Yazarlardan her hafta bir şeyler yazmasını, hem de güzel yazmasını hem de makul yazmasını, hem de kimseye kızmamasını, kimseyi küstürmemesini istiyorsunuz ama öyle sadece istiyorsunuz.
Havada hiç ilham filan göremiyorum. Etrafınıza hiç iyi enerji veremiyorsunuz…
Sonra vay efendim neden öyle yazmadın, neden şöyle yazmadın, neden şuna değinmedin, böyle de bir şey vardı...
Bazen insan kızıyor gelen maile, yapılan yoruma. “Gel kendin yaz” diyesim geliyor her beğenilmeyişte. Hoş, derdim hiçbir zaman beğenilmek olmadı ama arada bir takdir edilmek de hoş olmaz mıydı?
Bunlar bir tarafta dursun esas meseleye geleyim.
Bu aralar dikkatimi fena halde titreşim moduna alan bir mesele var; youtuber’lar. Evet evet, doğru okudunuz. Youtuber diye bir şey var. Böyle meslek grubu gibi bir şey türedi son yıllarda, ne menem bir şey olduğu da belli değil; şöyle bir şey herhalde:
- Ne iş yapıyorsun?
- Youtuber’ım…
Genelde gençlerin dikkatini çekebilmek için kendilerince eğlence içeren videolar çekip yayınlıyorlar youtube’da. Kendi kanallarında demek daha doğru olur.
Kendi kanalında yayınladığı videolar tıklandıkça, youtuber kardeşimizin (yani youtube için video çeken meslek erbabı) banka hesabına para yatıyor. Bu kardeşimizin youtube kanalına ne kadar çok kişi abone olursa o kadar popüler oluyor, popüler oldukça para kazanıyor, kazandıkça hırslanıyor, hırslandıkça daha başka ne yapabilirimin derdine düşüyor.
Bu gruptakiler genelde 20 - 25 yaş arasında oluyorlar. Yapmadıkları kalmıyor, daha fazla izlenmek uğruna.
Birileri videoda makyaj yapıp genç kızlara makyaj tüyoları veriyor, birileri aşk/arkadaşlıkla ilgili bildiklerini anlatıyor, birileri diyet listesini nasıl zayıfladığını anlatıyor, birileri bilgisayar oyunları oynuyor, birileri kitap okuma videoları hazırlıyor…
Mesele ise şu; ne kadar delice, ne kadar olur olmadık şey yaparsan o kadar uç olursun ve ne kadar uç olursan çoluk çocuk o kadar özenir. Oh ne güzel…
Sonra bir gün öğretmen 1. sınıfta okuyan çocuğa ileride ne olmak istediğini sorunca çocuk cevap olarak; “Youtuber” diyor. İşte gelmek istediğimiz seviye. İşte olmak istediğimiz yer. Hepimize bravo!!!
Şunu diyorum sözün özü; herkes nasıl daha kolaydan para kazanırım, nasıl daha hızla popüler olurumun derdinde. Evet evet, herkes.
Sadece gençler, sadece ötekiler ya da diğerleri değil, herkes aslında bir şekilde bu çarkın dişlisi haline geldi.
Tüketim toplumu falan deyip de ortamı baymayacağım ama şöyle bir düşünürsek bir yerlerde çok fena yanlış yapıyoruz. Umalım ki önümüzdeki yıllarda bu yanlışlar katlanmış bir vaziyette karşımıza çıkmasın.
Malumunuz;
Her zaman rüzgâr aynı yönden esmiyor, kuşlar her zaman aynı yere kanat çırpmıyor. Çölde her an bir yel esmiyor…
Kontrol mekanizmamız iyi çalışmazsa, ilk fırtınada yerle bir oluruz.
Toplum olarak bir şeyler yapılması gerektiğinin bence hepimiz farkındayız. Bakalım belki bir gün, herkes kendi üstüne düşeni yapar da daha müreffeh günlerimiz, yarınlarımız olur…
Öyle temenni edip, bunun için uğraşalım.
Selametle.