Aşağılık bir adam, bir kuyruk parçası buldu. Her sabah bıyıklarını onunla yağlar, devlet sahiplerinin yanına varıp “Evde yağlı yemek yedim” der, sözünün doğruluğunu ispat için de, bıyıklarıma bakın gibilerden eliyle bıyıklarını sıvazlardı. “İşte sözümün doğruluğuna şahit… bıyıklarım, yağlı, yağlı şeyler yediğime delil” demek isterdi.
Karnı ise sessiz, sedasız “ Tanrı, yalancıların düzenini kurutsun! Senin lâfın bizi ateşlere yaktı. O yağlı bıyığın kökünden kopsun. A yoksul, şu kötü dâvan olmasaydı belki bir kerem sahibi bize acırdı. Yahut da noksanını, yoksulluğunu söyleseydin, bu yalanları, bu düzenleri düzüp koşmasaydın, bir doktor çıkar da derdine deva ederdi.” derdi.
Adamın karnı bıyıklarına düşman kesilmiş, gizlice el kaldırıp dua ediyor,
“ Yarabbi, sen bu aşağılık herifi rüsvay et de kerem sahipleri bize merhamete gelsinler” diyordu. Karnın duası kabul oldu. İhtiyaçtan doğan yanıp yakılma, dışarıya kadar bayrak açtı, görünür bir hale geldi. Karın, kendini Tanrı’ya ısmarlayınca ansızın bir kedi gelip o kuyruk parçasını kaptı, götürdü. Ev halkı, kedinin peşine düştüler, fakat kedi koşup kaçtı. Babamın azarına uğrayacağım diye çocuğunun beti, benzi kaçtı. Babası, bir toplulukta otururken o çocukcağız gelip işi anlattı. O lâfla geçinen adamın şerefini bir paralık etti. Dedi ki: “ Hani her sabah dudaklarını, bıyıklarını yağladığın o kuyruk parçası yok muydu? Kedi geldi, onu kapıverdi. Ardına düştük, bir hayli koştuk ama faydasız… yakalayamadık ki!”
Oradakiler şaşırıp gülüştüler, Bu hâle acıdılar. Onu davet edip doyurdular, yeryüzüne benzeyen varlığına merhamet tohumunu ektiler. O da ululardan doğruluk zevkini görünce ululuğu bırakıp doğruluğa kul oldu. Mesnevi. III. 732-65.
Bir insan neden kendini olduğundan farklı göstermek ister?
Neler söylersiniz?
En önde gelen cevap, olduğu halden memnun olmamaktır. Halinden utanır, aşağılık kompleksi vardır, farklı görünerek menfaat elde etmek amacı güder.
Başka?
Gösterdiği gibi olmak ister, olduğu halde hissettiği duygu müthiş bir aşağılanmadır. O yüzden hikayede aşağılık tabiri kullanılıyor. Olduğundan farklı görünmek, olduğu halden de daha aşağı bir seviyedir çünkü.
Mütevazilik bunun tam tersidir. Yüksekte olduğu halde aşağıdaymış gibi yapabilmekse, insanı tam tersine yüceltir. O yüzden nefsini ayağının altına alana beylerin başına taç olmak vaat edilir.
Bu tür insanlar, kuyruk olarak ne kullanırlar?
Giyim, kuşam, lafazanlık, olmak istediklerinin gittiği yerlere gitmek, onların arasında bulunmak istemek…
Bunları yaparken dürüst kalabilir mi?
Hayır, hayatları yalanlarla doludur.
Böyleyse eğer, sorumlu olduğu kendisi ve yakın çevresine ihanet etmiş olmaz mı?
Elbette. Olduğundan farklı görünmeye çalışırken kendinden, yakınlarından uzaklaşır. Gerçek dünya yerine hayal ülkesinde yaşar. Giderek saygınlığını yitirir. Kendi içinde yaşadığı çatışmalar vücuduna yansır, psikosomatik rahatsızlıklar, yakın çevresinin mutsuzluğu sürekli artar.
Sonuçta ne olur?
Eninde sonunda gerçek ortaya çıkar ve rezillik kaçınılmazdır.
Kendi içinde bütünlüğü yakalayamayan insanın yaşadığı hayat tam bir karmaşa ve acınasıdır.
Her resim Ressamın takdiridir ve her resim özeldir.
Bulunduğumuz hal aslında tam bir adalettir.
Eğer daha fazlasını istiyorsak bu öncelikle olduğumuz hale rıza ile başlar. Merhamet aczini gösterenedir. Eksikliklerle insan olunur çünkü ve bizim temel işlevimiz de zaten öncelikle insan olmaktır.
Sonra dua edilir. Ressam takdir edilir, ona yalvarılır ve niyaz kapısına dayanılır. İsterse yeni çizimler ve şekiller de takdir eder veya bazı bölümleri siler. Hayat hep böyle azalma ve çoğalmalarla gider.
Eğer kendi kendimizi çarpıtmazsak, her halimiz bakılasıdır.
Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. O hayydır, kayyûmdur.
Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama.
Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur.
O'nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir?
O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (Hiçbir şey O'na gizli kalmaz.)
O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar,
O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.
O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez.
O, yücedir, büyüktür. Bakara Suresi.255.