AK Parti'nin İstanbul belediyesini kaybedişi, parti kurmakta kararlı görünen Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan üzerinden yürüyen iki ayrı parti çalışmasını bir anda hızlandırdı. Seçimin sonuçları, altı ay önce başladığı söylenilen yeni parti çalışmalarına da alan açmış oldu. Dolayısıyla AK Parti'nin yenilmezlik tılsımının bozulması, muhalif yapıların elini oldukça güçlendirdi.
Yeni parti için isimleri geçen Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan, devlet yönetiminde son derece tecrübeli iki farklı siyasetçi.
Ancak her ikisi de yeni parti kurmak için seçim öncesi yapmaları gereken açıklamaları, seçim sonuçlarına bakarak yapmaları nedeniyle siyasette bekledikleri dip dalgayı yakalamakta zorlanacaklardır.
Ayrıca yeni kurulacak bir partinin daha ilerilere gidebilmesi, merkez sağa ve daha geniş bir tabana oturmasıyla söz konusu olabilir. Sadece AK Parti'ye odaklanarak, oradan ne kadar oy kopartabiliriz türü matematik hesapları, parlamentodaki siyasi aritmetiğe göre yapılan mühendislik hesapları, yahut konjonktürel havaya göre yapılan siyaset hesaplarıyla başarıyı yakalamak hiçte öyle kolay olmayacaktır.
Adalet partisinden bu yana Türk siyasetinde bu türden birçok farklı çıkış örnekleri vardır, fakat görünen başarı örnekleri neredeyse yok denecek kadar azdır.
Bir de yeni kurulan bir siyasi partinin başarı şansı, milyonlarca seçmen kitlesini etkileyebilecek, ikna edebilecek, peşinden sürükleyebilecek özelliklere sahip karizmatik bir liderlikle, siyasi bir perspektifle ve ülke meselelerine getirilecek çözüm önerileriyle söz konusu olabilir...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'yi kurmuş olduğu süreçte böylesi vasıflara sahip bir lider olarak, oluşan şartlar ve çevresindeki geniş ekibiyle partisini sürekli başarılara taşımayı bilmişti.
Erdoğan'ın siyasi arenaya girmesiyle merkez sağdaki partiler baraj altına girmişti.
Terörün en şiddetli olduğu dönemlerde bile milliyetçi hareketin örgütlü partisi olan MHP’nin yükseliş hızı frenlenmiş, solda ise neredeyse tek parti olarak seçime giren CHP’nin ilerlemesi durdurulmuştu.
Hiç şüphesiz AK Parti'nin kurulduğu süreçteki şartlar ile günümüz şartları aynı değil. Bu anlamda yeni kurulacak bir siyasi partinin, tıpkı AK Parti'nin çıkış zamanlarında olduğu gibi toplumun geniş kesimlerine umut vaat ederek, yeni bir başlangıç sunabilmesi de kolay olmayacaktır.
Yeni partinin temeli büyük bir ihtimalle önümüzdeki sonbaharda atılacak olsa bile hızlı bir erken seçim kararı, yeni kurulan bir partinin seçime hazırlanmasını zorlaştırabilir.
Öte yandan meclise girmek için yüzde 10 barajının da aşılması gerekir. Aksi takdirde fazla etkisi olmayacaktır. İttifak durumunda ise erime söz konusu olacak, çıkış için gerekli olan başarı yakalanamayacaktır.
Ali Babacan ve Abdullah Gül arasında lider kim, bu husus şu an için toplum tarafından tam olarak bilinmiyorsa da, bilinen Babacan'ın, Gül ile yakın temasta olduğu ve bazı görüş ayrılıkları nedeniyle Davutoğlu'ndan ayrı hareket edeceğidir. Çünkü Babacan ve Gül, farklı toplum temsilcileri ve alanlardan destek alıyor.
Ayrıca Babacan ve Abdullah Gül'ün, devletin geleneksel rejimi ile sorunu olmayan, serbest piyasa ekonomisinin gerekliliklerini savunan, AB ve ABD ile uyum ve ahenk içerisinde bir yönetim anlayışını benimsedikleri düşünülüyor.
Fakat Davutoğlu ile beraber hareket edildiğinde bazı düşünce ayrılıklarının yanısıra siyasal İslam’ı referans alan bir parti görünümünün oluşma ihtimalide birlikteliği zorluyor olabilir?
Diğer yandan Babacan'ın, 58. ve 59. hükümetlerde ekonomi bakanı olarak görev yaptığı dönemlerde gösterdiği performans ve şu an için ekonomide gözlenen durum, yeniden bir ekonomik rahatlama sağlayabilir mi düşüncesi ile seçmenin ilgisini çekebilir? Bu bağlamda Babacan'ın şansının Davutoğlu'na göre göreceli olarak bir miktar fazla olduğu düşünülebilir?
Vaziyetin AK Parti açısından değerlendirilmesi ise, yüzde 51'lik bir seçim sisteminde her yeni oluşumun ciddiye alınmasını gerektirir. Çünkü yeni kurulacak bir parti merkezden sağa oturacağı için, AK Parti'ye mutlaka etkisi olacaktır.
Bir de geleceklerini garanti altına almak, siyasi kariyerlerini devam ettirmek isteyen bazı milletvekillerinin de yeni çıkışa destek verebilecekleri gözardı edilmemelidir?
Hülasa AK Parti'nin 2002'deki kurucu ayarlarına dönmesi kolay değilse de, yeni bir siyaset okuması yapması gerekir. Çünkü toplumsal bir rahatlama sağlanamadığı müddetçe siyaset arenasına yeni aktörlerin girmesi ve bu tarz tartışmaların da devam etmesi mukadderdir.