Zekât vermenin yararları

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

İslam’da zekât ibadeti,  maddî ve manevî bir arınmayı beraberinde getirir.  Zekâtını veren bir Müslüman rûhen arındığı gibi, malı da artmaya vesile olur. Yani, zekat, beden ve ruh arasında dengeyi sağlar. Hz. Peygamber’den gelen bir rivayette: “Mallarınızı zekât ile koruyunuz; hastalıklarınızı sadaka ile tedavi ediniz, bela dalgalarını dua ve niyaz ile karşılayınız” buyrulmuştur. Zekâtını hakkıyla veren bir kimse, iç huzura erer, mutlu olur. Yardım etmiş olma hazzı, içini ve dışını kaplar. Aynı zamanda yardım alanların saygı ve sevgisini görür. Böyle bir toplumsal yapıda barış ve birlik ruhu hayat bulur.

Zekât vermek, fertleri eşyanın kulu-kölesi olmaktan korur,  helal haram ayır etmeden daha çok kazanma hırsını frenler, kalplerin katılaşmasını, toplumun güçsüz ve kimsesizlere karşı duyarsız ve hissiz hale gelmesini önler.

Zekât vermek, gönüllerde merhamet ve şefkat duygularını yeşertir.  Karun örneğinde olduğu gibi (Kasas 76-82) zekâtı verilmeyen mal, kalpte katılaşma ve azgınlaşmanın oluşumuna hizmet eder. Kur’an’da insanın bu yanına değinilir: “ Şüphesiz insan, (malına güvenerek) kendini Allah’tan müstağni görmek suretiyle azar.” (Alak 6-7).

Zekat kişide özveride bulunma alışkanlığı kazandırır. Benim karnım tok, başkaları bana ne, anlayışını kökünden yıkar.

Zekât, insanın şahsiyetini geliştirir. Zekât veren kimselerin, hayır işlerinde aktif rol almaları sebebiyle, halk arasında mevki ve itibarları yükselir, şahsiyetleri gelişir. Zekât vermeyen, diğer hayır faaliyetlerine de el uzatmayan cimrilerin, cemiyette en sevilmeyen kimseler olması, şahsiyetlerinin zedelendiğine, mertebelerinin düştüğüne delildir.

Zekât, malı çoğaltır, eksiltmez. Gerçekten zekât, malın büyümesine ve bereketlenmesine sebep teşkil eder.  Bazı kimseler, zekât görünüşte malı noksanlaştırıyor, nasıl olur da onu çoğaltır? şeklinde sorular sorarlar.  Bunu akli yönden şu şekilde izah etmek mümkündür. Ticari hayatta, yatırımların azalmasından doğan iktisadi sıkıntılar, piyasa darlığı, üretimin durması,  genele tesir ettiği gibi, fertlere de tesir eder. Bu gerçek bize gösteriyor ki, kapital sahipleri harcamaları kısıtladıkları takdirde piyasada meydana gelecek darlıktan bizzat kendileri de zarar görür; daha da az kazanırlar. Yatırımları çoğaldıkça kazançları da çoğalır.

 Zekât geniş manada düşünüldüğü takdirde, bir yatırımdır. Bu yatırımla piyasada rahatlama doğar; satın alma gücü yeterli olmayanların güçleri çoğalarak piyasa daha hareketli duruma gelir. Netice itibariyle verilen zekâtlar, birkaç misli daha fazlasıyla sahibine geri döner.(Yavuz, İslam’da Zekât Müessesesi, s. 89).  Kısaca zekât, malın sigortasıdır.

Zekât, fakirin kıskançlık duygusunu köreltir. Eğer imkânsızlıklar içinde çalışamayan veya hiçbir günahı olmadığı halde toplumu iyi yönetemeyen yöneticiler nedeniyle fakir düşmüş bir cemiyette borç üstüne borç yaparak hayatını sürdüren yoksul, zenginden yardım görürse, ona karşı sevgi ile bağlanır ve düşmanlık duyguları siner; onu mal sahibine düşmanlık etmek için harcanan çabalar da boşa gider.

Görüldüğü gibi zekâtın fert ve toplum açısından sayılamayacak kadar faydaları vardır. Zekât, zengin Müslümanlara farz olan bir ibadettir. Yerine getirilmediği takdirde uhrevî cezası ağırdır. Çünkü bunda hem veren ve hem de alan açısından yararlar söz konusudur.  Toplumsal düzen açısından sosyal bir güvence olan zekât gibi dinamik bir kurum asla ihmal edilmemeli, olabildiğince işlerlik kazandırılmalıdır.  Bu sebeple zekât, fakirlik problemi ve açlık sorunu başta olmak üzere,  sosyal çatışma, savaş,  genel âfetlerin doğurduğu problemler vb. gibi toplumsal sorunları büyük ölçüde çözümlemeye katkı sağladığı gibi, sosyal güvenliğe de hayatiyet kazandırır.

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.