Aslında yolu düşenlerden değilim, ben doğrudan Hacıbektaş'a düştüm. Dünyaya gözümü orada açtım. Yani Nevşehir ilinin, Hacıbektaş ilçesine bağlı Köşektaş Köyünde doğdum. Bizim köy 1954 de Demokrat Parti meselerinden dolayı yani çok sonradan Hacıbektaşa'a bağlanmış kayıtlarımızın çoğu başka yerde çıkar bu yüzden, falan her ne ise beni hiç ilgilendirmiyor. Çünkü ben Hacıbektaşlıyım... Çünkü tüm dünyayı gezip dolaşıp tanıdıktan sonra tekrar dünyaya gelecek olsam ve bana sorulsa yine Hacıbektaş'ı ve Köşektaş'ı seçerdim .
Neden mi ?
Nedeni o kadar uzun ki belki bunları hayatım boyunca yazacağım. Ama gerçekten önemli bulduğum ve yanlış bilindiğini gördüğüm bazı noktaları hemen söylemeliyim. Çünkü Hacıbektaş toplumsal barışımızın kilit taşıdır.
Mesela 1954 'den önce başka ilçeye bağlı olan köyümüz, birazda o dönemde alem geleneği olan, çapkınları ile ünlü, eski beldeye kadınları ile rahat gidemezmiş. Toplu ve silahlı gitmeyi tercih ederlermiş. Ben çocukken , büyüklerimiz "Hacıbektaş'a bağlandık da rahat bir nefes aldık" derlerdi. Bunun ne demek olduğunu o yaşlarda anlayamazdım. Ama şimdi bir çok şehirde yaşamış, bir çoğunda bulunmuş, gezmiş, görmüş, gözlemlemiş bir yazar olarak çok iyi anlıyorum.
Hacıbektaş 'da dolaşırken kadın-erkek , zengin-fakir, giyinik-çıplak , şu dinden bu mezhepten olduğunuzu hiç hissetmezsiniz. Orada sadece insan olduğunuzu ve bunun için çok ama çok kıymetli ve saygı değer olduğunuz hissedersiniz. Orada sadece Can'sınız ve Can'larlasınız... Canlar , Can yakmaz . Canlar, canı incitmez. Canlar , canı hor görmez...
Ne giyerseniz giyin ne yaparsanız yapın, ne bir bakışda değişiklik görürsünüz ne davranışta saygıda... Esnaf sizi aldatmaz , üç kuruş için şaklabanlık da yapmaz. Bir sokaktan geçerken kırk yıldır orada yaşıyormuş hissine kapılırsınız. Çünkü kimse size turist gibi, yabancı gibi ya da iki saatliğine oraya uğramış biri gibi bakmaz. Bazen onlar gülümser selam verir iyi günler diler. Bazen farkında olmadan bunu siz yapar ve hiç tanımadığım insanlara nasıl selam verdim diye şaşırırsınız. Ama her beldenin bir iklimi vardır o atmosfer sizi de kuşatır. Ve inanın Hacıbektaşın dostluk ve barış tüten havasını başka hiçbir yerde teneffüs edemezsiniz. Benzeri vardır ama o kadarı yoktur .
Eğer yabancıların şerrinden eminseniz Hz. Hünkar Hacıbektaşı Veli'nin türbe avlusunun kenarına bir örtü serip geceyi orada geçirebilirsiniz. Canınız, malınız, namusunuz güvencededir. Eğer bir zarar veren varsa o ya Hacıbektaşlı değildir ya da hünkarın ilim ışığından nasibini almamıştır.
Bu anlattıklarım efsane değil , Hacıbektaş'ın hapishanesi kapatılalı yıllar oldu. Ama müzeleri, kütüphaneleri, ziyaret yerleri hatta evleri herkese açık... Ve oradan alacağımız pek çok ders var .
O yüzden meşhur türkünün sözleri çok haklı :
İnsanı insandan ayırıyorlar ,
Bu sizden bu bizden kayırıyorlar ,
Dört kitap ne diyor anlamıyorlar ,
Ortalık karıştı düzen bozuldu ,
Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali !
Yolumuz düştü Hacıbektaş'a !
Kaderde olan gelirmiş başa ,
Can düşman olmuş kardaş kardaşa ;
Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali !...
Yollarımız hayatta bir kez de olsa Hacıbektaş'a düşmeli...Hacıbektaş, bir yazıya sığacak bir yer değil ne anılar, ne nükteler , ne gerçek hikayeler var. Ama biraz da kısa bilgi vereyim istiyorum.
