Yüzyıllardır Fisebilillah akan canım çeşmelerimiz
“Hani sokağınızda bir çeşme vardı; su içen güvercinleri kovalar, karıştırdığımız azıklara su taşırdık.
Oyunumuz saklambaçsa arkasına saklanır, evcilik oynuyorsa kızlar buz gibi suyla saçlarımızı tarardık.”
“Konya’nın Tarihi Çeşmeleri” kitabında “Ferhuniye Çeşmesi”nin karşısına yazılmış, bunlar…
“Konyalılara her daim su ikram eden çeşmeler elbette ab-ı hayatı taşırlar. Bu şehrin çeşmelerini bir bir çekin bakalım konduruldukları yerden. Şehrin hayatına kastetmiş olursunuz”.
Bu yazı da “Konya’nın Tarihi Çeşmeleri” kitabının 50. Sayfasında, “Biçyemez Camii Çeşmesi”nin karşısında yazılı.
DEDEMİZİN, BABAMIZIN, BİZİM ÇEŞMELERİMİZ
Konya Büyükşehir Belediyesi KOSKİ Genel Müdürlüğü dedemizin, babamızın, bizim “tarihi” 143 çeşmemizi dev bir albüm kitapla “Konya Tarihi”ne not düşmüş; 2013 itibariyle tarihe geçirmiş.
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, kitabın girişinde; “İkramlarıyla hararetimizi dindirip “Suyu İndiren”e ve onu ayağımıza eriştirenlere hürmetimizi eksik etmeyiz. Şehrimizde bulunan tarihi çeşmelerimizden 143 tanesinin bakım ve onarımını tamamladık. Halka hizmet öğüdü olarak adlandırdığımız bu çeşmeleri tekrar hizmet verir hale getirdik. Ayrıca ortalama her 500 metre mesafede bir tatlı su çeşmesi yapımı ile öğüdü yarınlara daha güçlü bir şekilde aktarıyoruz” diyor.
KOSKİ Genel Müdürü İsmail Selim Uzbaş; tarihi çeşmelerimizi “Geçmişten miras değil, yarının emaneti olarak” görüyor; “Üzerinde çalıştığımız 143 tarihi çeşmenin bakım ve onarımını tamamladık, görsellerini de bu kitapta sizlerle paylaşıyoruz” diyor.
315 sayfa, albümlü boyutu, “Gonya Sokak Çeşmeleri”nin “ağır azemliği”ne yakışır baskı, cilt, kâğıtla sunulan “Konya’nın Tarihi Çeşmeleri”nin “ağır azemliği”ne yakışır hazırlanmış; metin yazılarını M. Ali Köseoğlu ile M. Akif Sarıkaya birlikte yazmış; fotoğrafları Lütfü Güngör ve Onur Alp Demirtoka’dan. Kitabe çevirisi: Hasan Yaşar; redaktör: Ali Işık.
Kitabın sayfalarında çocukluğumun, gençliğimin çeşmelerini bir bir arayıp buluyorum. Beni unutmamışlar, görür görmez hatırlıyorlar.
Siz Konya’nın neresindensiniz, bilemiyorum? Bizim büroda dün olsaydınız, sizin mahallenizin çeşmelerine de birlikte uğrardık, kitap sayfalarında.
SOKAK ÇEŞMELERİ HER CANLININ ORTAK MALI
Dün şehirde bir “yağmur sıcağı” aman Allah. Bizim Kasapsinan ile Baba Sultan’ın kesiştiği yerde, Karaaslan’ın gölgesindeki çeşmeye seğirtmek geldi içimden. Zincire bağlı yeni kalaylanmış tasını taşıra taşıra doldurup nefesim kesilinceye kadar içmek istedim.
Sıcaktan yandığınız bir gün, bir sokak çeşmesinin kalaylı tasını doldurup doldurup içmişinizdir mutlaka; “Has Gonyalı”ysanız. Halefsiz söyleyin; bakır, yeni kalaylı çeşme tasının mı suyu soğuk, buzdolabının mı?
Biz çocukluğumuzda Sırçalı Mescit’in yan tarafındaki “Bollukta oynardık, mevsimin bütün oyunlarını. Hesapladım da, altmış yıl geçmiş aradan. Sırçalı Mescit’e sırtını dayamış çeşmenin suyundan leziz, ondan soğuk su içmedim hala.
Şimdiki insanlara yalan gibi gelir. Araplar’da, Sedirler’de, Uluırmak’ta ağaların evinde bile çeşme yoktu. Kadınlar güğümlerle, çeşmelerden evin içme suyunu genellikle akşama yakın doldurdular, yüzyıllar boyu.
“Dakacak” denilen bilek kalınlığında yün ipten örülen urganla birini öne, birini arkaya asıp evlerine döndüler.
-“Eski Konya”da çeşmeler bizim olduğu kadar kuşların da, kedilerin de, sokak köpeklerinin de “Çeşme”siydi.
-“Kenar semtler”de; Araplar’da, Sedirler’de inekler, koyunlar mahalle çeşmelerinden sulanır, “Fi tarihi”nde.
-Mahallenin çocukları ikiye ayrılırdık; çeşmenin oluğunu iyice suyla doldurduktan sonra, ne kadar su varsa birbirinin üstüne atar, yıldırmaya çalışırdık; “su döğüşleri”nde.
-Su dolu oluğun içine başımızı sokar, nefes almadan ne kadar durma yarışları yapardık.
-Mahallenin haylaz çocuklarının, mahallenin kadınlarının gününün çoğu çeşme başlarında geçerdi.
