Geçtiğimiz günlerde Dünya bir sabah Katar krizi ile uyandı. Katar krizine müdahil olan ülkeler ve Ağababaları tarafından bu krizinin önceden hazırlanması ve servis edilme süreci de var mıydı? Dünya halkları hiçbir zaman bu gerçekleri zaten öğrenememişti. Küresel Sitem hazırlıklarını yapıyor ve kendi mahallemizde ki bizden bildiğimiz adamlar vasıtasıyla da servis ediyorlardı. Ne ala memleket! Bizler sadece küresel sistemin servis ettikleri kadar olaylar hakkında yorum ve kanaat sahibi olabiliyorduk. Zaten Küresel Sistemin istediği de bunlar değil mi? Birinci Dünya Savaşı döneminde Osmanlı İmparatorluğunu savaştan çok önceleri masada paylaşanlar daha sonra almayı planladıkları paylar noktasında kavgaya tutuşmaları sebebiyle böyle bir anlaşmayı da dünya halkları öylesine öğrenmiş oluyordu. Aslında bu gün yaşadıklarımızdan çok da farklı değildi. Katar krizi ile Küresel Sitem bir şeylerin üzerini örtüyor ve mahallemizin ülkeleri eliyle de adım adım hedefine doğru yol almakta idi. Yine Dünya halkları ve bölge devletleri buna seyirci mi olacaktı? Bu gün de Kerbela’da yaşananalar tekrar mı edecekti? Bir ve beraber hareket etmesi gereken aynı dine mensup olanlar kendi din kardeşlerini düşmana neredeyse teslim etmeye çalışıyorlardı. Anlamak gerçekten de çok zor gelişmelerdi. Artık dur demenin şimdi tam zamanı değil miydi? Tekrarı olmayabilir… Bu şartlarda sergilenecek olan Duruş, bölge Devletleri için de sadece bir Varlık ve Yokluk meselesi olduğunu çok net bir şekilde idrak etmeleri gerekiyordu.
Tarihe kabaca şöyle bir baktığımızda, bir ve beraber hareket etmesi gerekenler sürekli olarak kendi aralarında arızalar çıkıyordu? Acaba neden? Aynı Dine inananlar nasıl oluyordu da birbirlerini düşmana satıyor ve birbirlerini yemek için de yarışa girebiliyorlardı? Kimler bu insanları ve devletleri hangi motivasyonla ve nasıl bu noktaya sürükleyebiliyorlardı? Anlamak gerçekten de çok zor meselelerdi. Bir yerlerde kesinlikle bir yanlışlıklar manzumesi devam edip gidiyordu. Dünyanın sonuna kadar da böyle mi devam etmeliydi? İnsan kendisine verilen AKLI ne zaman kullanacaktı? Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Aklını kullanmayanları da REZİL edeceğini buyurmasına rağmen? Öyle mi?
Hz. Peygamber Efendimizin ahirete irtihalinden sonra, ümmet arasında türlü fitneler baş göstermişti. Özellikle Hz. Ali’nin halifelik döneminde ümmet birbirleriyle birçok kez savaştı veya savaştırıldı. Hz. Ali’ye başkaldıran Muaviye, kendisinden sonraki halifenin oğlu Yezit olarak kabul edilmesini ölmeden önce garantilemişti. Yezit halife olunca, Hz. Peygamber’in getirdiği İslam inancını temelden değiştirmeye ve halka işkence etmeye devam etti. Bundan özellikle de Küfe halkı çok rahatsız olmuştu. Bu nedenle Hz. Hüseyin’e her gün yüzlerce mektup yazıp, kendilerini Yezit’ten kurtarmasını istediler. Küfe’den 18 bin mektubun Hz. Hüseyin’e ulaşması sonunda ailesi, dostları ile Küfe’ye doğru yola çıktı. Küfelilerin mektuplarından haber alan Yezit, önceden elçi olarak gönderilen Hz. Hüseyin’in amcaoğlu Müslim’i öldürtüp ve halka baskı uygulayarak Küfelilerin gözünü korkutmayı başardı. Böylece daha önceden Hz. Hüseyin’e biat edeceklerini belirten Küfeliler, korkularından saf değiştirip Yezide biat etmeyi kabul ettiler ve Yezidi’n ordusuna katıldılar. Hz. Hüseyin ve yakınları Muharrem ayının ilk günü Kerbela’da tutsak edildiler. Muharrem’in 10. günü Yezide biat etmeyi reddeden Hz. Hüseyin’e, karşı taraftan ok atılmasıyla çatışma başladı. Hz. Hüseyin’in oğulları, kardeşi, yeğenleri derken tüm yakınları tek tek şehit edildiler. Tüm sevdiklerinin gözü önünde can vermesine şahit olan Hz. Hüseyin, kılıç yarası aldıktan sonra Şimr isimli asker tarafından başı kes ilerek şehit edildi.
Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; ‘Ey iman edenler, Kâfirlerle toplu halde rastladığınız vakit, yani sizden sayıca üstün olarak, sürü sürü saf tutmuş olarak harp düzeninde karşılaştığınız zaman onlara ARKANIZI ÇEVİRMEYİNİZ. Sizin kadar oldukları veya sizden daha az oldukları zamanlar şöyle dursun, sizden çok fazla oldukları zaman bile KIÇ DÖNÜP KAÇMAYINIZ. Siz de derhal saf tutup SAVAŞ DÜZENİ alınız. Ey iman edenler, bir DÜŞMAN topluluğu ile karşılaştığınız zaman SEBAT edin ve Allah'ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz. Ayrıca Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Ve BİRBİRİNİZLE de DİDİŞMEYİN. Sonra içinize KORKU düşer ve KUVVETİNİZ elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir’ buyurmasına rağmen, İslam âlemi 100 yıllardır birbiri ile uğraşmaktan, didişmekten, güncel siyasetle meşgul olmaktan kendilerini alamamış ve BİRLİĞİNİ – DİRLİĞİNİ sağlayamamış, Sinelerine KORKU düşmüş ve KUVVETLERİ de azalmıştır.