Çokça paylaşılan bir dua gördüm internette, kime ait olduğunu bilmiyorum:
Allah'ım dilimden iddiayı, gönlümden şikayeti kaldır.
Bunu okuyunca İbn-i Arabi ister istemez gelip kalbimize misafir oluyor.
İbn-i Arabi'ye dayandırılan görüşe göre," hiç bir eklenti varlığın kendisinden daha önemli değildir."
Böyle söyleyince de bu sefer Yunus Emre katılıyor sohbete:
İster idim Allah'ı buldum ise ne oldu
Ağlar idim dün ü gün güldüm ise ne oldu
Şiirin kalan kısmını yer kalırsa yazının altına eklerim.
Bütün bunların toplamı ne? Yani yukarıdaki sözler bir matematik problemi olsa, toplanır mı? Çıkarılır mı? Yoksa bölünüp çarpılır mı?
Bütün bunlar muhabbet, dostluk, arkadaşlık ve kardeşlik kavramları ile ilgili konuşurken düştüler zihne.
Muhabbet bir insanın aslında gideceği yere, yükü ve şartları ne olursa olsun gitmekle ilgili hiç bir şeyi gözü görmemesi demektir. O çok iddialı olur şimdi de biz daha çok dostluk ve arkadaşlık kavramları ile ilgili sözü uzatalım.
Soru şu: dostluklarınızı eklentiler üzerine mi kuruyorsunuz yoksa bizzat karşınızdaki varlığın bizzat kendisiyle mi? Belki arkadaşlık kavramı eklentilere izafe edilebilir:ancak dostluk kesinlikle bizzat varlıkla ilgili olmalıdır.
Dostum dediğiniz zat bizzat varlığıyla mı dostunuz yoksa elbisesi, memleketi, malı, mülkü, titri, sizin için fonksiyonu ile mi? Bizzat birisiyle sırf varlığı nedeniyle dost olabilir misiniz?
Şimdi bu cümleyi bir insan için kullandığımız anlaşıldı. Bunu hayvan, bitki üzerinden dolaştırıp taa Allah'a kadar götürebiliriz. Sadece varlığı için dost olmak, hürmet etmek, saygı duymak kavramı aslında tasavvuftaki Vahdet-i Vücut düşüncesinin de bir başka açıdan tezahürüdür.
Prf. Dr Ekrem Demirli'den duydum. Diyordu ki: İbn-i Arabi'yi özetle deseniz şunu söylerim: eğer bir şeyin bir adı varsa o hürmete layıktır.
Eş dost, karı, koca, aile, çocuk, iş, güç, eşya, bitki, hayvan bütün ilişki biçimlerini aklımıza getirerek tekrar söyleyelim, sevme, hürmet etme ve ilişki kurma denen şeyi bütün sıfatlardan ve eklentilerden kurtarıp sadece varlığa indirgeyebilmeliyiz.
O zaman bunu kendimiz açısından bir yere oturtalım. Bana bu varlığı veren ve beni var edenden dolayı, ben kendi başıma ve sadece varlığımdan dolayı değerli ve kıymetliyim. Ben öyleysem ve yaratıcı tekse her şey de öyle olmalıdır.
Önerim şu, varlıklara sadece özleri itibarı ile bakabilmeyi isteyelim. Dostluklarımızı, ilişkilerimizi bunun üzerine bina edelim. Sıfatlar ve eklentiler geçicidir. Yaratıcı ile de asıl kurulacak ilişki biçiminin bu olacağını zaten söylemeye gerek yok.
Yunus'un şiirini tamamlayalım:
Erenler meydanında yuvarlanır top idim
Padişah çevganında kaldım ise ne oldu
Erenler sohbetinde deste kızıl gül idim
Açıldım ele geldim soldum ise ne oldu
Alimler ulemalar medresede buldusa
Ben harabat içinde buldum ise ne oldu
İşit Yunus'u işit yine deli oldu hoş
Erenler manisine daldım ise ne oldu