Günün ilk saatlerinde uyanışla hayatın akışına doğru yola koyulur insanoğlu. Bu akış rızık peşinde yıllarca aynı mekana ve aynı meşgaleye doğru yol alır. Bazen heyecanla, bazende zorunluluk bu süreci doğurmaktadır. Emek ve güç harcar, gün batımına kadar. Bu süreç devam eder, saatlerce, günlerce, aylarca hatta yıllarca.
Günün sonunda akşam yorgun argın evine kavuşmanın huzuru içinde toplanmıştır aile. Ailenin cefakar hanımının gün içerisinde sevgisini de kattığı sofra etrafında toplanılır. Annenin yapmış olduğu leziz ve enfes yemekler iştahla tüketilir, nimetlerin Rabbine hamd ve şükür ile. Anneye teşekkürle kalkılır sofradan. İşte bu mutlu bir aile yapısının hikayesi.
Yorgunluk, bitkinlikle üç beş kelam konuşuruz isteksizce. Kısaca günün nasıl geçtiği olumlu, olumsuz kazanımların analizi yapılır. Eğer aileden birinin, o gün sıkıntılı geçmiş bir durumu var ise , canı sıkılır tüm aile fertlerinin. Huzursuzluk, kaos, hüzün, panik, korku ve kaygılarla uyku için çekilir herkes kendi dünyasına.
İnsan hayatta ana aktör rolündedir her daim. Bundan hareketle dünyada barışın da, huzurun da sevginin de, şiddetin de kargaşanın da, savaşın da baş faktörüdür insan.
İnsanoğlu ailede, mesleğinde, sosyal hayatında başarıları ile veya başarısızlıkla sınav vermektedir. Mutsuzluk ve sorunlu yaşam, bir anda ruhsal çöküntülere hatta ciddi rahatsızlıklara sebep olabiliyor. İnsandaki bu mutsuzluk zaman zaman aileye, yaşam alanındakilere, sosyal çevresine, hatta ülkesine, insanlığa zarar ve kargaşa çıkaracak noktaya getirebiliyor.
Ailede baba, günün değerlendirmesi için geçer haber saatinde TV’nin karşısına. Ebeveyn olarak huzurlu bir niyetle güzel ve müjdeli haber almak umudu ile kulak kabartır spikerin ağzından dökülen haberleri dinlemeye.
Ülkemiz, vatandaşımız, ümmetin ve insanlığın lehine gelişmeler olan haber dinledikçe mutlu olur, sevinçle yoğrulur kalbi ve gönlü babanın.
Ülkemizdeki ekonomik, siyasal başarılar, sosyal kültürel gelişmeler iç ve dış kalkınmadaki atılım ve projeler, yatırımlar bizleri sevindiren haberler göğsümüzü kabartır, gurur duyarız yöneticilerimizle.
Amma velakin ülke ve sosyal yaşantımızda hep güzel haberlerle karşılaşmıyoruz spikerin ağzından ve izlediğimiz görüntülerden.
Kısmi güzel haberlerin arkasından başlıyor şık giyimli diksiyonu düzgün spikerimiz…
Ülkede günübirlik, münferit ve dar bir bölgede olan kaos, korku ve şiddet haberlerini reyting uğruna hem de olayın ruhuna uygun formatta heyecanla sunmaya başlar.
Haberin 3/2 zamanını alan aile içinde eşin eşini bıçakla yaralaması, öldürmesi. Sanatçı görünümlü serserinin komşusunu darp dehşetini döndüre döndüre dakikalarca izletilmesi.
Metropol bir kentte şehir eşkiyalarının gün ortasında çatışmaları, döner bıçaklı, sandalyeli, sopalı kaldırım taşlı kavganın kamera görüntüleri.
Kişiliği, kimyası sorunlu olan insan görünümlü canavarların pitbul itlerini kedi ve köpeklerin üzerine salıp sadistçe zevk alma görüntüleri.
Hırsızlık, tefecilik için rehin alınan küçük çocukların pencere demirlerine kelepçeleyen psikopatın tehditleri.
Hele hele!.. Covid-19 pandemi sürecinde gece gündüz destan yazan sağlıkçılarımıza saldıran, virüsten daha mikrop olan canilere ne demeli.
Sadece insanın canına kasteden terörist olmayıp, orman kundaklayıp ağaç ve binlerce börtü böceğin vahşice yanışından zevk alan vicdansız çakal sürüsü eşkiyalar. Onları sokağa davet edip Yasin Börü’leri katlettiren siyasi vaddallara ne demeli.
Hele her bölümünde şiddet içeren kafa kol kesen mafyalı dizileri hatırlatmak bile istemiyorum.
Sabah hanımefendilerin ve emkeli amca ve teyzelerin müdavimi oldukları parçalanmış aile dramlarını, öldürülmüş kadın hikayelerinin anlatıldığı sabah programlarını hiç dile getirmemiş olalım. Bunlar yaşanmaz bir toplum alt bilinci oluşturmak gayret ve niyetleri bir projedir sanki. Bu tür haber programları zihinlerin işgal altına alınmasına iç huzurun daralmasına sebep olmaktadır.
TV’lerin bu haberleri, ekran karşısında olan ebeveyn, çoluk çocuk ve çok duygusal olan annelerimizin “bilinç altına sakıncalı subliminal mesajlar” atmaktadır. Bunun insanda ruhsal bir yıkıma ve tahribata sebep olduklarını bilmemiz gerekmektedir.
Çünkü şiddet çocuklukta kazanılan bir davranış biçimidir. Yetişkinlikte faaliyete geçen volkana dönüşür. Yakar, yıkar, yok eder. Çevreyi huzursuz eder, kirletir ve yaşanmaz bir ortama dönüştürür.
Peki geleceğin nesillerinin yetişmesini olumsuz etkileyen haber, dizi ve programlarına karşı ne gibi tedbirler alınmalıdır.
İlk koruma evlatlarımızın ahlak ve maneviyatının temelinin atıldığı aile olmalıdır. Onlara Allah sevgisi ve efendimiz (s.a.v) ümmeti olabilme bilinci ve eğitimini vermekle başlayabiliriz.
Vatandaş sorumluluk ve bilinci ile, bu TV’leri denetleyen RTÜK kurumuna bizler destek olmalıyız. Programların kaldırılması yönünde çoğunluk olarak kuruma destek vermeli kamuoyu oluşturmalıyız. Onların eline güçlü doneler vermeli, hukuk karşısında onların yanında olmalıyız. Çünkü RTÜK’ün bir karar vermesi durumda algı ve kamu oluşturmada basın ve yayının etkisi endişesi onları frenlemektedir.
Hukuk ise şiddetin ağırlık derecesine göre mutlaka gereken en ağır cezayı vermeli. Kimsenin yaptığı yanına kalmamalı, nasıl olsa beni serbest bırakırlar duygusu, zalim canilerin zihninden silinmelidir.
Aksi durum toplumsal bir nefret, kaos ve güvensiz bir ortama zemin teşkil eder.
Şiddet “Vicdanları Çökertirse” ne toplumun temeli ailemiz ne de vatanımız ve maneviyatımız kalır.
Kul olarak biz, “Emr-i bil maruf nehyi anil münker” görevimizi her daim aklımızda ve kalbimizde yaşatmalı ve amel defterimize yazdırmalıyız.
Selam ve dua ile…