Türkiye İmam Hatiplileri Vakfı (TİMAV) Genel Başkanı Abdullah Ecevit Öksüz ile gerçekleştirdiğimiz röportajla hem gündemde olan konuları değerlendirdik, hem de Abdullah Beyi yakından tanımaya çalıştık. İmam Hatip okulları ve öğrencilerine dönük sohbette Öksüz, “Zihinlerdeki tüm üniformalar kaldırılmalıdır” diyerek, özgürlükler yolunda önemli bir görüş ifade etti…
Samimi ve keyifli bir sohbet geçirdiğimiz Abdullah Ecevit Öksüz Bey, hayatı ve Türkiye gerçekleri ile ilgili samimi konuşmalarda bulundu. Abdullah Bey İHL mezunu olduğunu ancak asla bir imam hatipçi olmadığına dikkat çekerek her düşünce ve inançtan insana saygı gösterdiğini özellikle ifade etti.
-Abdullah Bey bize kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
-1975 doğumluyum. 1993 yılında Konya İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldum. Üniversitede işletme eğitimi aldım. Yönetim organizasyon alanında Yüksek Lisansımı tamamladım. Şu anda meslek olarak iletişim alanında görev yapıyorum. Evli ve 3 çocuk babasıyım, aslında genç evlilerden sayılırım. Çocuğumun bir tanesi üniversiteye hazırlanıyor. Diğer ikisi ilköğretimde… İşletme eğitimi almama rağmen iletişim alanında çalışıyorum. İletişim insanın fıtratından gelen bir şey. İşletme ve iletişimi doğru analiz ederseniz kurumsal anlamda önemli yerlere gelirsiniz. Bende işletmeci iletişimciyim yani.
-TİMAV’la nasıl tanıştınız?
Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV)’nın genel merkezi Konya’da 1994 yılında kuruldu. Yani genç bir vakıf hala… Çeşitli siyasi, iktisadi alanlardan farklı alanlarda görev yapan iki arkadaşımız Muhammed Acıyan ve Mehmet Ali Yılmaz bir araya gelmişler ve Adil Küçük Bey’in koordinatörlüğünde bir çalışma başlatarak bu vakfı kurmuşlar. Ben de bu dönemde vakfa üyelik ile ilgili vakfın genel kurulunda yer aldım. Daha sonra Mehmet Emin Parlaktürk başkan olduğu dönemde yönetim kurulu üyeliği yaptım. Sonra Ahmet Ağırbaşlı genel başkan oldu. Onunla birlikte yönetimde çalıştım. Daha sonra vakfı gençleştirme çalışmaları sonunda genç ve dinamik bir vakıf oluşturma adına genel kurulun teveccühü ile TİMAV’da başkanlık görevini aldım. TİMAV’da iki yılda bir seçim yapılır. 2009 yılında ilk defa göreve geldik. Daha sonra tekrar seçildik ve en sonunda 6 Şubat’ta tekrar seçilerek üçüncü kez başkan seçilmiş oldum.
-TİMAV’dan biraz bahsedebilir misiniz, çalışmalar sadece Konya’yla sınırlı değil zennediyorum.
TİMAV’ın genel merkezi Konya’da. Ancak faaliyetleri Türkiye genelini kapsıyor. Malatya’da bir şubemiz var. Diğer illerden de şube açılması için talepler geliyor. Fakat biz genel merkezin faaliyetlerini genişletmek ve TİMAV’ı kurumsal ölçeğe taşıdıktan sonra böyle bir çalışmaya girmeyi düşünüyoruz. Türkiye’nin dört bir tarafında çalışmalarımız var. İmam Hatip Okulları’nda Önder, Ersav, İlim Yayma Cemiyeti ile birlikte ortak projeler üretip hayata geçirmeye çalışıyoruz.
-TİMAV’ın tam olarak kuruluş amacı nedir?
TİMAV’ın aslında görünenin arkasında farklı bir kuruluş amacı var. TİMAV, İmam Hatip Liseleri ile imam hatipliler adına lobi faaliyetleri yapmak üzere kuruldu. Yani İmam Hatip Liseleri ve imam hatipliler için kamuoyunda olumlu kanaatler geliştirmek için kurulmuş özel bir amaç. Bu çerçevede biz de yapmış olduğumuz çalışmalar ve kuruluş döneminden itibaren yapılan çalışmalarda buna dikkat çekmeye çalışıyoruz. İmam Hatip Liselerinin sorunları ile ilgilenmekten çok İmam Hatipliler adına bilgi, strateji ve düşünce üreten bir vakıf olmaya çalışıyor. TİMAV bir düşünce kuruluşu gibi çalışan bir kurum gibi kurulmuş. Çalışmalarını yoğunluk olarak bu yönde devam ettiriyor. Ancak tabiî ki sorunlar ile de ilgileniyoruz. İhtiyaç sahibi öğrencilere yardım etmeye gayret ediyoruz.
-Göreve geldiğiniz dönemden itibaren yaptığınız en önemli faaliyet olarak hangisini görüyorsunuz ?
