Bir yola çıkmadan önce bazı hazırlıklarımızın olması gerekir. Bu yolculuk; Özelikle ve öncelikle de bir dava, bir hareket, bir siyasi birliktelik, bir belediye başkanlığı, bir milletvekilliği adaylığı, bir rektör adaylığı vb. çalışmalara başlamadan yol arkadaşlarımızı iyi seçmek durumundayız. Bu yol arkadaşlarımız; Yoldaşlık ve dava arkadaşlığı ‘çıkar‘ üzerine tesis edilmez, sadece ve sadece ‘güven ve vefa‘ üzerine tesis edilir. Güven ve Vefa olmadan, dostluk ve yol arkadaşlığını da anlamak, anlatabilmek, anlamlandırmak, yorumlayabilmenin de, bizim kültürümüzde bir manası da yoktur, diye düşünüyorum. Günümüzde ki dava ve yol arkadaşlıklarına bir baktığımızda ise nelerle karşılamaktayız? Kadim kültürümüzden gelen dostluk, güven ve vefayı görebiliyor muyuz? Yoksa vefa gerçekten de İstanbul ilimizde bir semt adı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini mi almaktadır? Peki, dostluk, dava arkadaşlığı ve vefa kavram ve uygulamaları, böyle gelmiş böyle de devam mı etmelidir? Yoksa bu gidişe bir dur demeyecek miyiz? Yarın bu ülke, bu millet ve bu vatan için, dostluk, dava - yol arkadaşlığı ve vefa adına, farkında olmadan yapmış olduğumuz hatalarımız ve yaptıklarımızdan kaynaklı olarak, bir dava ve bir yol arkadaşı bulamayacak noktaya gelebilir miyiz? Bunun vebalini taşıyabilecek miyiz? Değer mi ki dünyalık elde edebileceğimiz kazançlar için tüm bu kadim değerlerimizi ayaklar altına almaya! Değer mi ki! Hiç sanmıyorum! Vakit geçince, kaybedince ancak anlayabileceğiz!
Dostluk, dava ve yol arkadaşlıkları, üç şekilde değerlendirilebilir; Umarak dost olmak, Korkarak dost olmak, Severek ve de gönülden inanarak dost olmak. Dostlarımızdan bir şeyler umduğumuz, beklediğimiz için mi dostluk ve yol arkadaşlığı yapıyoruz? Yoksa Korktuğumuz için mi dostluk ve arkadaşlık yapmaya devam ediyoruz? Dostlar ve yol arkadaşları, karşılıklı ne bir beklenti içinde olur, nede bir korku haleti ruhiyesi içine bürünürler. Sadece ve sadece yola, davaya ve de dostlarına olan güven ve inançlarıdır, onları burada ki birlikteliğe, yol arkadaşlığına vesile kılan. Peki, bizimle birlikte yola çıkan, tüm zahmetlerimize, sıkıntılarımıza katlanan dostlarımıza, makam, mevki ve de güç elde edince neler yapıyoruz ki? Onları yolda bulduklarımıza mı tercih ediyoruz? Yoksa yola ve yolculuğumuza, ilk baştaki duygu ve düşüncelerle, aynı samimiyet ve ihlasla devam edebiliyor muyuz? Aksi halde ise kaybedenlerden alabiliriz!
Bizim kültürümüzde Arkadaş kavramının da ayrı bir yeri ve önemi vardır. Arkadaş önümüzü görmek ve yolumuza da sağlam ve sağlıklı bir şekilde devam etmemiz için arkamızı sağlamlayan, sağlama aldığımız kişi, manalarına da gelmektedir. O halde yolundan emin olanın yaptıklarına güvenenin o yolda karşılaştığı her şey yol arkadaşı olabilir. Önemli olan şey arkadaşlığının anlamını ve asaletini oluşturan şey yol olduğudur. Yani asıl olan yolun güvenilirliğidir. Yolda sağlam duruşumuzdur. Her sorumluluğumuzu bir yolculuk olarak düşünmeliyiz. Bu sorumluluğumuzun yolculuğuna yolcu ile değil asıl yolun önemini kavramakla başlamalıyız. Yolcunun niteliği ile yolu değerlendirenler yolun anlamını bilemeyenlerdir. Yolcunun vefasızlığı karşısında yolu satanlar yolun anlamını bilemeyenlerdir. Yolcunun cömertliği ile yola ihanet edenler yolun anlamını bilemeyenlerdir. Yolcunun yol bilmezliği ile yolu sürekli eleştirenler yolun anlamını bilemeyenlerdir. Kısaca, Yolcu yoldan çıkınca yolsuzdur. Yoldan çıkan kendi adına yoldan çıkmıştır; Birlikte yola çıktığı insanı da yoldan çıkarmaz. Önemli alan çıkılan yolda sürekli olarak yolun değeri ve önemini değerlendirmektir. Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Yukarıda zikretmeye çalıştığımız, yol, yolcu ve yol arkadaşlığı kurallarına da uyabilmeyi bizlere nasip eylesin. Aksi halde, yolumuzu kaybederiz! Yolculuğu da anlayamayabiliriz! Yol arkadaşlarımızı da farkında olamadan yoldan çıkarır ve kaybedenlerden oluruz! Allah muhafaza eylesin! ÂMİN!
Bizim kültürümüzde; Yol, yolculuk ve yol arkadaşlığı çok önemlidir. Bir hedef için bir araya gelen, beraber yola çıktığımız ve yolculuk boyunca da beraber yürüdüğümüz insanları, bir müddet sonra ise yolda, yeni bulduğumuz arkadaşlar ile değiştirmeye başlıyoruz. Bunu nasıl açıklamak gerekir ki? Bir yerlerde, değerlerimize sahip çıkmak noktasından ve sosyal olarak da çözülmeler açısından bir yanlışlılar manzumesi de var gibi! Bireyler olarak neden ve nasıl bu konuma gelebildik? Tüm bu gelişmeler akabinde ise yol ve yolculuk, dava ve dava arkadaşlıklarında çözülmeler, güven bunalımları meydana gelmektedir. Eskilerin ifadesi ile çok halis niyetlerle yola beraber çıktığımızda ki dostlarımızı, yolda bulduğumuz yeni arkadaşlar ile değişirsek, hem yolu, hem de ilk yola çıktığımız arkadaşlarımızı da kaybetmeye mecbur kalırız. Allah Korusun! Âmin!
Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu. ( Ebu Müslim Horasanı )