Zamanın ruhuna uygun olarak, “günah- sevap” kavramı lügatimizden çıkarken…
Ramazan ayı geldi ya artık televizyon kanallarında Ramazan sohbetleri adı altında neler konuşuluyor neler…
Siyasetten spora, sanattan magazine kadar her şey Ramazan sohbetlerinin konusu olabiliyor.
Artık bütün bunlara alıştık biz.
Ancak yeni bir şey var ki buna alışmamız oldukça zor olacak.
Bahsedeceğim şey modern zamanlara özgü bir şey olsa gerek, daha doğrusu “zamanın ruhu” na uygun bir şey belki de.
Artık kavramların, değerlerin içini kolayca boşaltabiliyor, kendi standartlarımıza kendi formatımıza, durduğumuz yere göre yeni döneme uygun yorumlar getirebiliyoruz.
Öyle ki eski kavramlara, ramazan sohbetlerinin, dinin en önemli kavramlarına rastlamak mümkün değil bütün bu konuşulanlarda.
Mesala “günah –sevap” çizgisinin ne olduğuna dikkat çeken bir programa rastlayamadım daha .
Belki bu program formatı gereği değil bizden de kaynaklanıyor olabilir.
Sahi hiç düşündünüz mü son zamanlarda hangi davranışınızı günah-sevap terazisiyle ölçüyorsunuz?
Attığınız hangi adımda buna dikkat ediyorsunuz?
Mesela sohbetlerin hangisinde “şunu yaparsanız günah olur” şeklinde bir cümleye rastlıyorsunuz?
Ya da “şunu yaparsan büyük sevap işlersin” tarzında bir telkinle karşılaşıyor musunuz?
Galiba yeni bir döneme yeni bir din anlayışına doğru gidiyoruz.
Yeni ve büyülü kavramlar dini değerlendirmelerimizde de hakim hale geliyor.
Son dönemlerde günlük konuşma dilimize hakim olan şeyler bu kavramların yerini almış durumda.
Davranışlarımızı daha çok gündemde ağırlık kazanmış kişilerin, olayların durduğu yerden değerlendirilir olmuşuz.
Mesela insanlar birbirlerini dini konularda bile “demokrat” ya da “anti demokrat” şeklinde dini terminolojinin dışında kavramlarla itham etmekte.
Öyle ki zamanla gelecek nesillerin, sevap kavramını “demokrasi”, günah kavramını ise “anti demokrasi” şeklinde algılayacağı günleri görürsek şaşırmayalım.
Çünkü insanlar dini meselelerin çoğunu artık “medya ağzıyla” tartışmaya açmakta, günlük siyasi çekişmeler ışığında bunu şov dünyasıyla bezemektedirler.
Günümüzde artık “soft ibadet”, “soft din” anlayışıyla yeni bir dini terminoloji oluşturulma yoluna gidilmektedir.
Evet dini kavramların yerini bile “milenyum kavramları” almış durumda.
Bu anlamda Türkiye’nin gittikçe muhafazakarlaştığını söyleyenlerin aslında neyi kastettiğini pek da anlayabilmiş değiliz.
Aslında yaşanan şey, gerek şeklen, gerekse içerik olarak toplumun kapitalist modernist bir dönüşüm geçirdiği gerçeğidir.
Hatta “günah- sevap” çizgisi “kâr-zarar” mantalitesine kurban edilmiş gibi görünüyor.
SMS’li kandiller, versaceli eşarplar, elektronik teşbihlerin dünyasında günah ve sevap gibi kavramların kendine yer bulması oldukça zor görünüyor.