Kirli planlar medyasız olmuyor!
Karanlık oyunların, kirli tezgâhların deşifre olduğu bir süreçten geçiyoruz. Kendi milletine karşı aynı oyunu defalarca sergileyenlerin işi, her geçen gün zorlaşıyor.
Artık ezberler bozuldu. Mesela Çetin Emeç'in eşi Bilge Emeç, yıllar sonra şöyle diyebiliyor: "Sürekli dinle ilgili tehdit aldığımız için hep 'İran' dedik, 'dinciler' dedik. Çünkü ben Atatürkçü, orduyu seven, vatanperver bir kadınım. O yüzden daha devletime hiç kızmadım ben. Başka gerçeklerle yüzleşmek istemedim.
O yüzden hep İran demek işime geldi sanırım." Bilge Hanım, irtica derken haksız sayılmaz. Çünkü bu ülkede toplumun dilini oluşturan medya, cinayetlerden hemen sonra failleri sanki eliyle koymuşçasına mürteci olarak ilan etti. Danıştay saldırısı, bunun en açık örneğidir.
Yakınlarını kaybeden insanlarda oluşan umudun nedeni Ergenekon soruşturması. Bu soruşturma ile birçok olayın faili ortaya çıkmaya başladı. Soruşturmalar derinleştikçe, gerçek faillerin devletle ilişkili silahlı adamlardan oluştuğu görülüyor.
Ortaya çıkan her karanlık ilişki başta gazeteciler olmak üzere birçok insanı geçmişle yüzleşmeye yöneltiyor. Bilge Emeç'in sözlerinden hareketle Reha Muhtar, dün Türkiye'deki medya düzeniyle ilgili çok önemli soruları gündeme getirdi:
"Hürriyet'in o günlerdeki sahibi olan Erol Simavi, Bilge Emeç'i neden aramadı? Simavi, Emeç suikastından bir süre sonra neden Hürriyet'i apar topar satıp tamamen İsviçre'ye yerleşti? Hürriyet'in satışı ile Çetin Emeç suikastı arasında bir bağlantı var mı?"
Millete ve sivil siyasete karşı komplo kuranlar, hedeflerine ulaşmak için medyayı asla ihmal etmiyor. Albay Dursun Çiçek'in kirli tezgâhından tutun da Balyoz darbe planına kadar bütün karanlık işlerde plan, medya üzerinden genişletiliyor.
Dün Erzincan'da yapılan Ergenekon aramaları ile ilgili bazı televizyonların haberleri inanılır gibi değildi.
Mesela NTV, 'Başsavcıya abluka' başlığı ile verdi gün boyu haberi. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre 'abluka' kelimesinin anlamı 'kuşatma' demek.
Mahkeme kararı ile özel yetkili bir savcı, 'terör örgütü üyeliği, resmi evrakta sahtecilik, tehdit, iftira vb.' gerekçelerle başsavcılıkta arama yapıyor... NTV buna 'kuşatma' diyor. Hatta daha da ileri gidip 'HSYK buna müdahale eder mi?' gibi sorularla soruşturmayı yönlendirmeye çalışıyor.
Hemen ardından soruşturulan savcının 'irtica konusunda duyarlı' olduğuna dikkat çekilip konu saptırılıyor.
Yapılan iş o kadar sırıtıyor ki; bir haber kanalının imajı yerle bir oluyor. Millet her şeyi görüyor. İrtica gerekçesine artık kimse inanmıyor. Çünkü ezberler bozuluyor.
(Ali Akkuş/Zaman)