Yaz tatili ile birlikte çocuklarımızın Kur'ân Kursu gündeme gelir. Beraberinde çeşitli çevrelerce üretilen anlamlı anlamsız bir çok tartışma ile birlikte. Sonuçta tüm tartışmalara ve yırtınmalara rağmen kervan yürür ve camilerimiz cıvıl cıvıl çocuklarla dolar taşar. Başı örtülü minik kızlar, elinde-boynunda Kur'ân çantaları olan minik-günahsız yavrular. Sonuçta büyük ölçüde çocuklar cami ile, Kur'ân ile tanışırla tatillerinde. Onlar için pek de kolay değildir aslında, şu sıkıcı yaz sıcağında kursa gitmek. Hele televizyonlarda bir grup azınlığın deniz kenarlarında/tatil yerlerindeki eğlencelerini izleyen çocuklarımız için hiç de kolay değildir, yazın sıcağında camiye devam etmek. Çocuğun da düşünce ve hayal dünyası vardır elbet. O da akranları gibi gezip eğlenmek isteyecektir pek tabii. Ama o, anne babasının teşviki ile Kur'ân Kursunda karar kılmış, ecri bol ve büyük bir işe girişmiştir. Onları kutlamak lazım, onları onura etmek lazım, onları sevip kucaklamak lazım, başlarını okşamak lazım, onlardan dolayı Yüce Yaratıcıya şükretmek lazım ve onlara bolca dua etmek lazım.Bu konuda Kurs görevlilerine büyük iş düşüyor, kursları cazip hale getirmek, sevgi temelli bir cami/kurs hayatı oluşturmak için.Cami cemaatine büyük görevler düşüyor, çocukluklarından dolayı yaramazlık da yapsalar, camiye/Kur'ân Kursuna devam eden çocukları camiden yıldırmamalı, aksine onları sevgi ve ilgiyle bağrına basıp ödüllendirmelidirler.Anne babaya büyük görevler düşüyor. Yaz sıcağında camiyi ve Kur'ân Kursunu tercih eden çocuklarına her zamankinden farklı bir ilgi ve sevgi göstermelidirler. İmkanları nispetinde onları ödüllendirmelidirler. Onlara alacakları hediyeleri, özellikle Kur'ân Kursuna gittiği için aldığını onlara söylemelidirler. İmkanlar nispetinde, tatil boyunca kurs programını aksatmayacak şekilde onları bir haftalık olsun geziye götürerek onura etmelidirler. Hiç olmazsa hafta sonları piknik ve diğer gezi programlarıyla onları dinlendirmelidirler.Bu arada geleceğimizin teminatı çocuklarımızın Kur'ân ile tanışmasıyla gurur duyan büyükler olarak bizlerin gündemine Kur'ân ne kadar geliyor, sorusunu da kendimize sormalıyız. Kur'ân, büyük küçük hepimizin Kutsal kitabı ve o her çağda, her yaşta ve her zaman okunması, gündemde tutulması gereken bir kitap. Peki biz yetişkinler, küçük yaşta gittiğimiz Kur'ân kursunda aldığımız bilgilerle yetinmeye/yerimizde saymaya devam mı edeceğiz? Unutmayalım ki Kur'ân çocuklarımızdan önce, biz büyüklerden okunmayı, anlaşılmayı ve yaşanmayı bekliyor.O halde, yavrularımızı Kur'ân Kurslarına gönderirken, biz de evimizde/iş yerimizde Kur'ân'ın kursunu açmalıyız. Onu okumalıyız, onu anlamaya çalışmalıyız, davranışlarımızı onun ilkeleriyle test etmeliyiz. Hiç olmazsa, kurstan eve gelen çocuğumuzla bilgi alış verişinde bulunarak Kur'ân'ı gündemimize almalıyız! Her geçen gün Kur'ân bilgimizi geliştirmeli ve artırmalıyız.Bakın bu konuda Kitabımız ne buyuruyor: "Ben ancak bu belde Mekke'nin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Ki O, burayı dokunulmaz kılmıştır, her şey de zaten O'na aittir. Bana Müslümanlardan olmam ve Kur'ân okumam emredildi.." (27/91-92) Peygamber şahsında hepimiz kulluğumuzu O'na has kılmakla, her konuda O'na teslim olmakla ve Kur'ân okumakla yükümlüyüz.Kur'ân'ın ilk muhatabı olan Sözün Sultanı Efendimiz de şunları söylüyor: "Sizin en hayırlınız Kur'ân'ı öğreten ve öğrenendir.""Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da bunları seven o. Beşincisi olma, yoksa mahvolursun!""Doğrusu bu Kur'ân Allah'ın kullarına sunduğu bir ziyafet sofrasıdır. O halde gücünüz yettiğince O'nun ziyafetini kabul ediniz." "Her ziyafet sahibi, davetine gelinmesini ister. Allah'ın ziyafeti ise Kur'ân'dır. O halde onu bırakmayın.""Kur'ân'ı taşıyan, İslam'ın bayrağını taşıyan gibidir. Ona ikram eden, Allah'a ikram etmiş olur. Ona ihanet edene ise, Allah lanet etsin!""Kur'ân ehli, Allah'ın ehli ve O'nun has adamlarıdır.".