İnsan yaratıldığında ilk olarak hilafet görevini yüklenmişti… Bunun için şeytanın tepkisini çekmişti… Melekler gelecek halifelerin kan dökeceği ve fesat çıkaracakları yönünde fikir beyan etmişlerdi… Ama yine de rabbin emri kesindi Adem halifeliğe getirilmişti… Yeryüzünde insana yüklenilen ilk görev, bir nevi ilk emir, ilk farzdı hilafet…
İnsan öncesinde ve sonrasında hilafet hep baş sorundu… İnsan öncesinde yeryüzünün hilafetini elinde bulunduran iblis, azledilmiş yerine Adem gelmişti… Bununla, Allahın yolundan ayrılanlar hilafette(yönetimde) kalmaz, kalmamalı mesajı verilmişti… Şeytan ve taifesi bunu kabullenmemiş ve hilafetin başına geçen insanı düşman bilmişlerdi… Ademi yerinden etmek için seferberliğe girmişlerdi…
İnsanın görevi yeryüzünün hakimiyetini kainatın hakimiyetine bağlamak ve mükemmel düzenin devamı için çalışmaktı… Yani yönetimde Allahı hakim kılmaktı… Zaten halife kelimesi, kendi içinde yönetimin bir emanet olduğunu, sonrakilere devredileceğini ve halifenin bir yerlere dayandığını anlatmaktadır… Halife, Allaha dayanmalı ve yüklendiği görevin bir emanet olduğunu bilmeli… Allahın kendisine verdiği yönetimi, Allah’ın aleyhinde kullanmamalı…
Halifelik hafife alınmayacak kadar ağır bir görev… İnsanın halife olarak görevi; “cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yaratım” ayeti gereği, kulluğa zemin oluşturmaktır… Kulluğun önündeki engelleri kaldırmaktır… Eğer hilafet kulluğun önünde bir engel oluşturmaya başlamış ve fesat merkezi haline gelmişse artık isyanı hak etmiştir demektir…
Ey müslüman! Sen yaratıldığında bu ulvi bir amaç için yaratılmıştın… Allah seni hilafet için yarattığını söylemişti… Melekler, kan dökecek, fesat çıkaracak dediklerinde; rabbimiz seni savunmuş ve “bilmedikleriniz var” demişti… Dolayısı ile ey insan! Allahın ilk savunduğu varlıksın…
Ve sen ey insan! Unuttun Allahın seni hilafet görevi için yarattığını… Çekildin köşene… “Bana ne” dedin… “Dünyayı ben mi kurtaracağım” diye düşündün… Ve şeytanın tuzağına düştün… Rahatına düşkünlük ettin… Yönetimi ehli fesada terk ettin… Kendinle birlikte kulluğu yere serdin…
Ve sen ey insan! Zoru seçmedin, zorluğa göğüs germedin… Hep arka saflarda bekledin… Bir şeyler olacaksa, birileri yapacak dedin ve sindin… Öyle ki şeref tahtından edildin… Sakın kendini aklamaya kalkma, “ben ne yaptım” diye itirazda bulunma… Sen üzerine düşeni yapmadın, kaçtın… Kendini oyaladın… Yapman gereken işlerden kaçtın, kendine mazeretler aradın…
Ey kardeşim! Bak bakalım hangi nebi hilafete, yönetime talip değildi… Hz. Adem ilk halife idi… Hz. İbrahim Nemrudi düzenle mücadele etmekteydi… Hz. İsa azmış İsrailoğullarını dine uygun bir yönetime çağırmaktaydı… Hz. Zulkarneyn, adalet tesis edilsin diye kıtalar dolaşmaktaydı… Hz. Zekeriyya, yerine yönetime geçecek, yönetimde hakka riayet edecek bir vasi aramaktaydı…
Hz. Musa, yönetimi ıslah peşinde idi… “Firavuna git belki öğüt alır” diyordu Allah ona… Yani yönetimde Hz. Musa değil de Firavun olacaksa Musa gibi Firavunda önce ilahi yönetimi tanımalı ve kainata hakim olan yasalar gibi sosyal, ekonomik ve siyasal ilahi yasaları hilafet makamına hakim etmeli değilse Firavunlar devrilmeli mesajı verilmekteydi…
