Küçük bir zenci çocuk şehrin lunaparkında dolaşırken bir satıcının elindeki balonları seyre dalmıştı. Her renkten ve her biçimden balonlar ışıl ışıl parlıyordu.
Derken, birdenbire kırmızı bir balon kazara bağlandığı yerden kurtularak havada uçtu, uçtu, uçtu ve nihayet aşağıdan seçilmeyecek kadar yükseldikten sonra gözden kayboldu. Bu manzarayı seyretmek için öyle bir insan kalabalığı toplanmıştı ki, satıcı bir tane daha bırakmanın iyi bir reklâm olacağını düşünerek havaya parlak sarı renkte bir balon daha bıraktı. Arkasından bir tanede beyazını çözdü.
Küçük zenci olduğu yerden büyük bir hayranlık içinde ardı ardına uçan rengârenk seyrettikten sonra:
"Baloncu amca" dedi. Acaba bir tanede siyah renkte balon bıraksanız, ötekiler kadar yükselir mi?
Baloncu adam, anlayışlı bir bakışla çocuğa tebessüm ederek, siyah renkli bir balon çözdü. Parmaklarını gevşetip onu da boşluğa bırakırken:
"Yavrum" dedi, "bizi yükselten dışımızdaki renk değil, içimizdeki cevherdir."
KUYRUKLU YALAN
Kral ülkenin yalancıları arasında bir yarışma açtı. "İşte bu yalan," diyebileceği bir yalan uydurana bir küp altın vaat etti. Yalancılar akın akın saraya gelip yalanlarını söylediler, fakat yalanlar ne kadar akıl almaz olursa olsun kral hep, "olabilir, niye olmasın ..." gibi cevaplar veriyordu. Böylece hem eğleniyor, hem de bir küp altından olmuyordu.
Derken kahramanımız elinde boş bir küple huzura çıktı ve konuştu:
"-Rahmetli dedeniz bir savaşa çıkacaktı, ancak o günlerde hazinede yeterli para yoktu. Dedeniz dedemden bu küple bir küp altın borç aldı ve 'bu borcumu torunum torununa ödeyecek,' diye söz verdi. Şimdi, dedenizin borcunu bana ödemeniz için buraya geldim."
Kral, "işte bu kuyruklu bir yalan!" deyince adam, "o halde ödülümü alayım," dedi.
Kral, "ımm şeyy doğru da olabilir" deyince adam, "o halde borcunuzu ödeyin" dedi