Sabah Gazetesi'nden Sevilay Yükselir, son günlerin popüler konusu HSYK hakkında bir yazı kaleme aldı.
Yükselir yazısında, bu konu hakkında, 'hayatında tanıdığı toplam hukukçu sayısından daha fazla hukukçu ile görüştüğünü' ve gerçeğin bazılarının söylediğinin tam tersine olduğunu, 'yargı bağımsızlığı baltalanıyor' diyenlerin bu gerçeği görmelerini yazdı.
İşte Yükselir'in yazısı;
Yeni derin abilerin karargâhı HSYK'dır!
Önümüzdeki hafta Meclis çok kritik ve tarihi bir görevi yerine getirecek. Bi aksilik olmaz ise HSYK (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) ile ilgili kanun değişikliği bu hafta içi oylamaya sunulacak. Tabii yapılan bu değişikliğin ne getireceğini ya da ne götüreceğini doğru anlayabilmek için ben de sürekli işin uzmanları ile görüşüyorum. Abarttığımı sanmayın ama sırf HSYK ve yargıda ki derin yapılanmanın kodlarını iyi çözebilmek için son 1 haftada istişare ettiğim hukukçuların sayısı herhalde bu yaşıma kadar tanıdığım hukukçuların toplam sayısını geçmiştir. Yarın imkân bulursanız eğer lütfen 21.30 da a Haber'de yayına gelecek % 100 Siyaset'i de izleyin. Çünkü son günlerin en mühim meselesi olan HSYK ile ilgili bütün bilinmeyenleri programımda da 3 değerli hukukçuyla masaya yatıracağım.
Değerli okurlarım... Bir kere şunu bilin ki bu konuda paralel devletin kontrolündeki medyada inanılmaz bir manipülasyon yapılıyor. Sakın ha sakın; "Bu değişiklik yargının bağımsızlığına neşter vurmaktır" laflarına falan kanmayın. Bu yönde yazılar yazanların da paralel devlet hegemonyası bitmesin diye bir çaba içerisinde olduğunu lütfen unutmayın. Eski Türkiye'de nasıl ki derin devletin karargâhı olarak Genelkurmay adres olarak seçilmişti. Bu yeni derin yapıda da karargâh HSYK! Çünkü görüştüğüm hukukçuların neredeyse tamamı- ki bunların hepsi farklı görüş ve ideolojilere sahip insanlar- mevcut HSYK'nın kesinlikle derin yapının kontrolünde olduğunu ve bundan dolayı da derhal lağvedilmesi gerektiği görüşünde hem fikir. Çoğunluğu Pensilvanya'dan gelen talimatlarla hareket eden üyelerden oluşan mevcut HSYK'ya artık son verilmeli. Yetmeyecek elbette bu derin yapıyı bitirmeye ama bu yargının arınması için atılan ilk adımdır. Bu adımı izleyecek diğer adımlar da derhal hayata geçirilmelidir. Mesela bunlardan birisi de Teftiş Kurulu'nda yapılacak değişikliktir. Evvelden konuya uzak olduğum için bilmiyordum ama inanın duyduklarım ve öğrendiklerim neticesinde şunu anladım ki HSYK'da da, Teftiş Kurulu'nda da korkunç bir çürümüşlük hakim! Evrensel hukuk kurallarını yerle bir eden bu çürümüşlüğe son verme zamanı geldi ve hatta geçiyor bile! Ahtapota teslim edilmiş bu kurul yüzlerce yargıç ve savcının kaderiyle keyfe keder oynayan bir merkez haline dönüşmüş. İnanılmaz hikâyeler dinledim bu kurulla ilgili geçtiğimiz bütün hafta boyunca. Yerim olsaydı bu hikâyelerden birkaçını sizlerle paylaşacaktım ama şimdi daha önemli bir işim var. İzninizle sık sık evrensel hukuk dilinden hareketle kalem oynattığını iddia eden Taha Akyol'a iki çift laf etmek istiyorum. Kopenhag Kriterleri'ne atıf yaparak kaleme aldığı 'Aman Dikkat' başlıklı dünkü yazısında diyor ki Taha Bey; "Teklif yasalaşırsa hâkim ve savcılar hakkındaki inceleme ve soruşturmalar Bakan'ın iki dudağı arasında olacak!"
Bakın bu büyük bir kandırmaca! Aldatmaca! Çünkü geçtiğimiz hafta görüştüğüm bir hukukçu bu konuda tam tersini savunmuştu. Adı bende saklı o hukukçunun yorumunu aynen aktarıyorum sizlere ve vicdanınıza bırakıyorum. Siz karar verin artık Taha Akyol mu yargının bağımsızlığının derdinde yoksa biz mi?
"Teftiş makamı bir çeşit iddia makamıdır. HSYK ise mahkeme gibi karar makamıdır. Bizim meslektaşlar arasında, 'kelle almak' tabiri vardır. Müfettişler gider, hedef hakim ya da savcının kellesini almak için her türlü yolu denerler. Ve başarısız olma ihtimalleri de yoktur. Çünkü ceza yargılamasının sanık haklarına yönelik ilkeleri işlemez. İddia makamı soruşturmayı yapar sonra mahkemeye iddiasını sunar. Mahkeme hüküm verir. Peki bu teftiş kurulu karar veren makama bağlı olursa ne olur? İddia makamı ile karar makamı birleşmiş olur. Bu hukuka uygun mudur? Elbette değildir. Oysa Adalet Bakanlığı'na bağlı olursa- ki eskiden öyle idi- Bakan müfettişe; 'Git şu hâkimin kellesini al ve gel' dese" bile karar makamı bunun dışında olduğu için; "Dur bakalım" der iddiayı inceler. Buna göre adil ve hakkaniyete uygun bir karar verilme ihtimali yükselir. Şimdiki uygulamada HSYK diyor ki; 'Git şu hakimin kellesini al gel!' Yani karar makamı emrediyor. İddia makamı da getirip karar makamına; "Emrinizi yerine getirdim. Yani yemeği pişirdim. Siz de buyurun afiyetle yiyin" diyor! Şu anda teftiş kurulunu oluşturan yaklaşık 120 müfettişin 100 kadarı paralel yapının insanlarından oluşuyor. Bundan kurtulmak gerekiyor. Çünkü bu müfettişler eliyle sicilleri bozulan hakimlerin önü tıkanıyor ve yüksek yargıya geçmeleri engelleniyor. Öte yandan da kendi adamlarının sicilleri çok iyi olarak belirlenip önleri açılıyor!"