Türkiye, artık yüzyılın projelerinden birini daha hayat geçirmek üzere. Bu yolda atılan en büyük adımlardan birisi de Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi projesiydi. Bina artık tamamlandı, çalışmalar için gerekli araçlar geldiğinde artık Türkiye yeni umutlara kapısını açacak. Dünya gerçeklerini önümüze koyarsak, geç kaldık diyebiliriz, ancak başımızda bu kadar leş kargası varken de elden bu geliyor. şimdi daha hızlı yol almanın ve hilesiz çalışmanın zamanı artık. Silkelenip kendimize geldiğimiz şu günlerde, umarım bu uzay merkezinin ne demek olduğunu anlarız da gereken önemi veririz. Evet geç kaldık, fakat her şey bitti sayılmaz. Daha uzay araçları yapıp, araştırmalar yapacağımız günler ileride bekliyor. Şimdilik NASA’yla filan boy ölçüşemeyiz ama, kendimize ait bir uzay aracımız olur. Eksikliklerimizi kendimiz görür, nerelerde nasıl yapacağımızı kendimiz karar veririz. Şu an bina tamamlandı ancak, yapılacak çok iş var. Bu merkez bizim yükselmemiz ve ‘neden biz bunu daha önce yapmadık’ sorularını da sorduracak. İlk zamanlar hatalar olabilecek elbet, ama tüm taşlar zamanla yerine oturacak. Şimdilik bu iyi şeyler düşünelim ki, ilerde bu projelerin daha iyisi ve başarılısı gelsin.
* * *
Aslında kendi kafamda hep sorduğum sorulardan biri de şuydu; “Biz gelişmiş ülkelerden ne zamandan beri geri kalmaya başladık” yakın tarih filan değil bahsettiğim. Onlarda yüz yıl gibi bir zamanda da öyle birden ilerlemediler. Olaylar, ana start düğmesi Coğrafi Keşiflerle başlıyor! Doğu’yu ele geçiremeyen Avrupa, çareyi çılgınlık yaparak ve hayal dünyalarına güvenerek başlatıyorlar. Amerika ve diğer adalar keşfedilince, sömürgecilikle zenginlik başlıyor. Bunun ardından da bilimin değeri anlaşılıyor. Aslında pusulayı bulan, barutu bulan, hatta silahı bile bulan Doğu, fakat iyi kullanan Avrupa oluyor. Bütün olarak bakıldığında ağzının tadının, bilim ve teknolojiden geldiği anlayan Avrupa, bu olay üzerine yoğunlaşıyor ve zincirleme olarak büyüyor. Kendi yaptıkları buluşların stratejik planları asla başkasıyla paylaşılmıyor. Bilimden anlayan vatandaşlarını din, kültür ve tavırlarından dolayı dışlamıyorlar. Kim daha iyi biliyor, hemen yanlarına alıyor ve en iyi şekilde o kafadan yararlanıyorlar.
Japonya’nın durumu da Avrupa durumuyla paralel olduğu da açık. Hiroşima ve Nagazaki felaketinden sonra bilimin ve teknolojinin önemini anladı ve hedefini sadece bu yola koydu, Sonra aldı başını gitti.
Türkiye’ye geri dönelim. Şimdi, bizlerde artık kendimize gelmişizdir İnşallah. Adam kayırmakla, sorular çalmakla, grup kurup örgüt oluşturmakla, bir yere varamadığımızı anlamışızdır İnşallah… Zamanında hükümetimizin adamları da dedi “ODTÜ’ye gitmeyin ateist olursunuz” diye. Artık anlamışızdır; bilim insanı dışlamayacağımızı, küstürmeyeceğimizi, inançlarının kendi inisiyatifinde Allah’la arasında olduğunu. Ve Anlamışızdır İnşallah; ne olursa olsun ülkeye yarayacak zihni ve buluşları, bunun milli değerlerimizin bir parçası olduğunu.
Şimdi coğrafi keşifler gibi uzay teknolojisinde de geç kaldık, yinede her şeyin bitmediğini tekrar söylüyorum. Bu sefer uzay alanındaki bilim insanlarınız gitmez de kendi ülkelerindeki Uzay Üssü’nde çalışırlar. İşinden anlayanlar, hak ettikleri yere gelirlerde en azından NASA’yı yakaladığımızı ölmeden görebiliriz….
Her şeye rağmen: Yerli otomobili üretecek babayiğit bulamasak da; Uzay Üssü’nde başarılı bilim insanları bekliyoruz…