Yaşamaktan kasıt, yemek içmek ve bedenin bir takım fiziki ihtiyaçlarını karşılamaktan ibaret olduğunu savunanlara bir sözüm yok. Onlara ki; dik gezen ölüler misali toplum içinde kelle sayısına dâhil edilen, maddi menfaatleri icabı, dün ak dediğine bugün kara diyebilen omurgasız, duruşsuz, kişiliksiz ve hatta ileri gidiyorum, onursuz insanlara söylenecek tek bir kelime sözüm olmaz, olamaz da. Zaten; şeref, iffet, namus, haram, helal ve dürüstlük kavramlarından bihaber insanlara sözüm olsa ne yazar. Şu veya bu şekilde adam kendice çizmiş ve kabullenmiş artık kendine yakışan hayat tarzını.
Diğer tarafta, her ne kadar sayılacak kadar az sayıda dahi olsa; gerçek anlamda insan gibi, adam gibi yaşayan ve maddi değerlerden ziyade manevi ve değerleri öncelikli tutan ve insanı hayvanlardan ayıran özelliklerin başında gelen aklı ve mantığı sayesinde, bir inanç ve bir ideali olabilen, etrafındaki olayları değerlendirirken, sırf gördükleri ve duyduklarından ziyade, akılını ve hissiyatını da devreye sokabilen insanlarımızın da olması ne güzel. Kendi iç dünyalarında huzuru bulmuş, dünyanın maddi sıkıntılarını abartmayan ve dert saymayan, gönül kapısını ardına kadar aralamış nur yüzlü insanlarımıza da bir sözüm olamaz. Rabbimin cümlemizi tez zamanda, onların safında buluşturmasını dilemek duamızdır.
Benim bu yazıdaki asıl gelmek istediğim konu şu üçüncü grubu oluşturan, yukarıdaki her iki gruba da girmeyen “Arasat grubu.” İşte toplumumuzun çoğunluğunu oluşturan, fakat işin ürpertici tarafı, hızla o birinci gruba doğru mesafe almaya başlayan bu grubun işi zormu zor. Bu gruptaki insanlar kendi geçmişleri ve manevi değerleri ilen bu gününün maddeselleşmiş dünya gerçeği arasında sıkışmış kalmış insanlarımızdan teşkil etmektedir. İnandığı doğruları ve değerleri yaşayamayan, ancak yaşadıklarının da doğru olamadığını kabul eden fakat gidişatın düzelmesi için elinden hiçbir şey gelmeyeceğini zanneden maalesef ama biraz da sürü zihniyetine inanmış insanlarımız.
Birinci gruba giren insanlarımıza Allah Kurtarsın demekten başka bir şey gelemiyor elimizden, ikinci gruptakiler için de Allah bizleride onların safına tatsın dedikten sonra, şimdi bu üçüncü Arasat grubu için ne demeli bilmemki. Benim âcizane temennim şöyle. Her ne işi ve nerede neyle dünya ömrümüzü geçiriyor olursak olalım ama nolur her birimizin, kendine has ve gerçekten bilerek, araştırarak, okuyarak ve inanarak savunduğu bir takım doğrularımız ve İdeallerimiz olsun. Öyle yaprak misali kendimi toplum adı verilen sürünün akışına bırakıverirsek varacağımız sonuç gittiğimiz istikametten belli. Unutmayalım ki, toplum diye özel bir nesne kişi ya da objektif bir değer yok. O biziz biz. Biz hepimiz tek tek ne kadar inançlı ve idealli olursak, toplumumuz da otomatik o değerlere sahip olur. Nolur gelin kafamızı biraz da bu yönde yoralım ve kendimize has doğrularımız ve ideallerimiz olsun. Çok mu?
NOT: Sanayi esnafımızdan genç girişimci arkadaşımın İlçemize “Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm” istasyonu ruhsatı aldığını ve artık insanımızın, bandrol için Konya ve Ereğli’ye gitme zahmetinden kurtardığını öğrendim. İnanın öyle sevindim ve memnun oldum ki; İlçem ve halkımız adına kendisini tebrik ediyor ve hayırlı uğurlu olsun dileklerimi iletiyorum. İşte ben hizmet diye buna derin ve bu tür hizmetleri ilçeme kazandıran herkim olursa elini öper, en derin minnetle saygılarımı sunarım. Allah razı olsun, insanımız hem zaman kaybına hem de maddi kaybına engel olacak bu hizmete, şimdi çıkıp kim ne diyebilir. Eleştirmesini bildiğimiz kadar tebrik etmesini de biliriz, bundan emin olunuz. En derin saygı ve selamlarımla.
ADAM GİBİ********************
“Ancak, küçük ateşleri söndürür rüzgârlar,
Büyük ateşler, rüzgâr vurdukça parlar.”
HİKMETLİ SÖZLER*************