Her şeyin bir şükrü vardır. Şükür sadece, dille yapılan bir teşekkür değildir. Asıl şükür, fiili şükürdür. Şükür nimet, nankörlük azaptır. Meselâ, ilmin şükrü, bilgiyi başkalarıyla paylaşmaktır. Boş vaktin şükrü, zamanı iyi değerlendirmektir. Malın şükrü, kırkta birini ihtiyaç sahiplerine zekât olarak vermektir. Bu konu ile ilgili olarak Kur’an’da şöyle buyrulur: “Eğer siz şükrederseniz bende size olan nimetimi artırırım.” (İbrahim 7). O halde, malın şükrü olan zekâtı hakkıyla verirsek, malımız artacak, bilgimizi karşılıksız bir şekilde toplumla paylaşırsak, cehâlet azalacak ilmimiz çoğalacak, boş vakitleri faydalı şeylerle değerlendirirsek, zaman bereketlenecektir.
İslami düşüncede zekât, maddî ve manevî bir arınmadır. Zekâtını veren bir Müslüman ruhen arındığı gibi, malı da artmaya vesile olur. Yani, zekât, beden ve ruh arasında dengeyi sağlar. Peygamberimiz bir hadislerinde: “Mallarınızı zekât ile koruyunuz; hastalıklarınızı sadaka ile tedavi ediniz, bela dalgalarını dua ve niyaz ile karşılayınız” buyurmuşlardır. Zekatını hakkıyla veren bir kimse, iç huzuruna erer, mutlu olur. Yardım etmiş olma hazzı, içini ve dışını kaplar. Aynı zamanda yardım görenlerin saygı ve sevgisini görür. Böyle bir toplumsal yapıda barış ve birlik ruhu hayat bulur.
Zekât vermek, fertleri eşyanın kulu-kölesi olmaktan korur. Nereden gelirse gelsin, yeter ki gelsin gibi daha çok kazanma hırsını frenler, kalplerin katılaşmasını, toplumun güçsüz ve kimsesizlere karşı duyarsız ve hissiz hale gelmesini önler. İşte zekâtın İslam dininde farz kılınması, insanı mala taptıran dünya sevgisi hastalığını kalpten silmek için konulmuş iyi bir ilaçtır. Cenâb-ı Allah bu sebebe binâen zekatı farz kılmıştır: “Mü’minlerin mallarından zekatı al ki, onları temizleyip tezkiye etsin”(Tevbe 108). meâlindeki âyetten kastedilen mana da budur.
Gerçekten zekât, kalbin katılaşmasını önler. Meselâ, Kur’an’da anlatılan Karun örneğinde olduğu gibi malın çokluğu, kalpte bir katılaşma ve azgınlaşmanın teşekkülüne hizmet edebilir. Bu azgınlığın sebebi, malın çokluğunun kudret kazanmaya sebep teşkil etmesidir. Kudret ise bizatihi sevildiğine göre, insanda bir aşk hırsı, tutkusu meydana getirir. Sınırsız bir arzunun peşine takılan harîs kimse, arzularına kavuşma yolunda daha da ileri gider ve mal talebinde aşırı davranır. Bu esnada sınırsız isteklerinin esîri olan hırslı kimse, karşısında mal toplamaya mani bir durum ortaya çıkarsa, bütün gücü ve imkânlarıyla, gerek rüşvet vermek, gerek baskı yapmak ve gerekse tehdit savurmak suretiyle o maniyi ortadan kaldırmaya çalışır. İşte nefsin azmasından kastedilen mana budur. Kur’an’da insanın bu yanına değinilir: “Şüphesiz insan, (malına güvenerek) kendini Allah’tan müstağni görmek suretiyle azar.”(Alak 6, 7). Onun için zekât, kalbin yumuşamasına bir sebeptir. Böylece merhamet damarları coşan bir Müslüman, her türlü hayır ve yardımlaşma yollarına seve seve koşar. Bununla birlikte zekât kişide özveride bulunma alışkanlığı kazandırır. Benim karnım tok, başkaları bana ne, anlayışını kökünden yıkar.
Zekât, insanın şahsiyetini geliştirir. Zekât veren kimselerin, hayır işlerinde aktif rol almaları sebebiyle, halk arasında mevki ve itibarları yükselir, şahsiyetleri gelişir. Ayrıca zekât, malı çoğaltır, eksiltmez. Gerçekten zekât, malın büyümesine ve bereketlenmesine sebep teşkil eder. Bazı kimseler, zekât görünüşte malı eksiltiyor, nasıl olur da onu çoğaltır? şeklinde sorular soruyorlar. Bunu akli yönden şu şekilde izah etmek mümkündür. Ticari hayatta, yatırımların azalmasından doğan iktisadi sıkıntılar, piyasa darlığı, üretimin durması, genele tesir ettiği gibi, fertlere de tesir eder. Bu gerçek bize gösteriyor ki, kapital sahipleri harcamaları kısıtladıkları takdirde piyasada meydana gelecek darlıktan bizzat kendileri de zarar görür; daha da az kazanırlar. Yatırımları çoğaldıkça kazançları da çoğalır. Zekat da geniş manada düşünüldüğü taktirde, bir yatırımdır. Bu yatırımla piyasada rahatlama doğar; satın alma gücü yeterli olmayanların güçleri çoğalarak piyasa daha hareketli duruma gelir.
Netice itibariyle verilen zekât, birkaç misli daha fazlasıyla sahibine geri döner. Kısaca zekat, malın sigortasıdır.