Vatandaş gazeteciye niye gelsin?
Çok şükür iletişimin zirve yaptığı bir çağdayız…
Derdimizi, sıkıntımızı anlatmak hiç de zor değil…
Bir de halkla ilişkilerin gitgide önem kazandığı günümüzde, firmalardan kamu kurumlarına kadar her yerde bir ‘güleryüz’le karşılaşmak normal…
Normal dedim ama bunca güzelliğin işletilemediği, halkı aydınlatmak üzere kurulan yerlerin görevlerini yeterince yerine getirmedikleri de olmuyor değil…
İnsan kendisini ilgili yere direkt ifade etmek yerine gazeteciye niye gelsin?
Derdini, sıkıntısını ilgili yere anlatmak yerine gazeteciye niye anlatsın?
Öyle ya…
Cumartesi günü emekli müzik öğretmeni geldi ziyaretime…
“Sizi dinlerler” diye noktaladığı hikâyesini dinlerken gülümsemedim değil…
Bu hikâyeyi paylaşalım ki; ‘her şeyi dörtdörtlük yaptık’ huzurundaki yöneticilerimiz önlem alsınlar… Gazeteci olarak varsın bize iş çıkmasın…
Emekli öğretmenimiz çevreye oldukça duyarlı. Konya’nın girişlerinin son 4 yılda çok güzelleştiğini bundan da memnuniyet duyduğunu söylüyor…
Ama şehrin merkezinin de bu şekilde güzelleştirilmesini istiyor. Örneğin Musalla Mezarlığı’nın Nalçacı’ya bakan ön tarafının güzelleştirilebileceğine inanıyor.
Bu kanaatini paylaşmak ve bir de yine Nalçacı Caddesi üzerinde bulunan Billur Sitesi’nin önündeki kirliliği şikâyet etmek üzere Büyükşehir Belediyesi’nin 3. katında bulunan Çevre’yle alakalı büroyu ziyaret ediyor.
Burada kendisine, büyükşehir belediyesinin ana caddelerden mesul olduğunu, diğer kısımlarla Selçuklu Belediyesi’nin ilgilendiğini söylüyorlar.
“Peki, ama Selçuklu Belediyesi’ni arasanız, bu dediğim binanın önüne gidip bir baksalar” diyor müzik öğretmeni… “Dilekçe yazmasını” istediklerinde, “Kendim buradayım, dediğim yere bir ekip gönderip tespit ettirebilirsiniz” diyor haklı olarak…
Buradan eli boş çıkıyor.
İşin esas kısmı bundan sonra başlıyor…
Selçuklu Belediyesi’nin ilgilendiği söylendiği için telefonla belediyeyi arıyor, bir maruzat ileteceğini söylüyor…
Telefondaki ses “Buyurun derdinizi anlatın” deyip 5 dakika boyunca vatandaşı dinledikten sonra kendisinin santral görevlisi olduğunu, ilgili birime bağlayacağını söylüyor.
“Santral görevlisi isen neden beni 5 dakika boyunca konuşturuyorsun” diyemeden ilgili kişiye bağlanıyor.
Bu kez ‘ilgili olduğu söylenen’ kişiye kim olduğunu sorsa da karşıdan cevap alamıyor.
“Yahu demin 5 dakika boyunca boş yere derdimi anlattım, şimdi bir de sana anlatayım” deyip Billur Sitesi’nin halini anlatıyor… Kime anlatıyor, bilmiyor…
Elbette sitenin bahçesini belediye temizleyecek değil… Bir ekip gitsin, uyarsın istiyor.
Çevreyle ilgili bir ceza kesilsin, apartmanlar mesul oldukları bahçeleri düzenlesinler… Nalçacı Caddesi, Konya’nın en meşhur caddesidir ne de olsa.
Müzik öğretmeni bunları bana anlattıktan sonra “ben mesuliyetimi sana devrediyorum. Sen gazetecisin, seni dinlerler” deyip vebali sırtıma yükledi…
Şimdi ben de sırtında vebal taşıyan birisi olarak yazdım bunları…
Şunları da bu çerçeveden söyleyivereyim:
1-Büyükşehir Belediyesi kendi sorumluluğunda olmayan bölgelerde işlem yapmasa da ilgili belediyelerle koordine sağlamalı, kendisine gelen bir şikâyeti hangi belediyeye çözdürecekse çözdürmeli, takip etmeli. Vatandaşa ‘şu belediyeye git’ dememeli.
2-Belediyelerdeki görevli kişiler telefona çıktıklarında isim ve unvanlarını vatandaşa sormadan söylemeli. Vatandaş kime ne anlattığını bilmeli.
3-Zabıtalarımız hak ve yetkilerini kullanmaya başlamalı. Yere tükürene ceza kesmeli, bahçesi ya da çatısı düzensiz apartman ve siteler uyarılmalı.
Bütün bunlar gerçekten dört dörtlük olduğunda belki biz gazeteciler de, sorumluluklarını yerine getiren yöneticilerimizle ilgili daha güzel şeyler yazabiliriz.
Ne iyi olur.