İslam insanının temel ve ayrılmaz özelliğidir infak, Allah’ın verdiğini, Allah’ın ver dediği yerlere, Allah için vermektir. Bizim kültürümüz, vermeyi önceleyen bir kültürdü. Günlük hayatta kullandığımız kelimelerde bile bu verme kültürünün izleri vardır. Gelivermek, gidivermek, gülüvermek, yardım edivermek, bakıvermek, alıvermek gibi. Günümüz insanı vermekten çok almayı önceledi, ikram edeceği şeyleri bile alma fiili ile ifade eder oldu. Çay alayım, yemek alayım, hava alayım, arabamla alayım gibi.
Veren el ruhu, Yüce Allah’ı hesaba katarak yaşama bilinci demek olan müttakî olmanın temel şartıdır. Çünkü Yüce Mevlamız, müttakîleri tanıtırken onlara kendilerine rızık olarak verdiklerimizden verirler buyuruyor.
Veren el ruhu, sevdiğini, Allah sevgisi ile sevdiğine, severek isteyerek vermenin adıdır. Zira Kur’ân’ımız, takvalı kimseleri tanımlarken o, malı, sevgi ile verir buyuruyor.
Veren el ruhu, sahip olduğunun en iyisini, Allah, ancak müttakîlerden kabul eder diyerek Allah’a adayan Âdemoğlu Habil’in ruhudur.
Veren el ruhu, gönlünü Rahmana, ruhunu irfana, dilini burhana, malını ihvana, oğlunu kurbana, canını nirana veren, misafirsiz sofraya oturmayan Halîlullahın ruhudur.
Veren el ruhu, şairin “Ya Rasulalllah, senin cömertliğini bulutlara benzeten hata eder. Çünkü bulutlar, verirken gözyaşı dökerler. Sense, severek, isteyerek ve gülerek verirsin” diye övdüğü ve Tevhid cümlesinin lâ’sından başka lâ/hayır-yok demediği bilinen Habibullah’ın ruhudur.
Veren el ruhu, çoluk çocuğuma Allah ve Rasülünü bıraktım, yetmez mi diyerek bütün varlığını Allah yoluna koyan Sıddîk’ın ruhudur.
Veren el ruhu, bu sefer Ebubekir’i geçmeliyim düşüncesi ile çoluk çocuğuna malının yarısını bırakıp malının diğer yarısını Allah yoluna koyarak hayırda yarışan Faruk’un ruhudur.
Veren el ruhu, Biz size sırf Allah rızâsı için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz ayetini düstur edinerek kendi malıyla orduları donatan, kuyuları vakfeden Zinnureyn ruhudur.
Veren el ruhu, aç acına oruca niyet edip iftarlıklarını kapıya gelen yoksula, yetime ve esire veren ve Onlar, yoksula, yetime ve esire sevdikleri yemeği yedirirler… ayeti ile müjdelenen Murtaza ile Ehl-i Beytinin ruhudur.
Veren el ruhu, Mallarını gece gündüz, gizli ve açık Allah yolunda verenlerin ödülü Rableri yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir ayeti inince dört dirhemi olan ve Rabbim hiç olmazsa birini kabul eder düşüncesiyle, bunlardan birini gece, birini gündüz, birini gizlice, birini de açıkça infak eden Peygamber damadı Allah’ın Aslanı Hz. Ali’nin ruhudur.
Veren el ruhu, Allah için yurtlarından, variyetlerinden geçen ve varlıklarını Allah’a adayan Muhâcirlerin ruhudur.
Veren el ruhu, kendileri ihtiyaç içerisinde iken muhtaç durumda olan kardeşlerini kendi nefislerine tercih eden, paylaşmanın en güzel örneklerini sunarak Allah’ın kitabına isimlerini yazdıran Ensârın ruhudur.
O halde, son anımızda şu aşağıdaki ayetteki acıklı durumlara düşmemek ve infak fırsatını kaçırmamak için haydi veren el olmaya. Çünkü veren el olmak, dünya ve ahirette alan el olmaktan çok daha iyidir. Zira Peygamberimizin vadi açıktır: "Veren el, alan elden üstündür." "Mümin cennete girene kadar hayra doymaz."
Yüce Rabbimiz şöyle buyurarak hepimizi uyarıyor:
“Ey inananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlara zarar edenlerdir. Herhangi birinize ölüm gelip de ‘Rabbim, beni bir süre daha geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam’ demeden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın. Doğrusu Allah, eceli gelen hiç kimseyi ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”