İSTANBUL (AA) – Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, "Bankanın tek bir faiz oranı yoktur. Belli bir ciroya sahip firmaları ayırıyoruz. Reytingleri ve derinleşmelerine göre onları farklı şekilde fiyatlıyoruz." dedi.
Aydın, ekonomi müdürleri ile son dönem gelişmelere ve bankacılık sektörüne ilişkin yaptığı değerlendirme toplantısında, Türkmenistan’da toplantıda bulunduğunu ve sabah saatlerinde oradan döndüğünü ifade etti.
Türkmenistan’da yüzde 50-50 ortaklıkları olduğunu anımsatan Aydın, muhataplarına bankanın tamamını almak için teklif sunduklarını ancak Türkmen yetkililerin sessiz kaldıklarını söyledi.
Aydın, orada bir banka satın almaktan ziyade sıfırdan lisans almayı daha uygun gördüklerini dile getirdi.
Azerbaycan’da yüzde 100’ü Ziraat Bankasına ait bir bankanın yanı sıra yüzde 50-50 ortaklıkta bir başka bankanın da bulunduğunu ifade eden Aydın, ortak oldukları bankadan yavaş yavaş çekilmeyi ve o ülkenin Maliye Bakanlığına satmayı düşündüklerini ve gelecek günlerde satışın tamamlanmasının planlandığını dile getirdi.
Aydın, akşam saatlerinde Sayın Başbakanın, banka yöneticilerini Çankaya Köşkünde kabul edeceğini hatırlattı.
Bunu toplantıyı epey süredir düşündüklerini ve bugüne kısmet olduğunu belirten Aydın, faiz konusu da dahil olmak üzere birçok konunun gündeme gelebileceğini ve toplantıdan çok faydalı şeylerin çıkacağını kaydetti.
- "Kamu maliyesi yönetimi Türkiye’nin en önemli çıpasıdır"
Aydın, dün İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin çok doğru tespitlerde bulunduğunu ifade ederek, "Ölçekleri itibarıyla belli büyüklükte olan kurumların dalgakıran vazifelerini görmeleri gerekiyor. Türkiye’nin bütün makro ekonomik verileri olumlu ve dünyanın genel durumu belli iken, salt bazı durumların sadece bizim ülkemizde varmış gibi yansıtılması, hem ülkemize hem ekonomik kurumlara hem de diğer kurumlara haksızlık anlamına gelir." dedi.
Algının doğru yönetilmesine ihtiyaç olduğunu kaydeden Aydın içinde bulunulan dönemin kriz dönemi olmadığını ancak bir daralma yaşandığını dile getirdi.
Aydın, bu dönemde Türkiye’ye özgü bazı olayların olduğunu, bunların 15 Temmuz darbe girişimi, Moody’s’in not indirimi ve sınırlardaki jeopolitik gelişmeler olarak sıralanacağını ifade etti.
Ana etkinin Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı konumundaki Avrupa’da yaşanan ekonomik gelişmeler olduğuna işaret eden Aydın, şöyle devam etti:
"Asıl sorun dünyanın büyüyememesi. Büyüyemediğiniz zaman sorunlar başlıyor. Buna rağmen Türkiye 27 çeyrektir büyüyor. Türkiye hala büyümede OECD ülkeleri arasında ilk sıralarda yerini almaktadır. Yüzde 5-6 büyüme iyidir. Büyüyoruz ama belki daha yavaş. Türkiye’nin makroekonomik göstergeleri oldukça güçlüdür. Kamu maliyesi yönetimi Türkiye’nin en önemli çıpasıdır. Kamunun borcu, milli gelirinin neredeyse yüzde 30'u seviyesindedir. Bütçe güçlüdür. Bu hem kamunun yatırım ve harcama kabiliyetinin hem de teşvikler yoluyla özel sektörün yatırım iştahının yüksek olması için önemli bir manevra alanı sağlamaktadır. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin adını kapatıp notu ona göre verseler çok farklı bir notla karşılaşırız. Matemetikle hareketle yapılırsa başka bir not almamız lazım. Notumuz iyi olur."
- "Sektör geçiş dönemini destekleyebilecek mali güce sahiptir"
Hüseyin Aydın, özel sektörün borcunun bulunduğunu, bankacılık sektörünün yaklaşık 1,6 trilyon TL olan kredi portföyünün yüzde 75’ini reel sektöre verdiğini bunun da yaklaşık 1,2 trilyon TL olduğunu ifade etti.
