"Vahyin Kutsadığı Şehir: Kudüs" toplantısı

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arslantaş, - "Kudüs İsrailoğullarının hakimiyetine en son giren şehirdir ve '3 bin yıllık Yahudi başkenti' ifadesi de doğru değildir. Yahudilerin Kudüs'teki toplam hakimiyetleri 494 yıldır. Nablus, Şilo ve diğe

İSTANBUL (AA) - Marmara Üniversitesi (MÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuh Arslantaş, "Kudüs'ün 3 bin yıllık Yahudi başkenti" olduğu ifadesinin gerçeği yansıtmadığını belirterek, "Romalılar ve Bizanslılar Kudüs'ü ele geçirdikten sonra Yahudilere yasakladılar ve 500 yıl boyunca şehre giremediler. Yahudilerin çok uzun bir süreden sonra Kudüs'e girmeleri ve yerleşmeleri 638 yılında Hazreti Ömer'in şehri fethinden sonra gerçekleşmiştir." dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nca Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen ve dünyanın çeşitli bölgelerinden Müslüman ilim adamlarının katıldığı "Vahyin Kutsadığı Şehir: Kudüs" toplantısı oturumlarla devam ediyor.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın başkanlığını yaptığı "Müslüman Kudüs: Kudüs'ün Müslüman Kimliği" başlıklı oturumda konuşan MÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arslantaş, Kudüs'ün Hazreti Ömer tarafından fethedildiği döneme kadar geçen tarihi süreci anlattı.

Yahudilerin iddia ettiklerinin aksine Kudüs'ün ilk kurucularının Kenanlı Araplar olduğunu belirten Arslantaş, şehri modern manada kuranların ise Arab Banide denilen nesli kesilmiş Araplar olduğunu söyledi.

Kudüs isminin de Yahudilerin iddia ettiği gibi Tevrat'ta geçmediğini öne süren Prof. Dr. Arslantaş, "Hazreti Musa bölgeye geldiği zaman şehrin sakinlerinin yine bir başka Arap kabilesi olan Yebusluların şehre hakim olduğunu görüyoruz. Milattan önce 586 yılına yani Babil sürgününe gelinceye kadar Yahudi geleneğinde de Kudüs'ün kutsal bir şehir olarak algılandığını görmüyoruz. Kudüs İsrailoğullarının hakimiyetine en son giren şehirdir ve '3 bin yıllık Yahudi başkenti' ifadesi de doğru değildir. Kudüs'teki toplam hakimiyetleri 494 yıldır. Nablus, Şilo ve diğer yerleşim yerlerinde Yahudilerin ayrı ayrı ibadet ettiklerini görüyoruz. Hazreti Davut'tan sonra da Kudüs Yahudiler için topyekun bir kutsal şehir olarak benimsendiğini söylemek mümkün değildir. Romalılar ve Bizanslılar Kudüs'ü ele geçirdikten sonra Yahudilere yasakladılar ve 500 yıl boyunca şehre giremediler. Yahudilerin çok uzun bir süreden sonra Kudüs'e girmeleri ve yerleşmeleri 638 yılında Hazreti Ömer'in şehri fethinden sonra gerçekleşmiştir."

Prof Dr. Arslantaş, Miraç hadisesi ve Kudüs'ün önemine değinerek, Hazreti Muhammed'in Müslümanlara Mescid-i Aksa'yı ziyareti ve buraya yardım etmeyi teşvik ettiğini kaydetti.

Hazreti Ömer döneminde Müslümanların Kudüs'ü fethederken şehre kutsiyet atfettikleri için kan dökmek istemediklerini ifade eden Arslantaş, "Kudüs'ün etrafı ablukaya alındıktan ve şehirdekilerin askeri ve diğer imkanları kısıtlandıktan sonra kan dökülmeden ele geçirilmiştir. Kudüs tarih boyunca sancılı dönemlerini siyasi olarak buraya hakim olduktan sonra tek taraflı şekilde Kudüs'le kendilerinin irtibatlı olduğunu iddia eden kesimler tarafından yaşamıştır. Yahudiler de Hristiyanlar da sadece kendilerinin olduğunu öne sürmüşler. Müslümanlar ise adil ve hoşgörülü yönetimleriyle Kudüs'ün diğer din mensuplarıyla irtibatını kabul etmiştir." ifadelerini kullandı.

- "Bu rivayetlerin gölgesinde kalır olduk"

Filistinli Araştırmacı Dr. Raid Nesibeh, Tevrat'ın bile Filistinlilerin Kudüs'te mevcut olmalarını teyit ettiğini belirtti.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun yaptığı konuşmalarda Kudüs'ün eski tarihini kendi tarihçilerinin yazdığını dile getirmekten geri kalmadığını anlatan Nesibeh, "Filistin halkı olarak bu rivayetlerin gölgesinde kalır olduk. Biz Filistinliler olarak olağan dışı gerçeği kabul etmeye dayatılıyoruz. Kudüs bir İsrail yerleşim birimi değildir. Yahudiler için de Kudüs'ün kutsal olduğu biliniyor. Bizim de inkar ettiğimiz bir şey değil bu." diye konuştu.

Birçok ülkede de Kudus'ün, İsrail'in hakkı olduğu rivayetinin dayatıldığını ve insanların bu yalan tarihe inandırıldığını belirten Nesibeh, "Bilim bizi doğru okuma yapmaya yönlendirir her zaman. Gerçek tarih, bu kutsal şehrin göbeğinden çıkan delillerle, bu asılsız rivayetlerin gerçek dışı olduğunu belirtiyor. Biz gerekli şekilde bu net ve kesin bilgileri anlatamadık belki de. Onlar kendi efsanelerin daha yaygın şekilde anlatabildiler." dedi.

Kudüs'ün, Davut'un bir şehri olmadığını çünkü orada geçmişte bir şehir bulunmadığını ifade eden Nesibeh, "Kendisinin yaşadığı döneme denk gelen bir şehir yoktu. Orada çok büyük krallıktan bahsediliyor aslında öyle bir şey yoktu. Yapılan arkeolojik kazılar da böyle bir şehrin olmadığını gösteriyor. " şeklinde konuştu.

ABD'nin kararı sayesinde Kudüs'ün, İsrail'in başkenti olarak ilan edildiğini hatırlatan Nesibeh, İsrail Kudüssüz olmaz dendi, şimdi sıra Süleyman Mabedi'nde. Filistin halkı olarak ve orada yaşayanlar olarak, kendi topraklarımız üzerinde durmanın hesabını verecek değiliz. Orada binlerce yıldır devam eden bir varlığımız var. Bir ülkenin aldığı bir karar, bütün dünyaya kabul ettirilmeye çalışıyor. Bilim ve tarih bizim hakkaniyetimizi ortaya koyuyor. Bizim orada bulunmamızın, hakkımız olduğunu gösteriyor." diye konuştu.

AA

Gündem Haberleri

Ünlü Köfte Zinciri Hakkında Domuz Eti İddiası Sosyal Medyada Gündem Oldu
'Arsa benim' dedi, 50 yıllık köy yolunu kapattı
Cem Garipoğlu’nun Mezarından Alınan Kemiklerin DNA İncelemesi Tamamlandı
Gayrimenkul Sektöründe Hareketlenme Başladı
Sıla bebek yaşam savaşını kaybetti