Olay İngiltere'de geçiyor: Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.
Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yapmışlar, ama 'biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini' söylemişler. Yaşlı bey huzursuzlanmış, acelesi olduğunu ve röntgen çektirmek için beklemek istemediğini' söylemiş.
Hemşireler merakla acelesinin sebebini sormuş. Adamcağız da karım huzur evinde kalıyor her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum' demiş.
Karınızın, siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz her halde' demiş hemşire. Adam üzgün bir ifade ile 'ne yazık ki karım Alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor'
demiş. Hemşireler hayretle 'madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz' demişler. Adam buruk bir sesle 'Ama ben onun kim olduğunu biliyorum' demiş.
İYİLİK KÖTÜLÜK
Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş. Az ötede birbirleriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz diğeri siyahtı. Çocuk kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor ikinci köpeğe neden ihtiyaç olduğunu ve renklerinin neden illa siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu.
Dedesini merakla sordu. Yaşlı reis bilgece gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
- “Onlar” dedi “benim için iki simgedir evlat”
- “Neyin simgesi” diye sordu çocuk.
- İyiliğin ve kötülüğün simgesi iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onun için yanımdalar onlar”
- Çocuk “Mücadele varsa kazanan da olmalı” diye düşündü ve bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
-Peki dedi “sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?"
Yaşlı reis derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
-Hangisi mi evlat?
-Ben hangisini daha iyi beslersem.