ÖVÜNECEĞİMİZ BİR KİTAP OLMUŞ “KONYA’NIN TARİHİ ÇEŞMELERİ”
Gerçekten güzel; bir sağlam kutu içinde sunulan “Konya’nın Tarihi Çeşmeleri”ni açıyorsunuz. 143 çeşme mahalle haritaları üzerine tek tek işlenmiş. “9 Pafta” üstünde sunuluyor; isterseniz, elinizle koymuş gibi bulabiliyorsunuz.
Çeşmelerin tanıtımına karşılıklı iki sayfa ayrılmış; solda, çeşmelere, suya uygun “mensur şiir” diyebileceğimiz duygusal, çok hoş, kısa, çok özlü bir paragraf; sağda sunulan çeşmenin son resmi, kimlik bilgileri. Kitabesi, kitabesinin bugünkü yazıya çevrilmiş şekli, yapının mevkii, yapım tarihi, mimari çağı, yapım tekniği ve malzemesi, yapının tescil tarihi.
“Konya’nın Tarihi Çeşmeleri” kitabında 143 çeşmeyi sanatsal yazılarla M. Ali Köseoğlu ile M. Akif Sarıkaya ayrı ayrı sunuyor. Kitap kuruluktan kurtulmuş; madde, sanatla harmanlanmış; binbir duygu dillendirilmiş. Çeşmeler babında bin bir özellik üstüne not düşülmüş. Köseoğlu’nu da, Sarıkaya’yı da tebrik ediyorum. “Sunum”a yeni bir tarz getirdikleri için.
YAZIYI BALLA KESERKEN
“Konya’nın Tarihi Çeşmeleri” kendi konusunda “ilk” kitap değil elbette. Rahmetli Mehmet Önder’in “Konya Çeşme ve Şadırvanları” kitabı 1955 yılında yayınlanmıştı. 94 sayfalık, Ülkü Basımevi’nde üretilen bu kitap bugün “antika” değerinde. 58 yıl geçmiş aradan.
Ama, KOSKİ’nin yayınladığı kitap verilen emek, yapılan harcama, sunum ve kapsam açısından gerçekten bu da bir “ilk”. Konya’yı ziyaret edecek “ağır misafirler”e açık alınla verilebilecek bir “eser”, bir prestij kitabı.
“Konya’nın Tarihi Çeşmeleri” kitabında iki de “minyatür çeşme” sunuluyor. Biri, Yavuz Sultan Selim Han’ın çeşmesi, 16. Yüzyıldan; biri, “Barok çeşme” 20. Yüzyıldan “Geç Osmanlı”. Masa üstlerinde durarak çeşmelerimizi devamlı hatırlatan “cam çeşmeler” hoş bir hediyelik.
Yavuz Sultan Selim Çeşmesi’ne en güzel şiiri uzun yıllar önce Feyzi Halıcı yazmıştı; Şeref Şirin Sokağı’ndaki çeşmeye yazdığı “ağıt” da unutulmayacak şiirlerden.
Dev çeşmeler albümü kitabını M. Akif Sarıkaya hazırlamış; metinlerini M. Ali Köseoğlu ile birlikte yazmış.
Fotoğraflar Lütfü Güngör ve Onur Alp Demirtoka’dan.
Kitabe çevirileri Hasan Yaşar yapmış. Ali Işık’ın “redaktör” olarak emeği var. Hepsini ayrı ayrı tebrik ederim. Eminim emekleri unutulmayacak.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ile KOSKİ Genel Müdürü İsmail Selim Uzbaş’a bu büyük kitabın oluşması için imkân sağladıkları için “Şehrin Sahiplerinden Biri” olarak benden de teşekkürler.
Çoğu akmasa da, öldürülmeden yaşamaları için gerekli tedbirlerin alınması bir teselli. Unutulmadıklarına bir teselli. Buna da şükür.
MESAJ TAHTASI
İSMAİL DETSELİ’DEN
GÖK ERİK “ERMAĞAN”
Geçen gün, İsmail Detseli, bir torba gök erik getirdi, “ermağan” olarak.
“Eşe dosta dağıta dağıta geldim, seninki daha çok; yenge hanımın da hissesi içinde” dedi.
Gilisıra’dan aşısını getirmiş, Meram’da erik ağacına aşılamış. “Gonyalı/Gilisıralı” bir erik olmuş. “Hamıdatlı” sülalesinden.
Öyle gevrek, öyle gevrek ki; kütür kütür. Isırınca ağzın su ile doluyor. Tuza basa basa yedim. Hala, bir “Goçamavuç” daha var.
Biliyor musunuz?
“Esgi Gonya”da adetti, yerine getirmeyen “Gökgörmedik” sayılırdı.
Baharda, köylüler, “Şehirli Epbapları” da, ayrı ayrı, birer çömlek “Koyun yoğurdu” çaldırırlardı.
“Eski Gonya”da, köy otobüsleri “Şehirli epbablar”a, sepetlerle samanla beslenmiş köy yumurtası getirirlerdi; “göksoğan” çıktığı zamanlar.
Tandırda ilk yapılan ekmekten, bostanlardan ilk turfanda karpuzlardan; kayısıdan, vişneden, kirazdan, şeker armudundan eşin dostun payı ayrılır, evlerine kadar iletilir, “Şifa niyetine” sunulurdu.
Bağı olan olmayana, üzümlere “alaca” düşünce, “Koruk şerbeti” için alacalı üzüm gönderirdi.
Düşünün:- Onlar mı “selek” biz mi? –Onlar mı görgülü, biz mi? –Onlar mı “hatır sayar”, biz mi?
İsmail Detseli anasından-atasından gördüğünü yapıyor. Gerçekten doğru söylemişler; “Görgülü kuşlar, gördüğünü işler”.
Sağol İsmail Detseli. Yaşatılırsa kültür de ölmez.