VAZİFE AHLAKI VE HAK İSTEME
Gündelik hayatta medeni ilişkiler, toplumsal düzen ve huzurun sağlanmasında son derece önemlidir.
Cemiyet hayatında her insan biriciktir. Bu sebeple herkes kendi karakterine göre iş yapar. İnsanların kimisinde yüce Allah’ın Cemal ismi daha çok galipken, kimilerin de de Celal ismi daha çok galiptir. Eğitim sayesinde insan, nerede Cemalli ve nerede de Celalli davranacağı olgunluğa ulaşabilir. Onun için birey ve toplumun eğitimi son derece önemlidir. Gündelik hayatta eğitim konusunda eksikleri olan bazı aykırı tipler vardır. Bunlar, kendi mutluluklarını (!) başkalarının mutsuzluğu üzerine bina etmek isterler. Onun için de dilleriyle ve elleriyle hep ‘kırıcılık’ yönleri tebarüz eder. Hâlbuki insanların en hayırlısı, insanlara iyiliği dokunandır. İnsanların en kötüsü de, başkalarının kendisinden güvende olmamalarıdır. Kötü ahlaklı kimselerden cemiyet sıkıntı çektiği için, herkes, şerrinden uzak durmak ister.
İnsan olumlu ya da olumsuz yönde etkilenen bir varlıktır. İradeli bir varlık olduğu için de tepkide bulunur. Bu insan olmanın bir gereğidir. Elbette, olumlu ya da olumsuz yöndeki tepkilerini ‘hak’ kavramı çerçevesinde ayarlar. Haksızlık yapmak, insan doğasına aykırı bir tutumdur. İnsanoğlu gerek kendine yönelik olsun, gerekse çevresine ve başkalarına yönelik olsun, asla, hak ve adalet gibi ahlaki değerlerden ayrılmamalıdır.
Her insan farklı karakterlere sahiptir. Bu sebeple, örneğin, gündelik hayatında sinir bozucu olumsuz bir davranış yaşar. Kalkar içinde bulunduğu bu durumu, ailede çoluk çocuğuna, okulda öğrencilerine, iş yerinde ya da devlet dairesinde çevresindeki insanlara yansıtır. Onları kırar, döker. Bu davranış biçimi doğru değildir. Bu, bir zulümdür. Çünkü zulüm, bir şeyi koyulması gereken yerin dışına koymaktır. Bunun tercümesi, tepkisini hak eden varlığa değil de hak etmeyen bir varlığa çevirmektir. Mümkün olduğunca bu tür davranış bozukluklarından kaçınmamız gerekir.
Maalesef günümüzde, insanlar arası ilişkiler çoğu zaman sağlıklı yürümüyor. Bundan dolayı da insanın sınırlarını zorladığı zaman dilimleri olabiliyor.
Herkes cemiyet hayatında görevinin hakkını vermelidir. Eğer vazifeler hakkıyla yapılmış olsa, hiç kimse kalkıp da ‘hak isteme’ iddiasında bulunamaz. Bizim gibi toplumlarda, hak isteme vazifeden önce geliyor. Dün işe girmek için yalvarıp yakaran ve sonunda da amacına ulaşan bazı kimseler, bugün bakıyorsunuz azmanlaşmış bir tip olarak karşınıza çıkabiliyor. Koyun postunda kurt örneğinde olduğu gibi..Yaptığı işin hakkını vermiyor. Bile bile patronunu ya da devleti zarara uğratmak için işin içine hile ve horda karıştırıyor. İşi yavaşlatıyor. Böylece, çoluk ve çocuğunun rızkına haram para karıştırıyor.
Vazife ve hak bağlamında ihlaller başka alanlarda da yaşanabiliyor. Örneğin, komşuluk ilişkilerinde de bunu görebiliyoruz. Cemiyet hayatında komşuluk ilişkileri büyük önem arzediyor. Gel-gör ki günümüzün çok katlı apartman ya da site hayatında komşuluk ilişkileri çoğu zaman hiç de iyi gitmiyor. Kimse bir birini tanımıyor. Hak ve vazifelerine uygun hareket etmiyor. Hâlbuki komşuluk ilişkileri “güven” ve birbirinin haklarına “saygı” temelinde gelişirse huzur olur. İnsanlar birbirlerini tanımadan birbirleri hakkında önyargılı olmamalıdır. Burada kötü düşüncede bulunmak yerine güzel düşünceler geliştirilse, belki istenmeyen birçok olay yaşanmayacaktır. Bakıyorsunuz, kimi komşular gürültü kirliliği çıkarmak suretiyle komşusunu rahatsız ediyor, kimileri de alt komşusunun balkonuna bakmadan yukarıdan kirli su dökerek çamaşırlarını kirletmek suretiyle rahatsızlık veriyor. İcabında, niye benim balkonumun altına sen arabanı koydun diye komşusunun arabasını çiziyor ya da sıcak yağlı su dökerek boyasını kavlatabiliyor.
Düşünün bu insanlar uzun süre burada bir arada yaşayacaklar. Hiç ömür boyu küs durulur mu? Ölüm olsa, yangın olsa, deprem olsa bu insanlar birbirlerinin acılarını paylaşmayacaklar mı? Atıyorum, şayet bir komşunun diğer komşusuna tutumu uygun değilse, konuşarak medeni ölçüler içerisinde bu sorunu çözemezler mi? Birbirlerine karşı vazifelerini hak, adalet, kardeşlik ve hoşgörü çerçevesinde yapsalar hiç can sıkıntısı veren hâdiseler yaşanır mı?
O halde vazifeler yapılmadan hak istemeye kalkılmamalıdır.