Hz. Yusuf’a bak! Mısır zindanlarında gençliğini tüketti ama ilahi yasalara bağlı bir hilafet arzusundan asla vazgeçmedi… Krala maliyenin başına geçmek istediğini söyledi ve maliyenin başına geçti… “Ben ehilim” diyordu ve ehil olduğu işin başına geçmeyi istiyordu… Şimdi ise bizler ehil olduğumuz işlere değil parası çok olan işlere koşuyoruz, insanlığımızın kuyusunu kazıyoruz…
Hz. Yusuf neden maliyeyi seçti? Çünkü insanları bekleyen bir kıtlık vardı ve bu kıtlık sonucu insanlar açlığın pençesinde kıvranacaktı… İnsanların karnını doyurmayan, beynini doyuramaz gerçeğini bilen ve vezirin evinde yönetime üşüşen yiyici hortumcu takımını bilen köleleştirilmiş Hz. Yusuf, Mısır’ın can damarının başına geçmek ve hortumcuların gelir kaynağını keserek işlerini bitirmek istiyordu… Yusuf köle olmasına ve zindana kapatılmasına rağmen gördüğü sorunun üzerine gidiyor “ben kim onu çözmek kim” demiyor…
Hz. Süleyman ve Hz. Davud yönetimin başında değiller miydi? Hem de en adil sistemi uygulamadılar mı? Aslında Hz. Davud ve Hz. Süleyman rabbin istediği hilafetin örnekleriydi… Hilafetin insanlığa tahakkum için değil, tahakkümün insan yararı için kullanılması gerektiği gerçeğini işlemişlerdi…
Medine’ye ilk geldiğinde Hz. Peygamber yönetimi Yahudilere mi bıraktı? Ey Müslüman! Mısır sarayında, yönetimin kalbinde bulunan imanlı kimseyi bilmiyor musun? Dönemlerinin yönetimini islama davet eden Ashab-ı Kehfi okumuyor musun? Allahın arzında yeryüzünün yönetimi için Allahın kullarından daha ehil kim vardır? İnan hilafeti zalimlere terk edenlerin Müslümanlığı boşunadır…
Biliyor musun Hilafet nedir? Ehil olduğun işin başına geçmektir yada bunun için gayret sarf etmektir… Ehil olmayanları alaşağı etmektir… Unutma! Hilafet küçük küçük birimlerden oluşan bir yönetim mekanizmasıdır… Öğretmenlik, imamlık vs her bir meslek bu mekanizmanın bir parçasıdır… Küçük birimler ıslah olmazsa büyük birimler ifsad olur… Bunun için bulunduğumuz makam ve mevkiyi koruyalım, hakka uygun davranalım…
İşin ehli olmayanlar başa geçtiklerinde bozmaya başlarlar… Unutma bozulma baştan başlar… Ameliyat bilmeyen bir doktorun ameliyat masasına yatan bir hasta canlı kalkar mı? İşte yönetimi bilmeyen ve yönetimi ilahi kurallara göre işlemeyen yöneticiler de böyledir… İnsanlığa hayat vermek yerine hayat bitirirler…
Bugün bizlere bellettiler; “din ayrı siyaset ayrı, din siyasete alet edilmemeli” yalanını ama unuttukları bir gerçek vardı “siyaset dine alet edilirdi, edilmeliydi”… Çünkü kainata geldiğinde insan, din için, ilahi hayat nizamı için siyaseti( hilafeti) kullanacaktı… Müslüman’ın hilafetten uzak durması; namazdan, oruçtan uzak durması kadar haramdır günahtır…
Bizi, “siyasetten Allaha sığınırım” gibi sözlerle uzak tutmaya çalıştılar, yönetime talip olanları ya da yönetime ilahi yasaları hakim kılmak isteyenleri radikal, faşizan ilan ettiler… Yüz yıldır terk ettik hilafeti zalimlere… Ondan öncesinde ise beşikte sallanan saltanat varislerine… Hep kan, hep gözyaşı aktı… Zulüm yakamızı hiç bırakmadı… Çünkü ilahi emanete, hilafete sahip çıkılmadı…
Kardeşim sakın unutma! Yönetime, hilafete talip olmak ilahi görevi üstlenmektir ve farzdır… Hatta yeryüzünde insana yüklenilen ilk farzdır… Hilafet ne olduğu belirsiz, eline gücü alır almaz kan akıtan, zalimleri değil de Müslümanları kesen İşid ve benzeri beyinsizlere bırakılmayacak kadar önemli ve kutsal bir görevdir…