-Bu yıl üçüncü dönemimiz. Ancak tek bir faaliyete en önemli faaliyet demek diğer faaliyetlerimize haksızlık olur. Hepsi birbirinden özel, ayrı tutulamayacak ölçekte faaliyetlerimiz var. Ancak vakfın kuruluş amacına en uygun ve ihtiyaç duyulan birkaç faaliyetten bahsedebiliriz. Bunlardan son bir yılda yapmış olduğumuz faaliyetlerden birkaç tanesi şöyle; İmam Hatip Liseleri ile ilgili siyasal alanda ve eğitim camiasında tartışmalar yapılıyor. Ancak geriye baktığımızda İmam Hatiplerin yüzde 90’ını halk yapmış ve bu milletin bir değeri haline getirmiş. Günümüzde halk bu konu ile ilgili ne düşünüyor, kimse millete sormamış. Biz geçen yıl Mayıs ayında tüm kamuoyu ile paylaştık. Profesyonel anlamda bir kamuoyu araştırması yaptık. Türkiye’de imam hatipliler ve İmam Hatip algısı anlamında araştırma yaptık. Yapmış olduğumuz bu araştırma yapılan en kapsamlı ilk araştırma. Ve sonuçta halkın imam hatiplilere olan güveni ortaya çıktı. Yine Türkiye genelinde İmam Hatip öğrencilerinin katılımına açık bir yarışma düzenledik “Türkiye’de İmam Hatipli Olmak” konulu. Türkiye genelinden 600 eser bu yarışmaya katıldı. Birinci olan eser İzmir’den çıktı. Bu eserlerden ilk 25 tanesini kitaplaştırdık. Bunu hem öğrencileri motive etmek hem de onlara deneyim kazandırmak için yaptık. Bu yıl da aynı yarışmayı “kardeşlik” teması adı altında gerçekleştireceğiz. Artık geldiğimiz noktada yapacağımız etkinliklerde Türkiye sınırlarımızı aşmamız gerekiyor. Çünkü artık imam hatipler uluslar arası boyut kazandı.
-Son dönemlerde tartışılan kıyafet serbestliği konusunda neler düşünüyorsunuz?
-Zihinlerdeki tüm üniformaların kaldırılması gerektiğine inanıyorum. Hangi düşünce, inanç, dil, ırka sahip olursa olsun fark etmeksizin birbirinin hukukuna riayet etmediği sürece özgürlüklerin yanındayız. Hayatımız boyunca hep üniformalar içerisindeyiz. Okulda üniformadayız, askerde üniformadayız, evlenirken bile bir üniforma giyiyoruz. Evet hiçbir düşünce yüzde 100 doğru veya yanlış değildir. Bu uygulamanın da yanlış ve eksik yönleri olabilir. Deniliyor ki toplumda ekonomik katmanlar var. Öğrenciler birbirlerinden farklı kıyafetler giyecekler. Bir öğrenci her gün farklı kıyafet giyerken diğeri giyemeyecek. Öğrenciler kendilerini kötü hissedecek. Ancak düşünmüyorlar ki okul içinde öğrencilerin kantin alışkanlıkları, çocuğun tüketim alışkanlıkları, sosyal imkânları var. Bunlar düşünüldüğünde çocuklarımızı bu üniformalardan kurtarmalıyız. Serbest kıyafet ile birlikte insanın bulunduğu her ortamda, özellikle de başörtüsünün serbestliğe kavuşmasını arzu ediyorum. Bunun insanlık bağlamında bir gereklilik olduğunu düşünüyorum ve insanlığın baş örtüsü takmak isteyen kadınlara borcu olduğunu düşünüyorum. Zihinlerdeki üniformaları atamadığımız için insanları belli kalıplara sığdırıyoruz. Oysaki benim ailemde başı açık akrabalarım var. Ben Türkiye İmam Hatipliler Vakfı Genel Başkanıyım. Eşimin, kızımın başı kapalı. Tüm kimliklerden sıyrılalım ben bir babayım ve evladıma genel eğitimini de dini eğitimini de verdim. Çocuğum tercih olarak başını kapatmayı seçmiş. Birileri de diyor ki sen bu örtü ile buraya giremezsin, bu mesleği yapamazsın. Bu durum karşısında benim çocuğumun, benim ve eşimin psikolojisini düşünebiliyor musunuz? Biz insanların zorla başını kapatması derdinde değiliz. Bu bir inançtır. Toplumda öyle bir görüş var ki sanki sadece başını kapatanlar dindar, kapatmayanlar dindar değil. Müslüman olup başını örtmeyen kardeşlerimiz olabilir. Bunu her halükarda saygı ile karşılayacağımız bir ortama kavuşmamız gerekir. Her düşüncenin, her inancın inkâr edeni, inananı olabilir. Biz insanlığın bir an önce objektif değerlere kavuşabilmesini ve barışın, huzurun hayat bulmasını istiyoruz. Biz İmam Hatipliler Vakfıyız. İmam Hatipliyiz, İmam Hatipçi değiliz. Bu yolda hizmet etmeye gayret ediyoruz.
Söyleşi: Özge Demirtaş / Memleket Dergi Sayı: 76