Şu aralar gerek bir kısım medyada olsun, gerekse birtakım küçük ya da büyük musluk başlarındakiler de olsun, hatta musluk başlarında gözü olanlarda çok yaygın bir davranış biçimi göze çarpıyor; “Yağcılı ve yalakalık son moda.” ‘Fırıldakçılık’ ve ‘Taklacılık’ gırla gidiyor. Hani daha dün mevcut iktidar seçimden ezici bir üstünlükle de çıktı ya. Hani her ikimizden birimiz Ak partiliyiz ya. Eee! Yani meydan müsait ve atış serbest. Kim tutar şimdi -Ben Ak partiliyim… diyeni. Nasıl olsa daha dün oyunu veren vatandaşımız, bugün çıkıp –Hoop hemşerim noluyoruz?? diyecek hali yok ya! Öyleyse devir; AKP’li olma, köşe dönme ve saltanat sürme devri.
“Sandığı yeni kaldırdık, meclis başkanı seçimini de sağ salim atlattık, sıra geldi Cumhura baş seçmeye. Kazasız belasız o işide hallettik mi olay tamam. Bir de krallar gibi 63.Hükümet kabinesi kurdukmu, sen ondan sonra seyret bizi. Yürü oğlum kim tutar seni… misali evelallah memleketi gül bahçesine çevireceğiz, güül…”
Şuan için siyasette ülkeye pompalanan hava bu. Ve bu hava ile uçurtma uçurma olayında da gayet başarılı olunuyor. Çünkü bu ülkede –Kral çıplak.. demenin cezasının ağır olduğu herkesçe biliniyor. (22 Temmuz sonrası sürecini dikkatli incelersek bunu görebiliriz.) Genelkurmaydan esebilecek poyraz rüzgârlarının önü, Çankaya’ya Gül dikimiyle son bulmuş olacak. Sözde Sosyal Demokratların temsilcisi müzmin muhalefetin inandırıcılığı yok olmak üzere. Acar muhalefet Milliyetçi gardaşlarımın başı da daha ilk günden “uzlaşmacılık” adı altında erken teslim bayrağını açtıktan sonra, geriye kim kaldı ki?
Sermaye dersen zaten menfaati gereği takla atmakta dünya rekorları tescilli bir zihniyetin, Krala çıplak deme durumu zaten ve asla olamaz. Geriye kala kala benim gibi, her doğruyu her ortamda söyleme cesareti ve duruşu gösterebilen birkaç yorumcu yazar kalıyor. Ki onlarında, kelleri koparılmak ve ekmekleri kesilmek üzere. (Son operasyonların perde arkasındaki gerçek bu) Çünkü, Sözde reklam verme ve sponsor olma, tuzaklarının fayda etmeyeceği görülüyor. “Tez kelleleri vurula…” fermanı çıkmak üzere.
Kısacası Türkiye’de adı konulmamış fakat fiili olarak uygulanmakta olan bir “Başkanlık Sistemi” hüküm sürüyor. Hatta bu başkanlık sistemi hızla Krallık sistemine doğru hızla ilerlemekte. Şimdi bana kim çıkarda –Yok kardeşim bu ülkede demokrasi var, iddia ettiğin gibi, tek bir kişinin (R.T. Erdoğan) iradesine bağlı bir idare söz konusu değil diye savunabilir. Bence çoktan “Krallık” hüküm sürmeye başladı bile. Öyle barizce açığa vurmamasının nedeni, Kralımız çok ama çok akıllı hareket ediyor ve uzman bir satranç ustası. Ya bu kraldan sonraki kral? Şimdilik ortalık süt liman gibi ancak ilerde kralımızın başına bir hal geldiğinde, Ülke kralsız ne yapar? Bu halk acaba –Kral öldü yaşasın yeni kral… olayına çabuk alışır mı? Fakat burası Türkiye ve 24 saat sonra ne olabileceğini kestirebilen bir babayiğit henüz kayıtlara geçmedi. Bakalım Mevla neyler neylerse güzel eyler. Halkımızın olacaklara söyleyecek ve tepki gösterecek tek bir kelime dahi hakkının olmadığı malum. Kendine yakışanı yaptı ve layık olduğu şekilde yönetilecek…
Şimdi beni bu yazıyı niye yazmak ihtiyacı hissettiğimi merak edenlere tek cümlelik cevabım şöyle. İnanın ki benim ne Ak Parti Genel Başkanından tutunda, En alt kademedeki Belde teşkilat yöneticisine kadar hiçbiriyle en ufak bir sorunum ve takıntım söz konusu değildir. Onlar kendine yakışanı fazlasıyla yapıyorlar. Benim sitemim sadece ve sadece seçmenimize ve haklımıza. Dün ak dediğine bugün kara diyebilen, dün acımasızca eleştirdiğini bugün baş tacı konumuna sokan, yalaka ve yağcılıkta uzmanlaşmış insanlara tanıdığı krediyi, dürüstçe ve açıkça duruş sergileyen özü sözü bir insanlara şans tanımayan bir kesim insanlarımıza. Bu ülke ve bu bayrak bizim ve buradan başka gidecek yerimiz ve bize bizden başka dost yok. Nolur unutmayalım.
ADAM GİBİ
Söylesem; sözüm kâr etmiyor,
Sussam; gönlüm razı değil.
HİKMETLİ SÖZLER
GİDERAYAK
Giderayak işlerim var bitirilecek,
Giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden,
Ama daha baygın yatır ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından,
Ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir,
Ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Derince kuyudan çektim serin suyu,
Ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi, zemzem konuldu tepsiye,
Ama taştan fincan oyulamadı
Sever sevilir göründük çoğu zaman belkide
Ama gerçek Sevdalara Tutku’lara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
Giderayak.