Uluslararası kredi derecelendirme şirketlerin hepsi, artık Türkiye’nin kredi notunu düşürdü. 2016 yılının son zamanlarında da bu olay Türkiye’nin gündemine oturdu, bu kuruluşların Türkiye hakkındaki kararları siyasi mi yoksa objektif mi? Tartışmalarına girdik.
Bu karar Türkiye aleyhinde olduğu apaçıkça belli. Hani ‘Üst Akıl’ dediğimiz var ya, işte onlar bu duruma neden oluyor. “Uluslararası kredi derece kuruluşlarını ‘Üst Akıl’ yönetiyor” yönetiyor demiyorum. (Aslında ‘Üst Akıl’ diye bir şey yok! Somutlaştırdığımız bu ifade, aslında düşmanlarımız, Türkiye düşmanları. Yeni değil ki bu düşman, biz ezelden beri biliyoruz bunları)
Asıl meselemize gelelim.
Neden Türkiye hakkında bu kararlar çıkıyor? Uluslararası kredi notumuzun düşürülmesini bu düşmanlar mı emir veriyor kredi derecelendirme şirketlerine?
Kredi derecelendirme şirketleri not verdikleri ülkenin siyasi durumlarından ekonomik sonuçlar çıkarıyor. Yani olanı olduğu gibi grafik ederek yatırımcıların önüne sonucu veriyorlar. Ülkemizde siyasi bir iktidarsızlık mı var? Hayır. Ülke olarak ekonomik batmanın eşiğinde miyiz? Hayır, kaos veya ihtilal mi var? Hayır. ‘Üst Akıl’ dediğimiz düşmanlarımız Türkiye’nin durumunu dünyaya böyle anlatıyor. Türkiye üzerindeki oyunlar oynayarak Türkiye’nin tablosunu karışık gösteriyor. Durum böyle olunca da, kredi derecelendirme şirketleri negatif grafikler çiziyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin kredi notunu düşüren şirketin bu sonuca nerden çıktığını bir inceleyelim. Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesinin gerekçelerini; siyasi ve güvenlik gelişmelerinin, ekonomik performans ve kurumsal bağımsızlığı zayıflatmasını koyarken, anayasa referandumu sonrasında zaten aşınmış olan kontrol ve denge mekanizmasını kalıcı hale getireceği endişesini dile getiriyorlar. Bunların yanında, terör saldırılarının tüketici güveni ve turizme zarar verdiğini ve Türkiye’nin son yıllardaki büyümesinin ise oldukça küçük olduğunu söylüyorlar. Yani alınan kararlarda ‘Zannediyoruz’ var. Bundan 6 ay öncesindeki duruma bir bakalım. 15 Temmuz hain darbe girişiminin adından 20 Temmuz’da da Kredi derecelendirme kuruluşları bizim notumuzu düşürdü ve dünyaya ‘Sallantıda olan bir ülke’ diye adlandırdı. Öyle bir şey oldu mu? Hayır. Birkaç hafta sonra yanıldıklarını fark ederek normal seviyeye tekrar getirdiler. Şimdi yine aynı oyunlar yapılmaya çalışılıyor ve yine yanılacakları ortaya çıkacak. Eğer bu seferde yanılırlarsa ( elbette yanılacaklar) bence artık Kredi derecelendirme kuruluşlarının güven derecesi dünyaya karşı düşecek.
Uluslararası kredi derecelendirme şirketlerinin aldığı kararlar yukarıda bahsettiğim gerekçelerden oluşurken, dünyaya para politikasına yön veren şirketler ise Türkiye hakkında neler düşünüyor? İşte dünya para politikasına yön veren şirketler ve devletler bizim ‘Üst Akıl’ dediğimiz ezeli düşmanlarımız. Bu adamların gelecekteki planlarına Türkiye olarak çomak sokuyoruz. Yani artık üretime geçiyoruz. Kendi silahımızı, ilacımızı, arabamızı, gübremizi, makinemizi, uydumuzu, kendimiz yapmaya başlıyoruz. Bunlar böyle olmaya başlayınca Türkiye’ye çelme atmalar başlıyor ve ekonomik olarak yıpratmaya çalışıyorlar. Bu yıpratmada ellerindeki tüm kozlarını kullanıyorlar. Her zamanda kullanacaklar. Hiçbir olumsuzlukları kulağımıza takmayarak üretmeye, çalışmaya devam etmeliyiz.
Birde son olarak; Türkiye’nin notunun düşürdüğü tarihleri bir inceleyelim. Ne zaman bir atağa kalksak hep kredi notumuz düşüyor, üstelik gece yarıları çıkıyor bu sonuçlar. Son olayda da ‘Astana’ görüşmelerini dikkate alın. Neden notumuzun düştüğünü anlayacaksınız.