsali ve risk alarak, üniversitenin şehrin değişik bölgelerinde ki fakültelerin dağınıklığı, öğrencilerin de erişimi ve yönetim sorunlarını da dikkate almak suretiyle, şehrin de genişleme ve gelişme bölgesi olarak öngördüğü, bugün itibari ile, üniversitenin bulunduğu kampüs alanına taşınma işlemlerine karar vermişti. O günlerde alınan ve uygulamaya geçilen bu taşınma kararı, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi şartları göz önüne aldığımızda ve düşündüğümüzde çok büyük bir cesareti ve öngörüyü de sergilemektedir. Bir daha seçilme kaygısı olan bir rektör ve Konyalı olmayan bir hocanmızın alabileceği bir risk gibi de görünmüyor. Üniversitenin bu günlere gelmesinde emeği geçen tüm rektör, idareci ve personeline teşekkürlerimi sunar, rahmeti rahmana kavuşanlara da, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’tan Rahmet niyaz ederim.
Selçuk Üniversitesi şehrimizde bulunan ve bünyesinden çıkmış, bir adet devlet ve iki adet vakıf üniversitesine, kuruldukları tarihten bu günlere kadar, hem hamilik, hem abilik, hem de lojistik olarak destek vermeye devam etmektedir. SÜ ismini almış olduğu, Selçuklu kadim medeniyeti – kültürü ve 42 yılın da vermiş olduğu bilgi – birikim ve tecrube, şehirde yeni kurulan üniversitelere, hamilik ve abiliği de gerektirmektedir. Selçuk Üniversitesi; Bugün itibari ile bünyesinde ki 23 fakülte, 6 enstitü, 6 yüksekokul, 22 meslek yüksekokulu, 1 devlet konservatuarı, 3 binin üzerinde akademisyeni, 5 bin idari personeli ve 97.000’i aşkın öğrencisi ile Türkiye’nin en büyük yükseköğrenim kurumları arasında yer almaktadır.
Selçuk Üniversitesi kurulduğu tarihten sonra gelişmesi ile birlikte de şehir merkezinde rektörlük ve idari yönetim binası da ihdas edilmiştir. 1990’lı yıllardan sonra ise kampüs bölgesine yeni fakültelerin açılması, şehir merkezinde bulunan idari birimler ve fakültelerin de taşınma işlemlerine de hız verilmiştir. Fakültelerin taşınmasının büyük bir kısmı gerçekleştirilmiştir. İdari birimlerden ise sadece rektör hocaya yönetimde kolaylık ve etkinlik sağlama noktasında, aciliyet arz eden birimler şehir merkezindeki yönetim binasında kalmıştır. 1990’lı yıllardan itibaren kampüs alanında ki büyük değişim ve gelişmelerle birlikte, rektör adaylık dönemlerinde ki her bir rektör adayı hocamızın, acil ve öncelikli olarak yapılacaklar listesinin birincil sırasında, yerinden yönetim ve erişim mantığı çerçevesinde, şehir merkezindeki rektörkük binası ve idari birimlerin de kampüs bölgesine taşınması hedeflerinin arasında olmuştur. Olması gereken ve doğru olan da zaten budur. Bugüne kadar tüm tektör adayları hocalarımızın hayali – hedefi – ideali ve söylemi olan, rektörlük yönetim binası ve idari birimlerin merkezden kampüs alanına taşınma hedefi; S.Ü. Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin hocamıza nasip olmuştur. Rektör hocama ve ekibine, buradaki tüm çalışmaları ve almış oldukları büyük risk ve cesaret örneği için de teşekkürlerimi sunar, başarılar dilerim.
SÜ Rektörlük binasının, uzaktan kumandalı yönetim durumundan, yerinden ve etkin bir yönetim mantığı çerçevesinde, kampüs alanına taşınması ile birlikte rektör hocama, çok daha büyük sorumluluklar ve görevler de düşmektedir. Rektör hocam, yerinden ve etkin yönetim ile çevresini sarmış ve bazı doğruları da görmesine – duymasına dahi izin veremeyen, şarlatan tipteki, üniversite ismine ve markasına zarar veren, fil dişi kulelerinden ahkam kesen, tüm küçük dağları da ben yarattım edasındaki akademisyenlerden de arındırmalıdır. Rektör hocam, sadece seçim döneminde kendisi için çalışan ve oy verenlerin adamı ve hocası da olmadığını, bu üniversitedeki 3 bine yakın akademisyen, 5 bin civarında ki en küçük düzeydeki idari personel ve 97 bin öğrencinin de rektörü olduğunu, erişilebilir ve görüşüebilir olması gerektiğini de buraradan sadece hatırlatmak isterim. Rektör hocam, yerinden ve etkin yönetim çerçevesinde, fakülte ve diğer idari birimleri, zamanlarının müsait olduğundaki ziyaretlerinde, sadece çevresini sarmış olan, akademisyen kimliğine yaraşır duruş – tavır ve ifadeler de sergileyemeyen kişilerle görüşme ve istişarelerle de, 2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda ki Türkiye’nin büyük ve araştırma – geliştirme üniversitesi olamayacağını, bu hedeflere de ulaşamayacağını – erişemeyeceğini de, bir gazeteci ve iletişimci duyarlılığı ve gözlemlerime dayanarak, sadece hatırlatmak isterim.