Daha dün gece “Konya yolunda kaza var. Bir yayaya araç çarpmış” ihbarını alınca hemen olay yerine intikal ettik. Manzara korkunçtu. Şimdiye kadar gördüğüm en dehşet kazaydı. Duygularım ağır bastı. Görmek bile istemedim. Gazeteciliğim bir kenardaydı o an.
Akli dengesi olmayan ve her zaman geçtiği yoldan yine aynı rahatlıkta geçen bir candı bu can. Çavuş kasabasının insanlara ibreti. Sigara tiryakisi Mehmet Atalay’dı O...
Olay yeri ile cesedin bulunduğu yer arasında ki yaklaşık iki yüz metrelik mesafede. Polisin yol içine koyduğu onlarca işaretlerin her biri zavallının kaza anında ki parçalarını gösteriyordu. “Allah’ım hayırlı ölümler ver” dedim.
Kim çarpmış belli değil. Çarpan kaçmış. Arkasından gelenler ne olduğunu bilemeden cesedin üzerinden geçmiş. Kaç araç geçti, nasıl geçti, ne zannederek çiğnediler belli değil. Yolun her tarafına ceset parçaları dağılmış.
Kaza yerinde bulunan güvenlik görevlileri uyarıyor..
Oraya basma! Buraya dikkat et! Ürperiyorsun. Adeta insanlığından utanıyorsun.
Bu nasıl bir insanlık? Bu nasıl bir kafa? Bu nasıl bir haleti ruhiye? Kimden nereye kaçıyorsun? Haydi, olaydan kaçtın bir anlık kurtuldun vicdanından nasıl kaçıyorsun? Her şeyin şahidi Rab’den nasıl kaçacaksın? Aman Allah’ım… Bu ne korkunç manzara…
Türkiye de insanımızın yaşadığı bu bedbin değişimin nedeni ne? Neler oluyor bize? Vicdan ve ahlakın yok oluşu adeta bunlar..
Nerede olursa olsun her hangi bir kazada hem de insanlar öldüğü bir kazada olay olduktan sonra hemen rapor tutulurken torpil aramaya başlayan bir toplum haline gelmek ne kadar vicdani ve ahlaki varın siz değerlendirin.
Yüzlerce örnek vererek açıklayabilirim ama lafı fazla uzatmadan bir olayla bitireceğim.
Bir Perşembe günü… Çarşıda bir dükkânın önünde otururken pazar eşyalarını bisikletine yüklemiş evine doğru giden vatandaşın önüne ters istikametten gelen taksi aniden kırması sonucu çarptı ve gariban vatandaş yaralandı. Hemen yetişip yaralıyı hastaneye yetiştirenlerden sonra olay yerine gelen polislere ifade veren araç sürücüsü. Bisikletlinin karşıdan değil de aynı yönden gelirken önüne kırıvermesi sonucu çarptığı söylemesi yüzde yüz suçlu olduğu halde suçu o anda orda olmayan yaşam mücadelesi veren yaralıya atması kadar alçalmasına dayanamayıp yüksek sesle bağırdığımı fark ettim: “Hayır öyle olmadı. Yalan söylüyor. Bisikletli karşıdan geliyordu. Bu onun önüne kırdı.”
Bizdeki mantık bu değil mi? Birileri ölmüş, birileri kalmış, birileri yaralanmış hiç kimsenin umurun da değil. Yeter ki kendisi olaydan en hafif şekilde kurtulsun. Bu bizim yaşam tarzımız, bu bizim ahlakımız, bu bizim vicdanımız olmamalı. Allah kimseye böyle bir olayla karşı karşıya bırakmasın.
Adına trafik kazası deyip de sadece suçu o anda orda bulunmak olan binlerce insan, şehir magandaları, trafik canavarları, sarhoş sürücüler tarafından telef ediliyorlar. Sözün özü insan olmaktan uzaklaşıyoruz. Aslında kendimizi telef ediyoruz. Uhrevi dünyamızı karartıyoruz.
Çavuş kasabasının sevgilisiydi Mehmet Atalay kardeş. İnancımıza göre O zaten cennetlikti. Akli dengesi yoktu. O gerçek sahibine döndü.
Ya sen!
Ya sen! Bu vahşetin hesabını huzuru mahşerde vermeyecek miydin? Zalim sürücü…