Bir hocamız yılbaşını konuşmalı mıyız, konuşmamalıyız, diye sordu. Ve ekledi, konuşursak onu gündeme almış ve meşhur etmiş olmaz mıyız?
Dedim ki: Biz konuşmasak bile bugün herkesin gündeminde yılbaşı var. Bir kere takvimler bitti, yeni yılda yeni takvimler dolaşıyor her yerde. Telefonlara yılbaşı kutlama mesajları geliyor. Piyasalarda yılbaşı dolayısıyla hareketlenmeler oluyor. Bunların içerisinde yaşayan birisi olarak, bunları görmezden gelmeniz mümkün değil. Siz gündeme getirmeyince de yılbaşı pek çok insanının gündeminde.
O halde bizler insanlığın bu gündem maddesine kayıtsız kalamayız, onu konuşmalı, masaya yatırmalı, onda yapılanları tahlil etmeliyiz. Aslında yılbaşı yeni bir yıl demek, yeni bir fırsat demek. Yüce Yaratıcı, bu vesileyle bizlere bahşettiği bir yılı tamamlama imkanından sonra, yeni bir yılla yeni fırsatlar tanımaktadır. Bunun hesabının ay hesabına göre olması ile güneş hesabına göre olması çok da önemli değildir. Zira ay da Allah’ın ayetidir, güneşte. Yüce Allah her ikisini de biz insanlık için yaratmıştır. Müslümanlar olarak biz ay hesabına göre mübarek gün ve gecelerimizi belirleriz; güneş hesabına göre de gündelik namaz vakitlerini belirleriz.
Yılbaşı kutlamalarında bizim neye karşı çıktığımızı belirlememiz gerekir. Hangi hesaba göre olursa olsun yeni bir yılın gelişine mi karşı çıkıyoruz, yoksa bu vesileyle yapılan kutlamaların mahiyetine mi? Biz, Allah’ın ayeti güneşe göre bir yılı geride bırakıp yeni bir yıla girişimizi görmezden gelemeyiz. Elbette göreceğiz. Geçmiş yılın muhasebesini yapacağız, gelecek yıla hazırlıklar yapacağız. Geçmiş yılda, yapmamız gerekip de yap(a)madıklarımızı konuşacağız. Yeni yılda yapacaklarımızın plan ve programını yapacağız. Geçmiş yıldaki hataları tekrarlamamak için kararlar vereceğiz. Müslümanlar için bu yılın her bakımdan daha bereketli olması, hayır-iyilik ve güzellikler getirmesi için çaba gösterip dualar edeceğiz.
Elbette Müslümanın sevinç günleri de hüzün günleri de başkalarından farklıdır. Bu günler asla çılgınlık, taşkınlık, haramları çiğneme, helalleri terk etme, kısaca isyan etme ânları olmamalıdır. Çünkü Müslüman, diğer zamanlarda olduğu gibi yılbaşı gecelerinde de Yüce Allah’a bağlıdır ve O’nun gözetimindedir. Sözgelimi, onun bu bağlılık göstergelerinin başında gelen namaz ibadeti, her gün ve gece beş vakit olarak kılınır. Tatil günleri, kulluk ve namaza ara verilen günler değildir. Dolayısıyla müslümanın biyolojik saati yalnızca mesai günleri yahut randevü günlerine ayarlı/kurulu değildir. Çünkü iman adamı, sana ölüm gelene kadar Rabbine ibadet et (15/99) emrine muhataptır. Onun gönül ve biyolojik saatleri öncelikle Rable buluşma saatlerine ayalı ve kuruludur.
Öte yandan, insanların çılgınlık, taşkınlık ve günaha daldıkları yer ve zamanlarda Yüce Yaratıcıyı hatırlayıp ibadet ve taatle meşgul olmak, Rabbimizin ayrı bir hoşuna gider. Bunun için peygamberimiz, küffâr üzere sefere gönderirken ashabına şöyle tavsiye ederdi: Gittiğin yerler, Yüce Allah’a secdelerin çok az yapıldığı yerler, oralarda secdelerini/dua ve niyazlarını çoğalt!
Yılbaşı geceleri de dünyada pek çok insanın, kutlama sarhoşlukları içerisinde kendinden geçtiği ânlardır. O ânlarda ibadet ve tatla meşgul olmak bir başka güzel ve anlamlıdır.
O halde Ümmetin bir ferdi olarak muhasebe fırsatı olarak değerlendirmemiz gereken bu yılbaşı gecesinde hiç olmazsa iki rekat namaz kılalım, biraz Rabbimizin kelamından okuyarak O’nunla söyleşip bağlılık akdimizi yenileyelim, peygamberimizin hadislerini okuyarak onun misafiri olalım, sonra da gönüllerimizi ve ellerimizi kaldırıp Ümmet-i Muhammed için dualar edelim. Akan kan ve gözyaşlarının dinmesi için, izzet ve devletin ümmete geri dönmesi için. Hidayette olanların, hidayetlerinin artarak sürmesi için; olmayanların da hidayete ermesi için. Allah ve Rasülünün istediği gibi olamadığımız için, o ölçüde yetiştiremediğimiz çocuklarımız için, kısaca herkes için dualar edelim. Unutmayalım ki bulanlar arayanlardır, olanlar gayret ve çaba gösterenlerdir.