Orta yaşlarda İsrailli bir hanım. Üzerinde hiçbir travma emaresi olmaksızın ayak ayak üstüne atmış anlatıyor. Siması, korktuklarıyla tanışmanın güvenini taşıyor. Konuştuğu kanal muhtemelen İsrail Televizyonu, spiker soruyor o cevaplıyor.
Altı kişiydiler. Kapıyı zorladılar. Açamasınlar diye direnmeye çalıştım ama başaramadım. İçeri girdiler. Onlara iki çocuğum var dedim. Onlar beni duymamış gibi evin içini aradılar. Sonra içlerinden birisi buzdolabını açtı ve muzu işaret ederek, alabilir miyim dedi. Ben de tabii ki alabilirsiniz dedim. İki saate yakın oyalandılar ve hiçbir zarar vermeden çıkıp gittiler.
Yeryüzünün tüm pisliklerinin arkasındaki yegâne güç olan İsrail devleti ve onun müptezel yöneticileri, HAMAS askerleri ile ilgili aşağılık kara propagandalarına hiç durmaksızın devam ediyorlar. Güya HAMAS askerleri, İsrailli kadınlara kötülük etmiş, esirlere işkence yapmış, buldukları cesetlerde bugüne kadar görülmemiş işkence izleri varmış v.s. v.s.
Gözümüzün önünde kutu içi kadar bir ülkeyi, binlerce ton bomba ile hedef gözetmeksizin bombalayan aşağılık bir çete devleti, erdemi, şahsiyeti, ahlakı yürek yapıp bedenlerinde taşıyan insanlara iftira atıyor. Gökyüzünden vurdukları yetmiyormuş gibi, ellerindeki tüm sosyal medya gücünü de kullanarak kendi stüdyolarında hazırladıkları projeksiyonlarla saldırıyorlar. Irak’ta, Suriye’de bu stüdyoların nasıl çalıştığını, kara propaganda ile zihinleri nasıl kirlettiklerini çok iyi biliyoruz. O kirletme üzerinden koskoca bir coğrafyanın talan edilişini kahve içerek seyrettiler.
Öte yandan İsraillileştirdikleri batı ile birlikte Türkiye içinde de kimi kesimleri kendilerine benzetmişler. Müslüman insanların kahir ekseriyetini oluşturduğu Türkiye’de, Sina bedevilerinin bile binlerce arazi aracıyla GAZZE için sınıra akın ettiği şu günlerde, bitmek bilmeyen felsefi derinlikli HAMAS mı, İsrail mi haklı tartışmaları yapılıyor. Utanmadan bugüne kadar gönderilen üç beş kuruşun lafı ediliyor. Bu ülkede Kudüs’ün, Mescidi Aksa’nın siyasi olarak, iktisadi olarak, dini olarak, nasıl sömürüldüğünü hepimiz biliyoruz. Yapılan tüm yardım, gönderilen üç beş kuruş olduğu halde bunun da lafını etmek en hafif tabiriyle utanç verici bir durum.
Öte yandan Suriye iç savaşında, muhalifleri destekleme konusunda ABD, İsrail ve batı ile aynı safta oldukları için, mali, siyasi ve askeri yardım yarışına girenler, İşgalci İsrail’in Gazze saldırısında tıs sesinden başka bir ses vermeye güçleri yetmiyor. Onlar, hem Suriye’de hem de ABD’nin kuyruğuna takılıp gittikleri her yerde kulaklarına üflenen sufle ile yola çıkmış, sonuçlarını çok da önemsemedikleri bir sürecin parçası olmuşlardı. Onlar, çoğu zaman zulmün kimden geldiğine, mazlumun kim olduğuna bakmıyorlar. Baktıkları tek şey, çatışmalarda ABD, İsrail ve batının egemen ülkeleri hangi safta yer almış. İkbal ve güvenliklerinin garantisinin bu güçlerle aynı hizada saf tutmak olduğuna iman etmişler.
Kimi körfez ülkelerinin gönderdiği cihad(!) önderlerinin, süslü ve ütülü kıyafetlerle lüks çadırlar içinde Suriye topraklarında yaptıkları ayetlerle, hadislerle bezenmiş intifada söylevleri dün gibi gözümüzün önünde. İnsanlıktan nasibi olan herkesi Suriye’deki iç çatışmada muhalifler lehine taraf olmaya çağırıyorlardı. Peki, bugün o beyler neredeler? Aynı söylevler İsrail aleyhine GAZZE için neden yapılmıyor? GAZZE’nin Ürdün, Lübnan ve Suriye sınırına aynı çadırlar neden kurulmuyor? GAZZE halkına yaşadıkları bu korkunç yalnızlığı unutturacak bir insanlık duruşu neden gösterilmiyor? Çünkü düşman İsrail ve ABD ile egemen batı İsrail’in yanında. Unutmayın ey ruhunu şeytana satmış, varlığını köleliğine borçlu aşağılık liderler, bu duruş sizin ömrünüzü uzatmayacak. Sizi hesaptan kurtarmayacak. Ve sizler için azaba dönüşecek akıbetin başlangıcı olan ölüm sizi de bulacak.
Mursi’yi ve İhvan’ı gömsün diye Sisi’ye 10’ar milyar dolar veren körfez ülkeleri bugün GAZZE için 5’er milyar dolar verse, ortada İsrail diye bir ülke kalmaz. Ama biliyoruz ki ruhunu, bedenini esir alan İsrail, onların tüm varlıklarına da el koymuş durumda. Muhasebesi İsrail’e uğramayan hiçbir harcamayı yapamazlar.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, GAZZE için gözü, kulağı İsrail’de olan bu uşaklar ve her gün tonlarca füze ve askeri mühimmatı İsrail’e yardım olarak gönderen ABD ve batı ile bir çözüm arayışında ise, STK tadından öte gitmeyen bir tepki ile tarihin altında kalırız. Ve bu kalış, kaldırılması güç bir enkazı da bizim üzerimize bırakır. Özelde GAZZE ama bütün itibariyle Filistin’in son muktedir sahibi olarak, Filistin’in peygamber mirası olduğunu söylüyorsak, bu mirasın varisi biziz. Hiç şüphesiz yaşananların hesabı da ilk olarak bizden sorulacak.