Bilgisayarımda eski filmlerimi tarıyorum. Yüzlerce kare, kadınlar, çocuklar, nineler. Karşıma çıkan her çocuk görüntüsünde Balcılar geliyor gözlerimin önüne. En son geçen yıl Kecimen yaylasından inmiştim boğaziçinin o çıkmaz sokağına. Bir yaz günüydü. Çocuklar sokakta oynaşıyorlardı şenlik şamata içinde. Şimdi o körpecik yavrulardan hangileri ölüme yenik düştü kimbilir. Belki taradığım şu karelerin içinde de vardır onlardan birkaçının gülümseyen yüzü. Artık hiç gülemeyecekler,hiç ağlayamayacaklar.
Olaydan sonra anlamsız bir tartışma aldı başını gidiyor. Tutuklananlardan birinin kızı da varmış ölenler arasında. Adama kızının cenaze namazını kılmasına bile izin vermemişler. Bırakın acılı adam yavrusuna karşı son görevini yapsın sonra ne edecekseniz edin. Bu kadar mı öldü insanlık. En büyük eleştiri acılı bir babadan geldi. Kızlarımız köpük banyosunda ölmedi, diyordu acılı baba. Kirli bir yaşamın içinde olanlara karşı tokat gibi bir eleştiriydi bu.
Balcılar’da yürekler yanıyor.
Toros dağlarında güzelim ormanlarımız da yanıyor.
Aydıncık’a giderken kaç kere geçmiştim o güzelim ormanlarımızın içinden. Ulu çamların altında peynir ekmek yemiştim. Yüzlerce yıllık ağaçlar kömür olup gitti. Ormanın içinde yaşayan canlı varlıklar da yanıp gitti. Ruhsuz bir toplum mu olduk ne. Onca uyarıya rağmen kibriti tutuşturup anızı yakan, anızla birlikte nelerin de yandığını aklına getirmeyen insan ormana mı acıyacak.
Bu yazıyı Salı günü yazıyorum. Antalya’daki orman yangını beş gün oldu başlayalı hala söndürülemedi. Ülkemizin en güzel ormanları kül oldu. İnsanlar öldü, köyler yandı. Çevre ve Orman Bakanı yanan arazileri talan ettirmeyeceklerini söylüyor. Eğer bu yangınları birileri bilinçli çıkarıyorlarsa, gitti gider o güzelim orman arazileri.
Her yıl binlerce hektar ormanı kül ediyoruz. Adana’dan Çanakkale’ye kadar bütün ormanlarımız yaz gelince yangın tehdidi altına giriyor. Buna karşılık yeterli tedbir alınıyor mu, hiç sanmıyorum. Gazeteler yazıyordu sadece l8 yangın uçağımız varmış, bununda l2’si kiralıkmış. Vurguncuya hortumcuya onca paralar kaptırılmasa böyle kaç uçak alırız kimbilir.
Bir şeyi merak ediyorum, Manavgat çayının çevresindeki ormanlar kül olurken bu çaydan akıp giden sudan bir damla düştü mü yangının üzerine?
Yangınlar da yüreğimizi yakıyor Balcılarlı gül yüzlü çocuklar gibi. Acılı anne ve babalara, Boğaziçi bölgesindeki bütün beldelerin insanlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.