Yüce Rabbimiz, insanı yarattı ve onu sınav için dünyaya gönderirken başıboş bırakmadı. Onun hem maddî ihtiyaçlarını ve hem de manevi ihtiyaçlarını ona lütfetti. Onu maddî olarak rızıklandırmak için gökten yağmuru indirdi, manen rızıklandırmak için de vahyi indirdi. Yağmur ve vahiy nimetlerininbize kadar gelişinde ve bize nimet olarak yansıyışında benzerlikler ve bir kısım farklılıklar vardı. Şöyle ki:
Her ikisi de Yüce Rabbin katından inmiştir ve her ikisi de rahmettir. Her ikisi de meleklerin eliyle inmiştir. Vahiy, vahiy meleği vasıtasıyla gelmiştir, yağışlar, görevli meleklerin eliyle iner. Nitekim Peygamberimiz, semadan inin bir yağmur damlasını mübarek eline alır ve onunla şöyle konuşurdu: Sen hangi kattan ve hangi meleğin mübarek eliyle bizlere geldin!
Yüce Rabbimiz, yağmuru yere atmıştır. Yere düşen yağmur rahmet olur, sel tufana da dönüşebilir. Onun için Peygamberimiz, yağmur duası yaparken, sonu rahmet olacak olan rahmet yağmurlarını (ğays) Rabbinden istemiştir.
Rahmetinin önünde, müjdeci olarak rüzgârları gönderen Allah'tır. Rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları taşıdığında, onu ölü bir memlekete gönderir, su indirir ve onunla her türlü ürünü yetiştiririz; ölüleri de bunun gibi diriltip, çıkarırız; belki bundan ibret alırsınız. (7/57)
Bilmez misiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir; üstüste yığar, sen de onların arasından yağmur yağdığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir, dilediğini ona uğratır, dilediğinden de uzak tutar. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır! (24/43)
Yağmurun meydana gelişi ve yağışı da muhteşem birer ayettir. Yağmur da vahiy gibi çoğu insanın şükrünü ve imanını artırır, çoğunun da nankörlük ve küfrünü artırır.
Vahiy ise yere inmiştir, ama atılmamış askıda kalmıştır. Onun bir ucu Rabbin elindedir. O, Yüce Rabbin kullarına sarkıttığı kopmaz ipin adıdır. Hablullahi’l-Metîn/el-Urvetü’l-Vüskâ .
Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. (3/103)
Tağutu inkar edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. (2/256)
Zaten yere atılmış ipin kurtarıcı bir özelliği olmaz, iki ucu da yerde bulunan ipe kimse sarılmaz, kimse tutunmaz. Ama asılı duran ipe tutunulur. Vahyin bir ucunun Rabbin elinde durması, onu tutarken, onu okurken, onu yorumlarken kulun ciddi olmasına sebep olur. Çünkü eline Kur’ân’ı alan bir kimse, bir ucu Rabbin elinde olan Kelamullahı eline aldığını düşünür. Ona göre okur, ona göre anlamaya çalışır ve o ciddiyetle onun gereklerini yerine getirmeye gayret eder.
Yağmuru da Yüce Allah indirmiştir, Kur’ân’ı da. Kullara düşen her iki ayeti de ibretle okumak ve değerlendirmektir.