Bu yaşına kadar elinde ne kaldı? Gönlünde ne kaldı? Gözünde, gönlünde, yadın da yer eden nedir? Yani hazinen nedir, servetin, kâr varlığın? Buraya kazanmaya geldik öyle ya… Peki neyi kazanmaya geldik?
Kazanmak.
Bir kedinin peşinden koşması, bir köpeğin yolunu gözlemesi, bir meczubun seni görünce gözlerinin gülmesi kazanım değil midir? Bahçendeki kiraz veyahut elma, armut, dut ağacının en güzel meyvesini vermesi kazanım değil midir? En güzel meyve senin bahçende ve senin. O bir meyveyi bir çocuğa ikram etmen, komşunun kapısına tatması için bırakman, bir otobüs yolculuğunda yanındakine sunman işte bu zenginliktir. Yani zenginlik paradan öte bir şey. Zenginlik gönülden gönüle köprüler kurmandır. Kurduğun köprüleri korumak, kollamak, sağlamlaştırmandır. Şimdi söyler misin ne kadar zenginiz?
***
Fakiriz.
Bu zamanın en büyük manevi hastalıklarından birisi de fakirliktir.
Evlerimiz var, içine sığamıyoruz, giysilerimiz var üzerimize oturmuyor. Evlerimizi mesela gereksiz eşyalar yığını adım atacak alan kalmıyor. Adım atamadığımız bir yere nasıl girsin gönlümüz ve o çok kıyafetlerimizin içinde mücadele veren bir kişilik; doğru kişi olmak yerine doğru kişiymişiz taklidi yapmamız… Ruhumuzun vaveylasını duymamak için kulaklarımızı tıkayarak yaşıyoruz…
Yediklerimiz, içtiklerimiz midemizi yakıp geçiyor. İçinde bir şeyler eksik. Tadını almamızı engelleyen ya da tadını aldıracak bir şeyler eksik; paylaşmak gibi… Sosyal mecralarında yapılan paylaşımları kastetmiyorum elbette. İyi ve güzel olan, ruhumuzu doyuracak şeyleri ne yazık ki paylaşamayacak kadar fakiriz.
Mesela Bir bardak suyu, bir parça ekmeği, içimizi ısıtan sevgiyi… Geldiğimiz nokta o kadar üzücü ki; çocuklara sevmenin güzelliğini, sevmeyi anlatamayan ebeveyn; çok çalışması gerektiğini, kendi ayakları üstünde durmasını ve iyi bir işte çalışabilmesi için daha çok ders çalışmasını öğütlüyor. İyi bir insan olmasını, içinde bulunduğu dünyayı, düzeni değiştirebileceğinin cesaretini vermiyor. Sanırım umut fakiriyiz, güzellik ve iyilik fakiri. Onca varlığın içinde yokluk çekiyoruz.
***
Korkmayalım.
Lütfen korkmayalım paylaşmaktan. Paylaşmak eksiltmez aksine azımızı çok, gönlümüzü tok yapar. Baba evladına sevdiğini söylese çocuk şımarmaz. Aksine o içindeki sevgi heybesini doldurmak için dışarıya meyletmez. Sevildiğini hisseden çocuk sevmeyi öğrenir. Gaye olarak meslek sahibi olmaktan önce insan olmak için çabalar. Eşine sevdiğini söyleyen, yardım eden bir erkeği sergilediği davranış pısırık yapmaz aksine yüceltir ve yücelttiği gibi de eşinin gönlünde adam, hazineden de değerli olur. Bir evlat bilhassa erkek evlatlarda görülen bir durum anne babaya sevdiğini söyleyememe… Söyleyebilse, sevginin kelebek etkisinde olduğunu bilecek ve ne denli muazzam bir zenginlik olduğunu keşfedecek...
Sevgi rızıktır sevmek gibi sevilmek gibi rızıktır.
Sinenize yerleştirip dağıttığınızda ise sizi zengin yapar, bizi zengin yapar.
Asıl zenginlik budur işte.
Fakirliğimizi zenginliğe çevir Mevla’m… Şu yalan dünyadan kazançlı çıkmayı nasip et cümlemize. Amin…
Selam ve dua ile…