Hacı Bektaş Velî’nin 1240 'lı yıllarda, o zamanki adı “Sulucakarahöyük” olan Hacıbektaş’a gelerek burada kendi adına bir zaviye kurduğu bilinmektedir. Mütevazi bir kuruluş olduğu tahmin edilebilen ilk zaviyeden günümüze intikal eden tek unsur, bizzat Hacı Bektaş Velî tarafından kullanıldığı rivayet edilen, “Kızılca Halvet” adındaki halvethanedir. Hacı Bektaş Velî Türbesi ile bunun güney duvarına bitişik olan Kızılcahalvet’i külliyenin çekirdeği olarak kabul etmek gerekir. Hacı Bektaş 'ın 1271 de Vefatindan sonra , geliştirilerek büyümüştür.
Kaynaklarda : Hacı Bektaş Velî Dergâhı, Orhan Gazi, I. Murad (Hüdavendigâr), Yıldırım Bayezid ve Yavuz Sultan Selim zamanında yapılan eklerle genişletilmiş ve XVI. yüzyılda bugünkü konumuna getirilmiştir. Bilgisi vardır.
Hacı Bektaş Velî Külliyesi I. Avlu (Nadar Avlusu), II. Avlu (Dergâh Avlusu) ve III. Avlu çevresindeki yapılardan meydana gelmiştir. Külliye, eski Türk saraylarında da gözlenen üç avlulu bir yerleşim düzenine sahiptir. Külliyenin barındırdığı birimler, fonksiyonlarına uygun biçimde bu avluların çevresine yerleştirilmiştir.
Dergah'ta her obje her ayrıntı süzülmüş, damıtılmış kadim bir kültürün özeti bir simge olarak sayfalarca anlatıma muhtaçtır. Her bir nakışın, her bir taşın, binlerce manası hikayesi vardır.
Paylaştığım görsellerde de göreceğiniz sadece ,iki ana hatıra iki temel sembolle ilgili ziyaret anında hissettiklerimden oluşan notlarımı aktarıyorum.
1.Karadut Ağacı :
Horasan Hoca Ahmed Yesevi Ocağı'ndan Anadolu'ya fırlatılan irşad meş'alelerinden biri Hacıbektaş'a düşer...Bir Karadut ağacı olur, canlanır.Yüzlerce yıldır bir yanı yanık, kuru bir yanı yemyeşil gelenleri karşılar.
Ol, deyince olduranın doksan dokuz adı ile !...
2. Aslanlı Çeşme :
"Kim bir bardak su içerse beni hatırlasın" diyen Hz. Hüseyin anısına...Bir ramazan ikindisi uğradığımda o bal rengi taşlarla bezenmiş çeşme neler düşündürmüştü bana :
Susuzluk, bal rengi bir hüzün ,
Susuzluk, ağlamaklı bir tebessüm...
Suyun yanında susuzluk, bir seni hatırlatır bana bir de bal rengi gözlerini ya Hüseyin , aşkına içilen pınar başlarında ...
Seni ve bal rengi gözlerini ....Onlar "bize su getiremeyecek misin?" diyen çocuğa nasıl bakmıştı?..
Seni bir avuç yoldaşınla , zulüm ordusunun üstüne at sürdüren o değil miydi ?
İşte ben, kahramanlığın dünyayı yenmek değil, susuz bir çocuğa bir yudum su almak için, başını vermek olduğunu senden öğrendim...
Derler ki susun ! Zalim demeyin, lanet etmeyin, onlar peygamberi gördü, sahabedir... Ben göremedim, çok şükür onlar gibi görmedim! Ben peygamberimin senin gözlerini öpüşünü gördüm...Susar mıyım onları kan çanağına çeviren katillerin karşısında !
Ve kim ne derse desin : Lanet olsun sana kıyanlara , lanet olsun onun soyuna sopuna, yardımcısı yardakçı hala savunanına...
Yine bir kase su içeceğim aşkına , yine susuzluğum geçmeyecek bal rengi gözlerini görmeden...
Evet, benim kadar şanslı olmaya bilirsiniz ama dünyanın neresinde doğmuş olursanız olun yolunuzu Hacıbektaş'a bir kez düşürün !.. Ve inancınız ne olursa olsun zulme , zalime karşı ayaklanmış o büyük kahramanın , bir çocuğa su getirmek için ölümün üstüne yürüyen o yiğidin, İmam Hüseyin'in hatırasına bir tas su için Aslanlı Çeşme'den...
İnanın dünyaya bakışınız değişecek !