Kur’ân, insanın beynine ve gönlüne hitap eden, onu derinlemesine düşünmeye teşvik ve tahrik eden teşbih ve temsillerle doludur. Onlardan biri de Kur’ân’ın, hakikatlerden yüz çeviren, gerçeklere karşı kulaklarını, gözlerini, beyinlerini ve gönüllerini kapatan kimseler için yaptığı şu temsildir:
Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi öğütten yüz çeviriyorlar? (74/49-51)
Saldıran bir aslan ve o tehlikeden ürküp kaçan yaban eşekleri. Ayette geçen kasvere, ezip geçen, parçalayan aslan demektir. Humurun müstenfira ise o aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri manasınadır.
Ayetler, Peygamberimizin okuduğu Kur’ân ayetlerine, hakikatlere kapalı olan, hakikati dinlemeye bile tahammül edemeyen, hakikati dinlediği halde ondan rahatsız olan, ondan ürküp kaçan müşrikleri anlatmaktadır.
Onların içerisinde dinlemeye tahammül edemeyenler vardı, onu susturmaya çalışanlar vardı, okudukları anlaşılmasın diye gürültü yapanlar vardı, insanları onu dinlemekten men etmek için olmadık çarelere başvuranlar vardı, onun söylediklerini kazara duyuveririm diye kulaklarına pamuk tıkayanlar bile vardı.
Onlar neden ve niçin ürküp kaçıyorlar?
Aslında ormanda, yaban eşekleri aslandan kendilerine zarar vereceği için, onları parçalayıp öldüreceği için aslandan ürküp kaçarlar. Yaban eşeklerinin ürküp kaçması aslında şuurluca bir davranıştır. Zira ortada hayati tehlike vardır. Sonuçta ürküp kaçan eşekler belki de canlarını kurtarırlar.
Müşriklerin, inkârcıların Kur’ân hakikatlerinden ürküp kaçmaları ise şuursuzca ve akılsızca bir davranıştır. Zira hakikatler, onların aleyhine değil leyhlerinedir, onların zararına değil yararınadır, onları öldürmek için değil, bilakis onlara hayat verme, onları adam gibi yaşatmak içindir. Üstelik hakikatler onlara, onların anlayabileceği şekilde açıklanmakta ve onlara kucak açmaktadır. Yaban eşeklerin üzerine hücum eden aslanlar ise, onları parçalamak için hışımla ve hırsla onlara saldırmaktadır. Tüm bunlara rağmen onlar bu gerçeklerden ürküp kaçtıkça kaybetmekte ve manen kendi hayatlarına kast etmiş olmaktadırlar.
Ama onlar gerçeği tanımıyorlar, onu dinleyip anlama zahmetine bile katlanmıyorlar. Bu yüzden hakikati düşman görüyorlar ve ondan kaçıyorlar. Ayetler, bugün tanımadıkları, tanıma zahmetine katlanmadıkları dinin öğütlerinden korkup/ürküp kaçan, lüzumsuz yere İslamafobi geliştiren insanların durumunu ne kadar güzel anlatıyor. Oysa onlar, ön yargısız bir şekilde öğütleri dinleseler, onları selim bir akılla düşünseler, onların kendileri için hayırlı olduğunu görecekler ve ona inanacaklar. Ama onu dinlemeye bile yanaşmıyorlar. Onların bu durumları, kendi hayırlarına olan gerçeklerden kaçışmaları, ne kadar budala/eşek kafalı olduklarını da göstermekte ve burada yaban eşeklerine benzetilmeleri tam da yerini bulmaktadır.