Hafta sonu gazetelerden birinde Bülent Ecevitin bir açıklaması vardı, Vahdettin Vatan haini değildir diye. Son zamanlarda açıklamaları ve bağışlarıyla dikkatleri toplayan Ecevit yeni bir gündem yaratacak sözü ile Cumartesi ve onu destekleyen yazılarla Pazar günü gündemi tuttu.Ecevit Vahdettin vatan haini değildi. Üstelik Milli Mücadeleye destek vererek de nasıl bir vatansever olduğunu gösterdi. Hazine elinde olduğu halde almadı. Sadece ailesini ve kendi şahsi servetini aldı diyor. Bu sebepten Avrupada aç kalmadılar mı? Avrupada bir çok hanedan yıkıldı ve baştakiler sürgün edildiler. Onlara bakıyorsunuz gittikleri yerlerde bir eli yağda bir eli balda yaşarken, tarihin en büyük devletini kuran Osmanlı hanedanının cenazeleri rehin kalıyor. Bizimkiler vatan haini, onlar vatansever. Bu haksızlığa birilerinin son vermesi lazım idi. Ecevite teşekkür etmek lazım. Bu açıklamalar kadar ve hatta ondan daha da önemlisi bir gün sonra tarihçilerden geldi. Daha önce susan ve böyle çetrefilli konularda suskunluğu olgunluk diye niteleyen tarihçilerin birden dili çözüldü. Hepsi de Ecevite hak verdiler. Vahdettin vatan haini değildi, hatta Kurtuluş Savaşına destek oldu diye de ciddi açıklamalarda bulundular.Sormak lazım tarihçilere. Yıllardır neden böyle bir açıklama yapmadınız da Ecevitin açıklamasını takiben dilinize ne oldu da çözüldü diye. Önceden konuşmaya cesaret edemeyenler her halde Ecevitten destek aldılar.Sultan Vahdettin 1926da San Remoda sefalet içinde vefat ettiğinde Gazi Mustafa Kemal Adanadadır. Roma Büyükelçiliği bir telgrafla ölüm haberini ulaştırır kendisine. Murat Bardakçının Şahbabasına göre; Gazi, İsteseydi demiştir, Topkapı Sarayının bütün cevahirini götürüp öyle bir ordu kurup dönerdi ki Ama yapmadı. Tarihteki en köklü devlet tecrübelerinin birinin içinden gelen Vahdettin, bulunduğu mevkinin gerektirdiği sorumluluğu daima müdrikti. Hiçbir zaman bir karşı ihtilal düşünmedi, bu tekliflerle kendisine gelenleri hep geri çevirdi, hatta Mekkedeyken Hilafeti devralmak isteyen Şerif Hüseyinin kendisini siyasetine alet edeceğini fark eder etmez, İtalyaya dönmüş ve muhtemelen kalsaydı sahip olabileceği bazı maddî ödülleri elinin tersiyle geri çevirmeyi bilmişti. Osmanlıydı ve Osmanlı olmanın ağırlığını, o en güç dönemlerinde bile asla unutmamıştı. İngilizlere sığındığı halde onların elinde oyuncak olmaması bile yeter bunu ispat için.Bizim ülkemizin en önemli problemi bu. Bilim adamı unvanına sahip olanlar bir yerlerle çatışmaktan korkuyorlar. Çatışırlarsa ellerindeki avantajları, imkânları kaybedeceklerine inanıyorlar ve susuyorlar. Gazetelere yazı yazarken, televizyonlarda konuşurken hep dikkatli olarak, ciddi ve doğru sözleri söylemekten dikkatle kaçınanlar şimdi bir anda Eceviti destekler oldular. Oysa bu ülkeyi yüceltecek kişiler için Atatürkün bir ölçüsü var. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür. Şimdikilere bakıyorsunuz, bu fikirlerden bihaber.Bir ülkede fikirler hür olarak konuşulamıyor, ilmi bir zihniyet içinde tartışılamıyorsa o ülkede fikri gelişme olmaz. Eski bir atasözü var. Müsademeyi efkârdan barikayı hakikat doğar diye. Yani fikirler çarpışırsa hakikat şimşekleri çakar. Çarpışmaz ise hakikat oluşmaz. Biz gençliğimizde bu sözü çok sık duyardık. Demek ki o zamanlar fikirlerin çarpışması oluyordu. Şimdi kimse kullanmadığına göre duymadığımıza göre fikirler çarpışmıyor. Kabuller, kabul görüyor.