Ertuğrul Özkök / Hürriyet
Beyaz Türklerin yeni başkenti
TANSU, İzmir’in Urla İlçesi’nde bir ev aldı.
İki dönüm arsa içinde, 120 metrekare küçük bir ev.
Oraya “Zen evi” adını taktı.
Her zamanki zarif ve göze batmaz estetiğini, evin içine bir Feng Şui ustası becerisiyle yerleştirdi.
Bense İstanbul’da yaşamayı seviyorum.
Bu şehrin yükselen enerjisini, dolu dolu yaşanmış bir hayatın en yüksek kıdem tazminatı gibi görüyorum.
O bir kadın.
Hayata benden daha büyük endişelerle bakıyor. Daha öfkeli.
O nedenle kendi kafasında Urla’yı “Beyaz Türklerin yeni başkenti” ilan etti.
Urla’yı, azınlıkta kalmış bir “zihniyet mültecisinin” mor çatısı gibi görüyor.
* * *
Ben de evimizde esen bu “gayrimilli iradeden” aldığım yetkiyle “Beyaz Türk sosyolojisine” devam ediyorum.
Beyaz Türk kimdir?
Madem yeni bir anayasa hazırlıyoruz. Madem o anayasada “etnik aidiyet” sıfatlarını bile tartışabilir cürete sahibiz.
O zaman bu yeni anayasada “Beyaz Türk aidiyetini” belirleyen görünmez maddeleri de yazalım.
Anayasaya madde yazıyorum sanmayın.
Haşa, haddime mi düşmüş...
Sadece gönül anayasalarına hayali “b” bentleri, “c” ve “d” bentleri ekliyorum.
* * *
Önce Beyaz Türk tarifi...
- Beyaz Türk, çağdaş insandır. Yüzü Batı’ya, vicdanı “hukuka” çevrilidir. Gönlündeki ilk üç madde, mevcut Anayasa’nın girişindeki maddelerdir.
- Beyaz Türk, Cumhuriyet ilkeleri ile büyümüştür. Atatürk’ü fanatikçe seveni de vardır, ona her dönem çağdaş anlamlar yükleyerek seveni de. Ortak özelliği ise, Atatürk’ün kişiliğine dokunulmasından hazzetmemesidir.
- Beyaz Türk’ün çocuğu “biat” değil, “itiraz” kültürü ile büyür. Aile kültürü, aile bağı, “Babaya sorgusuz sualsiz itaat” manasına asla gelmez.
- Beyaz Türk’ün “inançla” sorunu yoktur. Ama “dini fanatizm” onun mahallesinde makbul değildir. O nedenle, dini fanatizmi görünce, laikliği de fanatik biçimde yorumlamaya başlar.
- Beyaz Türk’ün beş vakit namaz kılanı, hacca gideni de vardır, kılmayanı, gitmeyeni de. Çoğu cuma namazını kaçırmaz, ramazanı hiç unutmaz.
- Beyaz Türk namaz kılsa da, çoğu çocuğuna “İlle de namaz kıl”, kızına “Başını ört” demez.
- Beyaz Türk, “türbana” da bu gözlükle bakar. Başörtüsü ile sorunu yoktur, ama türbanla vardır.
- Zaman Beyaz Türk’ü de dönüştürür. Artık türbana daha hoşgörülüdür. Ama onu, “İslam’ın şartı” değil, “kişisel özgürlük” açısından görmek ister.
* * *
- Beyaz Türklerin bir bölümü, hayatları boyunca ordusunu, “Kutsal Cumhuriyet’in sarsılmaz bekçisi” olarak görmüştür. Ama zaman, o konuda da Beyaz Türkleri değiştirmeye başlamıştır. Artık güveneceği tek şeyin, sandığa atılan oy olduğunu fark etmeye başlamıştır.
- Beyaz Türklerin büyük bölümü referandum sonucunda büyük düş kırıklığına kapılmış, kendini hezimete uğramış hissetmiştir. Ancak beyaz, kırmızı, gri haritaları görünce, yüzde 42’nin manasını ve gücünü fark etmiştir.
- Beyaz Türkler otoriter babayı sevmedikleri için otoriter kişiliği de sevmez. İtirazla büyüdükleri için, hep itiraz ederler. O nedenle oy verdikleri lideri, destekledikleri partiyi bile her gün yerden yere vururlar.
- Beyaz Türklerin, blok halinde oy attıkları bir parti yoktur. CHP’ye de oy verirler, MHP’ye de.
Bir bölümü bir yandan AK Parti’ye oy verir, kendi cemaatinin içinde konuştuğu zaman şikâyet eder.
Bir bölümü ise hâlâ komünisttir. Serde “İtiraz etmek”, serde “Farklı olmak” var ya; kişilik yapar, oy müsrifidir.
Karşıda oyla iktidara gelecek bir Hitler olsa bile, gider, oyunu bağımsız adaya verir.
* * *
Peki bu yazdıklarım, Beyaz Türk’lerin gerçek portresi midir?
Yoksa benim gördüğüm, görmek istediğim bir portre mi...
Karar sizin...
Beyaz Türklerde “biat” yok.
İtiraz en doğal hakkınız...