Türkiye’de eğitimde başarısızlıktan söz edileceğinde şamar oğlanı muamelesi gören ders yabancı dil dersidir. “Mesela kaç yıldır yabancı dil öğreniyor çocuklarımız okulda? Üniversiteyi bitirdiklerinde bile ikinci bir dil konuşabilir hale gelemiyorlar? Bu eğitim sistemi işlevini yerine getiremiyor.” cümlelerini herhangi bir ilimizde duymak işten bile değildir. Halbuki çocuklarımız yıllarca Matematik, Fen, Türkçe eğitimi de almaktadır ama onlardan dört işlemin, su dolu ve ağzı kâğıtla kaplı bardağın ters çevrildiğinde dökülmeyeceği deneyinin ve temel birkaç dilbilgisi kuralı bilmenin ötesinde pek bir şey beklemeyiz varsa yoksa yabancı dil öğretimindeki eksiklik gündeme gelir. Bunda belki “Yabancı olan zaten eksiktir, kötüdür.” gibi bir milli refleks de etkilidir ama şimdilik biz oraya girmeyelim de ilimizdeki öğrencilerin dil gelişimine katkıda bulunma konusunda pratik olarak ne yapabiliriz ona gelelim.
Konya’da İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Avrupa Birliği projelerine ciddi vakit ayırması sonucu 78 proje çıkmıştı okullardan. Bu vesileyle kentimize AB üyesi ülkelerin okullarında görevli öğretmen ve öğrenci gruplarının biri gidiyor biri geliyor. Okulundaki öğrencilerin yabancı dil gelişimine katkıda bulunmak isteyen idareci ve öğretmenler, Avrupa’dan gelen misafirlere ev sahipliği yapan okullardan hangisiyle irtibat kursa ve o okullara gelen misafir gruplara nezih bir ortamda (Velilerden alınan desteğin miktarına göre, Kule Site’nin en üst katındaki restoranda, Meram’da düzgün bir çay bahçesinde ya da Gülbahçe’de vs.) ikramda bulunmak istediğini söylese, hayır cevabını alacağını pek sanmıyorum.
Bu yaklaşıma sahip okul, bu çabasına çalışkan ancak ihtiyaç sahibi öğrencileri dahil ederse veli desteği bulmakta da zorlanmayacaktır. Okullar gelen misafirleri en iyi mekânlarda ağırlamaya çalıştıkları için, onlarla pratik yapma imkânı sunulan yoksul öğrenciler de bu sayede “farklı bir gün” geçireceklerdir. Öğrenciler öğrendikleri bilgilerin onları aynı yabancı dili öğrenen ülkelerin öğrencileriyle diyalog kurmada işe yaradığını görme imkânı yakalayacaktır. Hatta bir günlük böyle bir etkinlik onları birkaç ülkeden akranlarıyla internet üzerinden haberleşir hale getirecektir. Ayrıca ülkemizdeki “gramer merkezli” dil öğreniminden “konuşma” merkezli olana geçiş kolaylaşacaktır. Öğrencilerin yabancı dil aracılığıyla farklı kültürleri tanımadaki cesaretlerini artacaktır. Belki Bilgisayar Formatörü gibi İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün elinde böyle bir imkân varsa Yabancı Dil Formatörü de görevlendirip bu tür “eşleştirmeleri” organize de edebilir.
Bu bağlamda katsayı farkının YÖK tarafından ortadan kaldırılmasıyla büyük rağbet gören Meslek Liselerinin idareci ve öğretmenleri toplam kalite bağlamında İş Örgütleri ile irtibat kurarak onlarla işbirliği yapıp yurtdışından iş görüşmeleri için gelen işadamlarından vakti müsait olanları okullarında ağırlayıp yabancı dil kullanımını teşvik edebilirler. Bildiğim kadarıyla yurtdışından gelip giden işadamları çokluğu açısından AKTİSAD oldukça aktif bir dernek. İmkânları oranında Meslek Liselerine sahip çıkacaklarını ve bunu bir “hizmet” olarak göreceklerini düşünüyorum.
“Yurtdışına çıkmadan yabancı dil öğrenilmez.” şeklindeki şehir efsanesinin pabucunu dama atmanın vakti geldi. “Yurtdışı” artık kentimizde. İhtiyaç, onun farkına varmakta.