“Ya sev ya terk et” diye bir söz vardı… Duymuşsunuzdur… Bununla alakalı herkesin bir görüşü vardır; kimi kabul eder kimi reddeder… Son günlerin en çok yazılıp çizilen ve yoruma açık bu deyimi hakkında âcizane benim de birkaç satır görüş bildirmemin tam sırası diye düşündüm…
Şu son şehitlerimiz olayı, insan olanı değil dağları taşları isyan ettirecek türden, haddin aşılarak bütün kırmızıçizgilerimizin ihlal edildiğinin göstergesidir. “Umarım gereği, gerektiğince yapılır.”
“Evet, her ne kadar realitede T.C. kimliği taşıyan her bireyin ülke sınırları içerisinde, kanunlar kapsamında eşit şekilde yaşama hakkı var ise de bazı kesimlerin bu gerçeğe gizliden itirazı olduğu malumdur. İşin bir de manevi (görünmeyen) yönü var. Ve bu asla inkâr edilemez bir gerçektir. Nedir o manevi yönü diye soracak olursanız, bence damarlarında Türk kanı dolaştığına inanan tüm insanlarımızın çok iyi bildiği ama kimilerinin, toplum içerisindeki konumları ve görevleri gereği bu gerçeği asla dile getiremeyeceği, bazılarının ise sırf maddi ya da manevi rant sağlamak adına bu gerçeği yok saydığı gerçek.
Bu gerçek nedir diye hala merak ediyor ve birde benim ağzımdan duymak mı istiyorsunuz? Bence sinsi tehlike taa içimizde.
Bu düşüncedeki insanların epey çoğunlukta olması ve amaçlarına ulaşmaları için kullanabilecekleri potansiyel insan sayısının da müsait olması dolayısıyla, bu şekilde düşünmeyen ve Türk’ten hiçbir fakrı olmayan insanlarımıza rağmen uzun vadede bu ülke için ciddi ve sinsi tehlike olmaya devam ediyorlar. İşin ürkütücü tarafı öylesine sinsi ve planlı politika izliyorlar ki, uzun vadeli siyasi yatırımları tasarlayıp iktidarı ele geçirmenin ve muktedir olmanın yol haritasını adım adım uygulamaya koyabiliyorlar. Tıpkı Yahudilerin Büyük Ortadoğu hayalleri ve hevesleri gibi bir inanç altyapısına sahipler bence. Ki zaten olay biraz daha derinlemesine araştırılırsa “Düşmanınım düşmanı, dostumdur” mantığıyla bu iki düşünce Türkiye’miz üzerindeki hesaplarını planlarken ve uygulamada sık sık işbirliği yaptıklarının ipuçlarına rastlanabilir.
Şimdi benim bu düşüncelerime birileri çıkıp, hayal ürünü komplo teorisi diyebilir. Yada beni değişik ifadelerle suçlayıp susmamı sağlamaya çalışabilirler. Bir tehlikenin yaklaşmakta olduğunu ve yarının çok geç olacağını bilen bazılarının, sırf bir takım maddi ya da siyasi menfaatleri uğruna, tehlikeyi yok saya saya işte bu günlere gelindi.
Sonuç olarak, bence bu ülke onu sevenlerindir. Aksini savunanlar skandalın ta kendisidir. O süslü kelime oyunlarıyla gerçek tehlikeyi söyleyeni sustura sustura zaten bu ülke bu hale gelmedi mi? Ne zaman bu ülkenin bu hassas konusunda en yetkili ağızlardan net bir ifade ve karalı bir duruş görürüz, işte o zaman birileri belki şöyle bir titreyip kendilerine gelirler diye umuyorum. Unutmayalım ki bu ülke Türkü ile kürdü ile ve değişik başka ırk mensupları ile hepimizin ve bizlerin başka gidecek yurdu yok. Öyleyse sevmekten başka çaremiz yok. Hem sevmekten ne kaybederiz ki. Ya sev, ya da sev… gerisi er yada geç hüsran... Tüm İslam Aleminin Ramazan Bayramını Tebrik Ederim.
ADAM GİBİ**********************
Sen kalbime saplanan kurşun gibisin,
Ya orada bırakacağım benim olacaksın.
Ya da çıkartırken canım alacaklar,
Sonum olacaksın.
***************HİKMETLİ SÖZLER
***Unutma Bacım***
Türksün, Müslümansın; dahası var mı?
Unutma bunları aman ha bacım.
Senin ak yüzünden ak olmamalı
Dağda kar, külekte ayran ha bacım.
Bir kocan olmalı, bir evin senin;
Artsın, eksilmesin şerefin senin;
Barışta annelik görevin senin,
Savaşta silâha davran ha bacım.
Hak yolun yolcusu kalmaz arkada;
Gücünü, gönlünü ülküye ada.
Yaşamak ne kadar hakkımızsa da,
Canımız Türklüğe kurban ha bacım.
Donsuz "yıldız"ları edinme örnek,
Kırk sandığa sığmaz bir kirli gömlek.
"Namus için" diyor en kutsal ölmek;
Ceddinin yazdığı ferman ha bacım.
Eskiyi, yeniyi bırak bir yana;
Her şeyin iyisin, doğrusun ara.
Uyma köksüzlere, olma maskara;
Aman ha, aman ha, aman ha bacım.