Üzülmez “Acilen vergi reformuna gidilmeli ve vatandaşın sırtındaki vergi yükü hafifletilmelidir”
Ekonomide yaşanan gelişmeler bakış açısından bakış açısına değişen değerlendirmeleri de getirse şu bir gerçek ki reel sektörü temsil eden bir çok sivil toplum kuruluşu hükümeti piyasaları bekleyen tehlikeler karşısında uyarıda bulunmak zorunda bırakıyor.
Özellikle cari açık ve büyüyen istihdam sorunu ile alakalı olarak son bir ayda ülke genelinde bir çok sivil toplum kuruluşu düzenledikleri basın toplantıları ile hükümeti uyarsa da yapılan karşı açıklamalar endişe edenleri felaket tellallığı ile nitelendirerek gündemin hassasiyeti doğrultusunda her hangi bir açıklama yapma yoluna dahi götürmemektedir ki bu üzücü bir durumdur.
Olası her hangi bir sıkıntı da faturayı ülke olarak yediden yetmişe tüm vatandaşlarının ödeyeceği böylesi önemli konularda gündem, değeri tartışılır mevzularla geçiştirilmektedir.
Son günlerde sivil toplum kuruluşları tarafından sıkça düzenlenen böylesi bir toplantıda dün Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez tarafından gerçekleştirildi. Üzülmez, dün düzenlediği basın toplantısında ekonominin geçen yılını değerlendirerek önemli saptamalarda bulundu. Konuşmasını istatistiki verilere dayandırarak hazırlayan Üzülmez, acilen vergi reformuna gidilerek vatandaşın sırtındaki vergi yükünün hafifletilmesi gerekliliğine vurgu yaptı.
GSMH'deki son 4 yılda yüzde 30 büyüme yaşandığına değinen KTO Başkanı Üzülmez, 1953'den bu yana ardı ardına yaşanan böylesine bir büyüme döneminin olmadığını ifade ederek bu büyümede özel sektörün rolünün büyük olduğunun altını çizdi ve bunu rakamlarla ortaya koyarak şu görüşlere yer verdi “2002'den sonra kümülatif büyüme yüzde 30'dur. Bunda özel sektörün yatırımlarının payı yüzde 26, özel kesim tüketiminin payı yüzde 31, ihracatın payı yüzde 32 ve kamu tüketimi ve yatırımın payı ise yüzde 11'dir. Büyümeye özel sektörün sağladığı ortadadır”
2006 yılında da büyümenin devam edeceğine değinen Üzülmez, “Hükümet'in büyüme hedefi yüzde 5’dir. Büyüme istihdama yansımamaktadır. Ayrıca, ülkedeki büyüme tam olarak hissedilmiyor. Çünkü, Hükümet'in vergilerden sağladığı gelir yüzde 23 artmıştır. Bu gelir de dolaylı vergilerden sağlanmaktadır. Telefona, çaya, akaryakıta vergi ödüyoruz. Acilen vergi reformuna gidilmeli ve vatandaşın sırtındaki vergi yükü hafifletilmelidir. Kayıt dışı ekonomi kontrol altına alınmalıdır. Bugün 1 litre benzine ödenen paranın yüzde 25'i maliyetidir. Yani 3 milyon liralık benzinin 750 bin lirası benzin, gerisi vergidir. Ülkede trafikteki araç sayısı artarken 2005 yılında ham petrol ithalatı miktar bazında yüzde 2 azaldı. Bu kaçak petrol girişinin olduğunu gösteriyor. Türkiye'nin kaçak petrolden vergi kaybı 5 milyar dolardır.”
Dış ticaret açığının giderek büyüdüğünü ve bununda rahatsızlık verdiğini söyleyen Üzülmez “ithalat konusunda yeterli tedbir alınması gerekiyor. Gümrükler kevgir gibi. Bugüne kadar Türkiye pamuk ve ipliğini kendi üretiyor hatta pamuk ihraç ediyordu. Önce pamuk ithal etmeye başladık, arkasından iplik, sonra kumaş ve en sonunda da konfeksiyon ithal eder duruma geldik. Bu da, tarladan konfeksiyona istihdamı tamamen silmiştir. 2006'da dış ticaret açığının 45 milyar dolar olması bekleniyor. İthalattaki artış sürerse açığın 50-55 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyoruz” dedi.
Üzülmez, Ekonomideki kırmızı noktaların giderilmesi hususunda 2006 yılında kamu yönetimi, sosyal güvenlik ve vergi reformunun mutlaka yapılması gereğine vurgu yaparak toplantısını bitirdi.
* * * * *
AKP, Kongrelere başladı
AKP kongre sürecini başlattı ve geçtiğimiz hafta Karatay ve Selçuklu ilçeleri kongrelerini yaptılar. Kongrelerde söz alan protokol AKP kongrelerinin örnek teşkil edeceğini, bu partide yapılan her şeyin bir demokrasi örneği olacağını söylemeleri üzerine bende gördüklerim ve duyduklarım üzerine kanaat belirtmek istiyorum.
Kongre sürecine girildikten sonra başlayan heyecan delege seçimlerinde doruklara vardı. Delege seçimlerinden sonra yapılan anti demokratik eylemler. Birilerinin birilerini açık bir şekilde tutması, sandık başlarında duran ağabeyler vesaire demokrasiye gölge düşürdü. Ankara yolculuğu öncesi ve sonrası ortaya atılan bombalar, parti teşkilatlarından çekilen fakslar hep bir adayı destekler nitelikte gelişti. Her iki ilçeden iki liste çıksa da birinin arkasında teşkilatın olması demokrasiyle pek bağdaşlaştırılamaz.
Demokrasilerde ben uygun gördüm bu yönetim seçilecek mantığı varsa da o zaman ayrı konu.
Netice itibariyle AKP’nin iç konusu kim seçilirse seçilsin memlekete hayırlı olsun. Hoş ilçe başkanlarının bir fonksiyonu da yok, oda ayrı bir konu. Ama şu bir gerçek ki yapılan iş ve icraat demokratikleşme adına lanse ediliyorsa işte bu tarafı düşündürücü ve ürkütücü.
Biz bu filmi yıllardır izliyoruz, kafamıza göre demokrasi yazdığımız müddetçe de daha çok izleyeceğiz.