“Anız yakan anızlar..!”
Geçtiğimiz yılki bir köşe yazımın başlığı idi...
Anız yakanlara ithaf etmiştim anızlığı...
Yazıyı okuyup da gülümseyenler olduğu gibi manalı manalı; “demek bana anız dedin ha” diyenleri de görür gibi olmuştum..
Bu anızlık meselesi Türkiye’de hiç bitmiyor da bitmeyecek de. O gün bu gündür ne anız yakan anızlar tükendi nede anız yakma...
Binlerce hektar alan anız yakma yüzünden yanmış, o kadar canlı yok olmuş içindeki mikro organizmalar yanması sonucu. Araziler çölleşmiş kimin umurunda.
Al işte arazide ekinler işlendi yine çok yakın zamanda kimliği belirsiz kişiler veya aynı anızlar tarafından yakılacak.
Arazilerden dumanlar yükselecek. Yerleşim yerine yakın yerlere müdahale edilecek diğer tarafta kalanlar ise yanıp gidecek görenler yine anız yanıyor diyecek.
Bu anız yakan anızlara âcizane bir tavsiyem olacak. Manavgat civarında yanan o güzelim ormanlar o güzelim ağaçların ve o feryatların görüntüleri sizin yüreklerinizi sızlatmıyorsa o ormandan kaçan yabani hayvanlar bu tarafa doğru kaçıyorlarmış belki onlar size bir şeyler hatırlatır.
BU KADAR GÜRÜLTÜ
Şehir merkezinde; apartmanların kat kat olduğu bir yerde oturan dostumun evine üç beş arkadaş akşam çay içmek için gittik. Tabi’i ki günün o yoğunluğundan bunalan insan akşamları biraz daha sakin bir ortamı tercih ediyor. İnsanın kendisini sadece belirli saatlerdeki gürültülü hayatın içinde akıp giderken insan duymuyor bile Ama iş ortamından kurtulup dinlenme formatına geçtiği zamanlarda ise sokaktaki her gürültü patırtıya insan irkiliyor…
Mesela en küçük sarsıntı ile ötmeye başlayan araba alarmı, hızla giden aracın acı fren sesi gibi neyse bunlar pek sıklıkla olan şeyler olmadığı için pek kal’e alınmayan şeyler.
Konumuza dönersek arkadaşın evine yaklaşırken gelen müzik sesi yaklaştıkça çoğalıyor, zannedersin ki hemen çok yakında geliyor git git sesin olduğu yere ulaşamıyorsun bilmem kaç blok, kaç sokak öteden duyulan o müzik sesi..
Vatandaş düğün mü yapıyor yoksa gürültümü çıkarıyor pek anlaşılmıyor, gürültüden kafa beyin kalmıyor.
Bu ne yahu, ne biçim bir iş Allah aşkına iyi kardeşim düğün yapacaksın eğleneceksin doğru da, sen eğlenirken niye başkaları rahatsız olacak hem de saatlerce o müzik sesini dinlemek mecburiyetinde mi?
Haydi gündüzü, anladık, konvoyu anladık ama gecenin o saatinde ne demeli. Bu düğün salonları ne diye yapılmış. Ne diyelim bu tür düğünler olsa olsa ancak bizde olur. Belki yetkiler bu işe bir çözüm bulurda vatandaş da rahat eder.
HER NİMETİN KÜLFETİ OLUR
Şehrimize çoğu ilde bile bulunmayan doğalgaz geliyor. Ve onunla ilgili çalışmalar gece gündüz demeden tüm hızı ile devam ediyor.
Türkiye’nin kaderi bu kazıp tekrar kazıp tekrar kazma işi… Bu yeni değil ve diyeceğimiz hiçbir şey yok.
Ama doğal gaz istiyorsak tabi’i ki bu kazılarak yapılıyor. Yapılırken de su borusu patlıyor yollar kazılıyor, caddeler trafiğe kapatılıyor, yollara toprak yığılıp boşaltılıyor eğer doğal gaz istiyorsak bunlara katlanmak zorundayız.
Her nimetin bir külfeti var...