Yönetim Sorumluluğu

Prof. Dr. Ali Akpınar

-HEPİMİZ YÖNETİCİYİZ!-

 

Hz. Peygamber “Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiğinizden sorumlusunuz” buyurmuştur. O, bu evrensel sözüyle, ümmetinin bütün fertlerini büyük hedeflere yöneltmiş ve her birinin durum ve konumuna göre sorumluluk sahibi olduğuna dikkat çekmiştir. Buna göre aile reisi, ailesinin yöneticisidir; kadın evinin yöneticisidir, çalışan hizmetli işinin yöneticisidir, işveren çalıştırdıklarının ve işyerinin yöneticisidir, öğretmen sınıfın yöneticisidir, öğrenci ders ve ders araçlarının yöneticisidir.. Ve herkes kendisine verilen hak ve yetkiler kadar sorumludur. Bu sorumluluk, hak ve yetkiler arttıkça artmakta ve ağırlaşmaktadır.

Tavandan tabana doğru gidildikçe sorumluluk daha da ağırlaşmaktadır. Bu yüzden en tepede bulunanların yetkileri kadar, sorumlulukları da ağırdır. Bu nedenle bulundukları konumların farkında olan gerçek yöneticiler, sorumluluklarının ağırlığını hep itiraf etmişler ve bunun gereğini yapabilmek için de ellerinden gelen tüm gayret ve çabaları göstermişlerdir.

İşte sizleri iki büyük insanın en anlamlı sözlerinden bir demet:

Hz. Ebubekir halife seçildiği zaman halka hutbe okudu. Allah’a hamdu sena ettikten sonra şunları söyledi:

Ben sizin en hayırlınız olmadığım halde sizin başınıza halife seçildim. Ancak Kur’ân nazil olmuş, Hz. Peygamber dinin hükümlerini açıklamıştır. Bize takvanın en üstün akıl olduğunu, fıskın da akılsızlığın en koyusu olduğunu öğretmiştir.

Sizin en kuvvetliniz benim katımda zayıfın hakkı ondan alınıncaya kadar zayıftır. Sizin en zayıfınız, hakkı alınıncaya kadar benim yanımda kuvvetlidir.

Ey insanlar! Ben ancak Hz. Peygamber’in yoluna uyarım. Kendiliğimden bir şey icad edici değilim. Eğer iyilik yaparsam bana yardımcı olun. Eğer sırat-ı müstakimden kayarsam beni düzeltiniz.

Ben bu sözümü söyler, hem kendim için hem de sizler için Allah’ın affını taleb ederim.

Allah’a yemin ederim ki ben, herhangi bir gün veya herhangi bir gece halife seçilmeye haris ve istekli değildim. Ve Allah’a ne gizlide, ne de açıkta bu vazifeyi bana vermesi için yalvarmadım. Fakat fitneden korktum. Benim için emirlikte herhangi bir rahatlık yoktur. Fakat bana büyük bir iş yüklendi. Benim buna gücüm yetmiyor. Allah’ın yardımından başka, bu hususta bir kuvvete de sahip değilim. İsterdim ki, bugün yerimde daha güçlü biri olsun.

Hz. Ömer bir hutbesinde şanına yakışır bir şekilde Allah’a hamd ü senalar ettikten sonra insanlara Allah’ı ve kıyamet gününü hatırlatarak şunları söyledi:

Ey insanlar! İdareniz için başınıza geçmiş bulunuyorum. Şayet hakkınızda sizin en hayırlınız, mühim işlerinizi en iyi şekilde takip edeniniz olacağımı ümit etmeseydim sizin başınıza, bu makama geçmeyi istemeyecektim.

Ömer için yarın kıyamet gününde sorumlu tutulacağından korkarak sizin haklarınız hususunda kaygı ve üzüntü duyması kafidir.

Ben yalnızca Rabb’imin yardımına güveniyorum. Eğer Allah rahmetiyle, yardım ve desteğiyle Ömer’e yetişmeyecek olursa o hiçbir kuvvete güvenemez.

Allah Teâlâ beni sizin başınıza geçirmiştir. Sizin için neyin en yararlı olduğunu biliyorum ve bu konuda Allah’tan bana yardımcı olmasını diliyorum. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da beni yanlışlıklardan korumasını ve emrettiği şekilde aranızda adaletle hükmetmeme yardımcı olmasını temenni ediyorum.

İşlerimi ancak Allah’ın yardımıyla görebilirim; çünkü ben bir müslümanım, zayıf ve güçsüz bir kulum. Allah’ın izniyle halifelik ahlakımdan hiçbir şeyi değiştiremeyecektir. Azamet (büyüklük) yalnızca Allah’a mahsustur. Kullarınsa bu konuda hiçbir hakları yoktur.

Sakın işinizden biri “Ömer halife olduktan sonra değişti” demesin. Kendi nefsim için dahi olsa haktan ayrılmam. İçinizden zulme uğrayanlar, ihtiyacı olanlar ya da benden kötü bir muamele, ahlaka aykırı bir davranış görenler gelip bana haber versin.

Ben de sizin gibi bir insanım ve sizden biriyim. Nefsiniz için dahi olsa hak ve adaletten; gizli ve açık her konuda Allah’ın takvasından ayrılmayınız. Haramlardan kaçınıp namusunuzu koruyunuz. Üzerinizde hakkı olanların hakkını veriniz.

Problemlerinizi elinizden geldiğince kendi aranızda halledip bana getirmeyin ve şikayet gerektirecek şeylerden sakının. Çünkü bu konuda sizinle aramda herhangi bir anlaşma yoktur ve dostum olmanız da hiçbir şeyi değiştirmez.

Birbirinizle iyi geçinmeniz beni sevindirir. Aranızda çekişmeniz ve sürtüşmenizse bana çok ağır gelir…

Ben bana verilen emanetin bilincindeyim ve büyük bir sorumluluk altında olduğumu biliyorum. Ben ancak Allah Teâlâ’nın izniyle bana getirilen davaları halleder ve bunu da hiç kimseye havale etmem; uzakta olup da bana ulaşamayan davaları ise güvenilir ve halka nasihat eden memurlar göndermek suretiyle hallederim. Ben emanetimi, memurluğu ancak nasihat ehli, güvenilir kimseye veririm.

İşte Peygamber okulundan icazetli o güze insanlar, bu sözlerle, bu inanç, azim ve kararlılıkla işe başladılar; bu uğurda ellerinden geleni yaptılar, Yüce Allah da onlara yardım etti ve onlar tarihin altın sayfalarına geçtiler. Darısı günümüz yöneticilerinin başına, yani hepimize.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.