İstanbul Ümraniye’de düzenlenen ‘’Endovasküler Girişimler Sempozyumu’nda, farklı ülkelerden ve Türkiye’den gelen 153 hekim, periferik arter hastalığına ameliyatsız, endovasküler yöntemler ile ilgili bilgi aldı.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Girişimsel Radyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Ilgıt, periferik arter hastalığı, yani karın bölgesinden her iki kasık bölgesine giden atardamarlar, ya da kasık bölgesinden diz ve diz altı bölgelere giden damarlarda tıkanıklık anlamına geldiğini belirterek, "En sık görülen bacak atar damarlarının tıkayıcı hastalığında ilk belirti ve şikayet merdiven çıkmak - yürümekle ortaya çıkan ve dinlenince geçen, özellikle kas gruplarındaki ağrı. Arterlerin belirli seviyelerdeki darlık veya tıkanıklıklarına göre ağrısız yürüme mesafesi kısalıyor. İleri evrede istirahatte bile ağrı oluyor, iyileşmeyen yaralar ortaya çıkıyor hatta kalıcı doku kaybı bile gelişebiliyor" dedi.
PERİFERİK ARTER HASTALARINDA İNME VE KALP KRİZİ YÜKSEK
Prof. Dr. Ilgıt, periferik atardamar hastalığının toplumda görülme sıklığının 50 yaş civarında yaklaşık yüzde 10 -15 iken, 70 yaşında yüzde 30’un üzerinde olduğunu belirterek, "Sigara içiyorsanız, yüksek tansiyon hastasıysanız, kanınızda kolesterolünüz ve trigliserit oranınız yüksekse, diyabet hastası iseniz, ailenizin geçmişinde kalp hastalığı veya damarsal hastalıklar görülmüşse, aşırı kiloluysanız, egzersiz veya fiziksel aktivite yapmıyorsanız Stres yaşıyorsanız, 50 yaş üzerinde iseniz riskiniz fazla demektir. Periferik atardamar hastalığı tanısı almış olanlarda inme ve kalp krizi geçirme riski daha yüksektir" dedi.
Prof. Dr. Erhan Ilgıt, hastalığın tanısında temel muayene ve nabızların değerlendirilmesinin önemli olduğunu ifade ederek, "Günümüzde yaygın olarak kullanılan radyolojik inceleme yöntemleri Doppler ultrasonografi, özel şekilde gerçekleştirilen bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme ile kateter anjiografi kesin tanı koymayı ve tedavi planlamasını sağlar" dedi.
Prof Ilgıt, etkilen atardamarların kanlandırdığı dokulara göre belirti ve şikayetlerin ortaya çıktığını kaydederek, "Boyun-beyin damar hastalığı inme ile sonuçlanabilir. Kol ve bacaklarda güçsüzlük, baş dönmesi vs gibi öncü şikayetler olabilir. Böbrek damar darlıkları böbrek işlev azalması, tedaviye dirençli yüksek tansiyon gibi şikayetlerle kendini gösterebilir" dedi.
Prof. Dr. Erhan Ilgıt, damarlardaki tıkanıklıklarının ameliyatsız, bazı girişimsel yöntemlerle tedavi edilebildiğini ifade ederek, "Genellikle vücutta geniş kesi gerektirmeden damar içinden uygulanan tedavilere endovasküler girişimler / tedavi adı verilir. Dar - tıkalı damarlar özel olarak üretilmiş balonlu kateterler, stentler, tekrar tıkanmayı önleyecek ilaç salınımlı sistemler, oluşmuş pıhtıları eritebilen ilaçların verilmesi ile açılabilir. Balonlaşma (anevrizma) gösteren damarların tedavisinde ise kaplı stentler, damar tıkaması (embolizasyon) yöntemleri uygulanarak sorunlu damar kısmının benzer yaklaşımlar ile dolaşım dışına alınması sağlanır. Tanımlanan endovasküler girişimler / tedavi uygulamalarında eş zamanlı ilaç (kan sulandırıcı) tedavisinin de önemli yeri vardır" dedi.
Prof.Dr.Erhan Ilgıt, erken ve doğru tanı konması durumunda, çoğu damarsal hastalığın başarılı bir şekilde tedavi edilebildiğini, diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişikliklerinin de tedavide çok etkili olduğunu belirtti.