Özel sektörün yurt dışı borcunun da 100 milyar dolar düzeyinde bulunduğunu, bununla birlikte toplam özel sektör borcunun yaklaşık 1,5 trilyon TL dolduğunu belirten Aydın, özel sektörün bu parayı Türkiye'nin geleceğine yatırdığını söyledi.
Aydın, özel sektörün borçları analiz edildiğinde; gerek kamu-özel işbirlikleri ile gerek özelleştirme gerekse de üretim kapasite artışı amacıyla yapılan yatırımların, orta vadede enerji başta olmak üzere Türkiye’nin üretim kapasitesinin artmasını sağlayacağını vurguladı.
Bunların karşılığının gelecek dönemlerde alınacağını dile getiren Aydın, bu borçların dipsiz kuyuya atılmış taşlar olmadığını aktardı.
Aydın, yatırımını yeni bitirmiş firmaların bilançosuna bakıldığında borcunun gözükeceğini, ancak bu durumun o firmanın borca battığı anlamına gelmeyeceğini ifade etti.
Yatırımın bitmesiyle ilgili işin artık ciroyu artıracak konuma geldiğini belirten Aydın, bunların aslında bilançolardan da çıkarılabileceğini söyledi.
Aydın, özel sektör aldığı kredi ile kumar oynamamışsa, çarçur etmemişse bu şirketlerin aldığı kredilerle gelecekte çok üretim yapacağını, cirolarını artıracağını kaydetti.
Daralan ekonomide nakit yönetimi ve vade yönetimi gibi sorunları görülebileceğini kaydeden Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Büyüme hızı yavaşlayınca cirolar azalıyor. Gelişmekte olan Türkiye yatırımlarına devam ederken, küresel ticaret hacminin daralmakta olması nedeniyle kredilerde oluşan vade uyumsuzluğu gayet doğaldır. Güçlü sermaye ve verimlilik yapısı ile bankacılık sektörü bu geçiş dönemini destekleyebilecek mali güce sahiptir. Burada ihtiyaç duyulan esas husus; durumun doğru analiz edilip çözümlerin üretilmesinde soğukkanlı olunmasıdır. Ülkede bir kriz algısının oluşturulması son derece sakıncalı ve yanlış olduğu kadar işin hafife alınması o derecede sakıncalı ve yanlıştır."
- "Yapılandırma ihtiyacı olan firmalarda pozitif ayrımcılık yapıyoruz"
Kredi borçlarını geri ödeme konusunda sıkıntı yaşayan tüm müşterilerinin, hem faaliyetlerine devam edebilmesine hem de kredi geri ödeme güçlerinin geliştirilmesine imkan sağlamak üzere, mevzuatın elverdiği imkanlar dahilinde kredi yapılandırma enstrümanlarını uyguladıklarını söyleyen Aydın, "Güncel olarak 5,4 milyar liralık kredi riskimiz yapılandırılmış olup, geri ödeme süreçleri devam etmektedir. Yapılandırılan kredilerimizin geri dönüş oranları yüzde 90'ları aşmakta olup, başarılı sonuçları görülmektedir."
Mevcut yeni koşullar nedeniyle ortaya çıkan stok büyümesi ve alacak sürelerinin uzamasının ek finansman ihtiyacı doğurduğunu belirten Aydın, "Bu durum, bankamızca hassasiyetle değerlendirilmekte olup böyle yapılmaya da devam edilecektir. Özellikle konjonktürün getirdiği finansal sorunlara çözüm konusunda pozitif ayrımcılık yapılmaktadır." dedi.
Aydın, bu nedenle her vakaya özel farklı çözüm önerileri olmakla beraber firmalarla olan mevcut pozisyonları koruyacaklarını ve desteklerini artırarak devam ettireceklerini vurguladı.
Bireysel kredilerde yapılandırmanın özellikle vadenin uzatılması yönündeki ihtiyaçlar ve ödeme aksaklıklarının giderilmesi nedeniyle yapıldığını anlatan Aydın, kredinin kullandırıldığı tarihteki faiz oranından bağımsız olarak, bir yapılandırma faiz oranı belirlediklerini ve bu faiz oranından yapılandırmalar gerçekleştirdiklerini söyledi.
