Dün, Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu ile birlikteydik kahvaltıda. Davutoğlu’nun sağında AK Parti İl Başkanı Ahmet Sorgun, solunda Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, karşısında ise biz gazeteciler vardık. Bu buluşma bir basın toplantısı değildi, tanışma maksatlıydı, ama sonuçta basın toplantısı haline geldi. Biz gazeteciler bakanın konuşmalarından yine yeni haberler çıkararak ‘vazifemizi’ yapmış olduk. Esas maksadımız olan ‘tanışma’ faslı ise rutinin dışına çıkamadı…
İşin açığı isim isim kendimizi tanıttık, çalıştığımız kurumu zikrettik, ama haksızlık etmeyelim bir seferde bakanın hepimizi birden tanıyıvermesi imkânsızdı. Soru soran birkaç arkadaşımızı veya bir şekilde dikkatini çeken kimi meslektaşlarımızı hafızasına almış olabilir, o kadar. Önümüzdeki süreçte Konya gazetecilerini yakından tanıyacağına dair kelam etmiş olması da bizim için bişeydi. Konya veya Türkiye’nin değil dünyanın meseleleriyle meşgulken Konya basınını ihmal etmemiş olması, önemliydi. Sayın Bakan’a, Memleket’in eski yazarı Bakan’ın Basın Danışmanı dostumuz Osman Sert’e ve Konya il teşkilatına programdan dolayı teşekkür edelim evvela
Vizyon ve Misyon
Dışişleri Bakanımız dün yaptığı konuşmada en az 20 kez ‘vizyon’ kelimesini kullandı. Yılardır da dilinden düşürmüyor bu kelimeyi. Dahası Başbakan da nicedir altını çizerek bu kelimeyi cümlelerinde geçiriyor. AK Parti’nin bu seçimde kullandığı ana slogan da farkındaysanız ‘2023 vizyonu’.
Benzer şekilde başka siyasi partiler ve siyasetçiler de sıkça kullanmaya başladılar bu sihirli kelimeyi. Birbirinden kopya projeler ve gelecek tahayyülleri de cabası…
Yani bir vizyondur gidiyor…
Peki ama nedir bu vizyon? Niçin bu kadar önemli?..
Kısaca ‘geniş görüşlülük’ manasına gelen bu kelime için sözlükler şunları söylüyor: Vizyon, gelecekle ilgili bir şeydir. Yaşanılan günden geleceğe oluşturulacak olan köprünün, işyerinin çalışanlarının, toplumun geleceğine yönelik beklentilerin ifadesidir. Bir yerin veya insanın gelecekte bugünden daha iyi olmasını hedefleyen, gerçekçi, erişilebilir bir yol göstermedir.
Yani 1923’te kurulan Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’te Türkiye’nin alacağı mesafeyi, erişeceği gelişmişliği anlatıyorlar…
İyi, ama günü kurtarmaya alışık siyasetçilerle olur mu bu kadar ileri hedefler? Olmaz! Ya kimle olur? Misyon sahibi siyasetçi/devlet adamları tarafından…
Demek oluyor ki kuru kuruya evraklara, broşürlere vizyon yazmayla bu iş olmaz!
Öyleyse bir de misyonun tarifini yapalım: Bir kişinin veya kurumun varlığının temel amacıdır. Gelecekte olmak istediği yer, şu andaki durumu, toplumdaki imajı ve yöneticilerin dünya görüşüdür denebilir. Bir başka tarifle misyon, ‘Neden Varız?/Ne yapmamız gerekiyor?/Görevlerimiz nelerdir?’ sorularının bir cevabıdır.
Hülasa; her iki tarifi birleştirerek, ileri hedeflerin ne yapması gerektiğini bilen insanlar eliyle gerçekleştirilmesi sonucunu çıkarabiliriz…
Bir örnek
Macarlar, bugünkü Macaristan’ı 896 yılında yurt edinmişler…
Bizim 1071 Malazgirt zaferimizi Anadolu’yu yurt edinme tarihi olarak aldığımız gibi…
Macarlar, 1896 yılında bininci yıllarını kutlamak için 1850’lili yıllarda kafa yormaya başlamışlar. Yani 40-50 yıl evvel kendilerine bir vizyon hedef koymuşlar ve mimarlarını, mühendislerini dünyanın dört bir yanına yollamışlar. Bakın bakalım, nerelerde neler var, işimize yarayanlarını alıp getirin diye. Ardından da 20. yüzyılın ortalarında modern Macaristan’ı kurmaya, şehirlerini yeniden imar etmeye karar vermişler. Hummalı bir çalışma başlatmışlar; kimin evi güzel olacak yarışmaları açmışlar. Neticede, biraz Paris’e, biraz Atina’ya benzeyen birbirinden güzel binalarla yeni şehirler yapmışlar. 1896 yılında modern Macaristan’ı oluşturmuşlar ve görkemli bir şekilde kutlamalar yapmışlar…
Şimdi, daha yeni…
2023 diyerek, Türkiye 12 yıllık vizyon çizmeye başlamış…
İkinci bir vizyon da benden olsun…
Macarların bininci yıl kutlamaları gibi; biz de 2071’de, yani bundan 60 sene sonra Türkiye’yi tahayyül edelim. Allah’ın gücüne gitmesin, 60 sene sonra torunlarımıza veya torunlarımızın çocuklarına nasıl bir ülke bırakacağımızı düşünelim ki bu hedef uğruna yapılsın her ne yapılacaksa…
Herkesin vizyonu kendine
Ülkemiz için siyasetçiler, bizim adımıza gelecek vizyonları çiziyor ve koşturuyorlar. Bizler de her ne iş yapıyorsak; dükkânlarımızı, fabrikalarımızı, gazetelerimizi ona göre büyütme planları yapalım. Küçük olsun benim olsun yerine, bir araya gelip daha da büyüyelim. Avrupa’daki işletmelerin çoğunun 150-200 yıl evvel kurulduğunu ve bugün hala dimdik ayakta durduğunu görerek, kişilere değil, sisteme bağlı işletmeler kuralım.
Markaların üç-beş senede değil, belki 40-50 senede oluşacağını öngörerek plan yapalım.
Çalışalım, çalışanlara destek olalım…