15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi, bu ülkenin tapusunu ve yönetimini, içimizden ve bizden görünümlüler vasıtası ile bir başka ülkeye teslim etme hareketidir. Toplum olarak bu girişimi sonraki süreçte tam ve net olarak algılayamasak da… Bu asil millet bu harekete gereken cevabını o gece meydanlara inerek vermiştir. 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminde başarılı olamayan dış güçler ve içerideki taşeronları, boş durmuyorlar. Türkiye ve bölge üzerinde hesabı olan tüm emperyalistler, içerideki taşeronlarını tekrar meydanlara indirmeye, içeride bir kaos ortamı için tüm çalışmalarını hızlandırdılar. Bizler net olarak göremesek ve idrak edemesek de…
15 Temmuz hain darbe işgal girişimi sonrası, toplumun tüm katmanları ve ülkemizde oluşan birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu, ülkemiz ve bölgemiz üzerinde emelleri olan emperyalist güçleri ve onların içimizdeki işbirlikçilerini çok rahatsız etmişe benziyor. 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminde, hiçbir korkuya, kaygıya ve bana ne olur endişelere mahal vermeksizin, tankların önüne yatan, mermilere canını siper eden ve meydanları dolduran bu asil millet, bu asil ve dik duruşu anlaşılan çok rahatsızlık vermiş. Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Devleti, milleti, muhalefeti ve tüm farklılıkları ile şahlanan Yenikapı ruhu ise birilerinin uykularının kaçmasına sebebiyet vermiş… Ne umuyorlardı da ne olmuştu? Neler olmasını beklemişlerdi? Yenikapı’da şahlanan; ‘ Birlik, beraberlik, kardeşlik ve hep birlikte Türkiye ruhu’ Ülkemiz ve milletimiz üzerinde hesabı olanların planladıkları gibi gitmeyen bir şeyler olmakta ve hesapları tersine dönmekteydi. Hemen devreye girmeleri gerekiyordu; Başka bir planlarını, bekletilmekte olan B, C, D veya her ne planları varsa devreye sokmaları gereken…
15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrası kamu kurumlarından devletine ihanet edenlere yönelik olan el çektirmeler ve özellikle de terörün finansmanı noktasındaki iş adamlarına yapılan operasyonların yetersizliğinden dem vurmuştuk. Kamu kurumları ve iş dünyasındaki kriptolar üzerinden kendilerini koruma, kollama ve kendilerinden olanlara, bir perdeleme ve cambaza bak oyunları olduğunu da vurgulamıştık. Bu süreçte masum insanlarımızın da canı yanmıştır. Toplumda bir kaos ortamı oluşması için her türlü girişimde bulunmuşlardır. Toplumda devletine karşı olan güveni zedelemeye ve yıkmaya yönelik girişimler de halen devam etmektedir. Karşımızda dünyanın en süper istihbarat örgütleri tarafından eğitilmiş, yetiştirilmiş ve bu ülkenin kalbine yerleştirilmiş bir kadro ile karşı karşıya olduğumuzu da sürekli olarak ifade etmeye çalışıyoruz. Bu kadrolar ile normal dönemdeki bir çalışma ve operasyonlar yapamayız. Çok farklı ve değişik taktikler üzerinden gitmemiz gerektiğini de düşünüyorum. Savaş durumunda ve savaş meydanında olduğu gibi…
15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminin ertesinde tüm kamu kurumları, tüm iş dünyasında ve tüm teşkilatlarda bir aymazlık, bir vurdumduymazlık gözlemliyoruz. Yaşanan durumun vahametini herhalde millet olarak tam idrak edemedik. Teşkilatlar; Halen benim adamımı şu işe, şu kadroya yerleştirme derdindeler… Teşkilatlar; Benim adamım şu ihaleyi kazanmalı, almalı vb. kaygılar peşindeler. Darbe ve işgal başarılı olsaydı, hangi devlette, hangi ihale ve hangi adamınızı bir yerlere yerleştirecektiniz? Sadece biraz bunu tefekkür etmeye çalışalım…
Emperyalistler ve işbirlikçilerinin; Osmanlı’yı parçalamak ve ülkesindeki yer altı, yerüstü kaynaklarına ulaşabilmek adına 100 yıllık, 200 yıllık planlar yapmakta olduklarını biliyoruz. Bu sil millet ve bölgesi üzerinde hesabı olanlar, bir girişimleri ile geri çekileceklerini mi zannediyoruz? Tekrar tekrar gelecekler… Bizim birliğimizi ve dirliğimiz deneyecekler… Bu birlik ve beraberlik ruhuna zarar veremeyeceklerini görecekleri gün ve ana kadar… Bu ülkede, emperyalistler ve içerideki taşeronları; 70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda olduğu gibi Sağ-Sol, Alevi-Sünni, Türk- Kürt, Laik- Anti laik vb. bir kaos planları ve o günlere özlem duyan bir kadro ile karşı karşıyayız… İnadına Birlik… İnadına Beraberlik… İnadına Dirlik… İnadına İrilik… İnadına Kardeşlik ve İnadına hep birlikte Türkiye olmaya devam etmeliyiz. Başka çaremiz yok… Başka bir yolumuz yok… Başka bir Devletimiz yok… Başka gidecek bir yerimiz yok… Bunu bizler anlayıncaya ve idrak edinceye kadar; Gelecekler, gelmeye ve de test etmeye devam edecekler…