Aydın, şunları kaydetti:
"Yapılandırmada öyle bir faiz oranı belirlemeliyiz ki edimlerini zamanında yapanları da cezalandırmamalıyız. Örneğin, konut kredi faiz oranları aşağıya gittiğinde müşterilerimiz yapılandırma yapmak istiyor. Ancak, fiyatlar yukarı gittiğinde böyle bir şey olmuyor. Her hafta re’sen 12 milyonluk yapılandırma yaparken, şu anda her hafta 50 milyon liralık yapılandırma yapıyoruz. Normale göre 4 kat artış görülüyor. Öteden beri yapılandırma yapıyoruz. Bireysel tarafta bugün itibarıyla 1,9 milyar TL’lik yapılandırma yapmış bulunuyoruz."
Aydın, piyasa koşullarını da zorlayarak bu faiz oranlarının daha da düşürülmesi konusunda çalışmaların sürdürüldüğüne dikkati çekti.
Türkiye'de yapılandırma yapılmıyor diyenlerin bulunduğunu ifade eden Aydın, "Türkiye’de kredi yapılandırması yapılmıyor diyenler kimler. Bunlar yapısal sorun taşıyan firmalardır. Yapısal sorunu olan firmalar için birçok neden yapısal sorun olabilir. Özkaynaksız yatırım yapmıştır. Kısa vadeli fonlarla yapmıştır. Teknolojiyi yanlış seçmiştir. Bu firmalar, dünya hızlı büyürken de, havalar açıkken de hep krizdedir. Bunların her gün yapılandırılması gerekmektedir. Banka bu firmalarla bir şekilde ilişki içine girmişse, eğer kurtarabilecekse zaten yeniden yapılandırma yapıyor. Bankalar zararı finanse etmek için girmiyor." diye konuştu.
- “Bankada tek faiz yoktur”
Genel Müdür Aydın, halihazırda bu dönemde bankaların portföyde bulunan müşterilerini yönetme konusunda ciddi gayret gösterdiklerini söyledi.
Böylesi bir ortamda bankaların sahadaki çalışanlarına “gidin şunu bulun, yeni müşteri getirin” demekten ziyade, derinleşmeye odaklandıklarını ifade eden Aydın, şunları kaydetti:
"Hiçbir zaman krediyi geri çağırmadık. Zaman zaman firmaların reyting durumunda göre, müşterinin elinde farklı imkanlar varsa, örneğin çeki tahsile veriyordu da bana çeki teminatta ver demiş olabiliriz. Bu risk yönetiminin doğal sonucudur. Ama hiç kimseyi stoku yönetme ve vadeler uzadı diye yarı yolda bırakmadık. Sadece bankamızın bilançosuna değil, tabii ki müşterimizin bilançosuna, sektörün bilançosuna ve ülkemizin bilançosuna da bakıyoruz. Sorumlu davranıyoruz. Sorun çözümü adına ağzımızdan ilk çıkan ‘evet’tir. Bunları biz banka olarak yapmaya hazırız ve yapıyoruz. Belki bu noktada; firmalara düşen, ihtiyaç halinde eldeki işletme dışı varlıkların satılarak öz kaynaklarının güçlendirilmesi konusunda daha cesur davranmaları olacaktır."
Bankanın tek bir faiz oranı olmadığına işaret eden Aydın, belli bir ciroya sahip firmaları ayırdıklarını, reytingleri ve derinleşmelerine göre onları farklı şekilde fiyatladıklarını vurguladı.
Şu anda bankaların özkaynak karlılığının yüzde 14 civarında olduğunu ifade eden Aydın, yapılandırma yapmak, vade uzatmak için bankaların özkaynağının güçlü olması gerektiğini vurguladı.
Aydın kredi faiz oranının kaynak maliyeti ile yakından ilgili olduğunu belirterek, "Kaynak maliyeti sadece, mevduata ya da kaynağa ödenen faiz değil. Kamusal yükler, operasyonel giderler, sermaye maliyeti unsurlarını şu ya da bu şekilde dikkate almak zorundayız. Ödenen faiz, başa baş noktası analizinde toplam maliyetinin yarısının altında bir seviyededir. Bu tespitler yapılmadan, analitik çözümler üretilmesi çok zordur." dedi.
(Sürecek)
AA