BUDAPEŞTE (AA) - MEHMET YILMAZ - Sığınmacı krizinde Batı Avrupa ülkelerinin aksine sert tutumu ve izlediği ortak politikayla ön plana çıkan Polonya, Macaristan, Çekya ve Slovakya'nın oluşturduğu Vişegrad Grubu (V4) ülkeleri, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasındaki iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan "çok vitesli AB" modeli konusunda farklı duruş sergiliyor.
Siyaset bilimci Doçent Dr. Zoltan Kiszelly, V4 ülkelerinin, AB ülkeleri arasında iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan "çok vitesli AB" modeline bakışını AA muhabirine değerlendirdi.
Çok vitesli AB fikrinin aslında üye ülkelerin gelişmişlik seviyesinin farklı olduğu göz önünde bulundurularak iş birliğinde serbestlik tanımayı amaçladığını belirten Kiszelly, V4 ülkelerinin genel olarak çok vitesli AB fikrine karşı çıkmadığını, öte yandan iş birliğinin, sonradan katılmak isteyen ülkelere açık olması gerektiğini savunduğunu söyledi.
Kiszelly, AB'nin aslında halihazırda "çok vitesli" olduğunu, bazı ülkelerin AB üyesi olmasına rağmen Schengen Bölgesine ya da avro kullanımına geçmediğine dikkat çekerek "AB'de değişik vitesler şimdi de mevcut. V4 iş birliği alanlarının açık olmasını ve isteyen ülkelerin daha sonra katılabilmesini savunuyor. Örneğin, Avro Bölgesine baktığımızda V4 üyelerinden sadece Slovakya buna katıldı. Diğer üç ülke ise avro kullanmak istemiyor. Birinci vitesi, 19 ülkenin bulunduğu Avro Bölgesi oluşturuyor. Diğer bir iş birliği alanı da Schengen Bölgesini oluşturan ülkeler. Orada da her ülke yer almıyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Örneğin son AB zirvesinde, AB kaynaklarının kullanımı ve yolsuzluğun engellenmesi için AB savcılığı oluşturma kararı alındı ama bunu da her ülke desteklemiyor.'' ifadesini kullandı.
- ''Çok vitesli AB konusunda Polonya zor durumda''
Çok vitesli AB konusunda V4 ülkeleri arasında sadece Polonya'nın zor durumda olduğunu çünkü Polonya'nın avro kullanmadan çekirdek AB'de, yani birinci viteste kalmak istediğine işaret eden Kiszelly, ''Bu kendi içinde bir çelişki. Polonya Başbakanı Beata Szydlo, Roma zirvesindeki bildirgede 'Avrupa bütündür' cümlesinin yer almasını istedi ama herkes bunun böyle olmadığını biliyor. Macaristan ve Çekya, avroyu kullanmak istemediğini açık bir şekilde söylüyor ve iki vitesli Avrupa fikrini kabul ediyor. Her iki ülke de avroya geçmeden o masada oturamayacağını biliyor.'' diye konuştu.
V4 üyelerinin AB'de siyasi kararların alındığı Avrupa Konseyinin güçlendirilmesi gerektiğini, Avrupa Komisyonunun ise şimdiki kadar güçlü olmamasını talep ettiğine dikkat çeken Kiszelly sözlerini şöyle sürdürdü:
''V4 ülkeleri, Avrupa Komisyonunun kendi görev alanı dışına çıkmasına karşı çıkıyor. Macaristan ve Polonya, AB'nin kendi iç politikasına karışmasına da karşı çıkıyor. Bu konuda Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Polonya Başbakanı Beata Szydlo'ya, AB'de Polonya'ya karşı soruşturma açılması durumunda bunu veto etme sözü verdi. Szydlo da Orban'a aynı sözü verdi. Her iki ülke de devletin, anayasa mahkemesi, medya ve sivil toplum kuruluşlarıyla bağlantılarını iç politika olarak görüyor ve Brüksel'i hiçbir şekilde ilgilendirmediğini düşünüyor.''
Kiszelly, V4 ülkeleri arasında, egemenliğin korunması, serbest dolaşım, az gelişmiş bölgelere AB yardım fonlarının 2020 sonrasında da devam etmesi gibi konuların yanı sıra Brüksel'e daha fazla yetki verilmemesi ve kurulması planlanan AB savcılığına karşı çıkılması gibi konularda da fikir birliği olduğunu söyledi.
V4 ülkeleri arasında Çekya'nın bazı konularda V4'ten uzak durmaya çalıştığını ancak oylamada her zaman ortak hareket ettiğine dikkati çeken Kiszelly, ''V4'ü genelde Polonya, Macaristan ve Slovakya şeklinde ifade ediyoruz. Çünkü Çekya açık bir şekilde problemlere dahil olmak istemiyor. Çekya Cumhurbaşkanı Milos Zeman açık konuşurken, Başbakan (Bohuslav) Sobotka daha diplomatik bir dille Brüksel'deki toplantılara katılabiliyor. Örneğin, Avrupa Adalet Divanına taşınan zorunlu sığınmacı kotasına, Çekya dahil olmadığı halde Macaristan sınırına polis yolladılar. Çekya için Batı çok önemli ama aynı zamanda kendi çıkarlarını korumaya çalışıyor. Açıklamalarda net olarak diğer üç ülke gibi net olmasa da oylamalarda her zaman diğer üç ülkenin yanında durdu.'' diye konuştu.
- "Çok vitesli" AB modeli
"Çok vitesli" model, üye ülkelerden bazılarının tüm üyelerin katılımını beklemeksizin istedikleri alanlarda iş birliğini derinleştirebilmesini öngörüyor. Bu model, birliğin ortak politikalarını ulusal politikalara tercih eden ülkelere, diğerlerinin katılımını beklemeden hedeflerine ulaşma imkanı veriyor.
Birliğin küçük ve zayıf ülkeleri ulusal çıkarlarını korumak kaygısıyla AB ortak politikalarının daha da derinleştirilmesine sıcak bakmıyor.
- Üyeler arasında gruplaşma artacak
"Çok vitesli" modele ilişkin çekinceler, bazı ülkelerin belirli alanlarda ilerleme kaydedeceği, özellikle Doğu Avrupa ülkelerinin geride kalacağı düşüncesi etrafında toplanıyor.
Bu yapının, AB içinde gruplar oluşturacağına ve zaten karmaşık olan karar alma mekanizmasını daha karışık hale getireceğine işaret ediliyor. AB'nin doğu ve batısı arasındaki ayrımın derinleşeceğini düşünenler, bu durumun iki ayrı tip üyeliğe yol açacağını, zengin Batı ülkelerinin bir grubu, yoksul Doğu ülkelerinin diğer grubu oluşturacağını savunuyor.
AA