Zümrüt Palas 68

Seyit Küçükbezirci

-Ağır bir "Ankara kışı".. Koyu kurşuni, öbek öbek kara bulutlar havada dönüp duruyorlar, tehditkâr.. akşama yakınlığın koyu hüznü, insanın içinde yaşama sevinci namına ne varsa silip süpürüyor.

-Polatlı Topçu ve Füze Okulu'nu Ankara'ya taşıyan minibüslerden inen genç, istasyondan Ulus'a doğru çıkan dik yokuşu nefes nefese tırmanıyor.. Acelesi var.

-Pasta Caddesi'ndeki Zümrüt Palas'a iki ağır valizle inen iki genç, ikide bir saatlerine bakıyorlar, telaşla.. Yanlarında Konya'dan gelen Optima; sakin, emin, kararlı.. Bir soğuk "Ankara Gecesi"nde payına düşeni yapmaya hazır..

***

Kucaklaşıyorlar.. Polatlı'dan gelen genç subay kaputunu çıkarıp karyolanın üstüne koyuyor. Mehmet bir kese kağıdı dolusu Bafra'yı masaya yığıyor.. Yusuf "-Durmayalım, başlayalım" diyor.. Sonra ekliyor, gülerek; "-Reis, istediğin kadar Bafra; istediğin kadar helva/zeytin; her istediğinde sabaha kadar çay.. İşte Optima' da burada.

Ne yapacaksan yap, yarın akşam Konya'da olmalıyız" diyor.

ZÜMRÜT PALAS'TA, 68 karakışında üç inanmış insanın gecesi başlıyor..

68'de,on iki ay boyunca, Konya'da girişilen; "yok imkânlarla girişilen" YOKLUĞU YENME SAVAŞI"nın "rapor kitap"ı doğacak bu gece, Zümrüt Palas'ta

Milyonlarca yıl, yağmur suyundan  başka su görmeyen kıraç Konya boztopraklarında girişilen bir hareketin aldığı yol; girişimin Konya köylüklerinde ve Türkiye genelindeki yansımaları.. Edirne’den Ardahan’a kadar doğmasına çalışılan “Kalkınma Işıkları” kitaplaştılıp doğacak bu gece, Zümrüt Palas’ta

"S" ve Optima bir bütün olmuş, ak kağıt üstünde.. Optima'dan binlerce harf, binlerce sözcük yağmur damlaları gibi dökülüyor, üçüncü hamur teksir kağıtlarının üstüne.. Mehmet'le Yusuf, biri bir karyola, biri bir başka karyola üstünde tünemişler, gözleri Optima'da.. Kağıt biterken kağıt uzatıyorlar, Bafra biterken masaya Bafra atıyorlar, Ağavari.. "S"nin, Optima' nın biran durmasına bile gönülleri razı değil.. Gecenin saatleri sayılı, yapılması şart olan iş, bir yıl steplerde ne yapılmışsa onun gün doğunca kitaplaşması..

***

"S" , Mehmet ve Yusuf; bir yıl önce, 67'de, Konya/Sarıcalar'da başlatılan "Yokluğu Yenme Savaşı"nın önde gelen üç kişisi.. Yaşları ortalama otuz, evlerindeki çocuk sayısı sekiz, on..

Ellerinde ele gelir bir "Topraksu Kooperatifi Ana Söleşmesi", bir masa, bir dolap, üç sandalye,bir de dostları Optima..

Ama bir yıl içinde, yani 68'de, aylık bir gazeteleri,aylık bir Haber Ajansları var.. Asıl önemlisi , kendileri gibi yokluğa karşı savaş açmış Van, Muş, Edirne, Burdur, tekmil elliden fazla ilin köylerinde “Sarıcalar Hareketi”ni izleyen gıyabi dostları var.. Onların yüreklendirmesi, övgüsü, saygısı dağlar gibi..

"Sarıcalar Kooperatifçilik Gazetesi", Türkiye' de köyden çıkan "ilk" gazete.. iki buçuk karış boyunda , iki karış eninde,tek yaprak; ama, aylık "Traj 5000"..

"-Türk Kooperatifle Haberr Ajansı", teksir üç sayfadan oluşuyor; ama ulaştığı parasız abone 1300 günlük /haftalık/ aylık gazete ve dergi..

Ankara'nın bir karakış gecesinde, Zümrüt Palas Oteli'nde saat saate, kağıt kağıda, Bafra Bafra'ya ulanıyor. Girişimcilerinden başka kimsenin inanamadığı; yapılmak istenen işi " saçma", inananlarının "kaçık" olarak tanımlandığı "Yokluğu Yenme Savaşı" bölüm bölüm kâğıt üstünde de tescilleniyor.. 180 metre derinliklerde bulunup çıkarılan sular, ovaları ovalara ulayan beton kanallar, Konya köylerinden geçen hatlardan Sarıcalar'a gele gele yakılan elektrikler.. Yerin karanlıklarında oluşan sular gün ışığına çıkarılırken; korkunç ve karanlık bozkır geceleri de ışıl ışıl aydınlanıyor.. Tohumlar getiriliyor dünya tarımının geliştiği ülkelerden.. Buğday/ arpadan başka bir şey bitmez denilen bozkırlarda eskinin on katını veren domates, ayçiçeği, mısır, fasulye, denemeleri yapılıyor.. "Tarım ve Kooperatifçilik Kitaplığı" kuruluyor, "Üstün Verimli Bitkiler Deneme İstasyonu" açılıyor. Sonra, yüzlerce mektup; size inanıyoruz diyen,bizde yola çıktık diyen.. 68'in yoklukla, kuraklıkla, en önemlisi tarımsal cehaletle savaşmanın seyri, öyküsü, romanı, Ankara'nın "gıraç ilanı gibi" yüzleri yakan buz gibi bir pazar sabahı doğuyor..

***

Öğleyin Mehmet'le Yusuf'un Konya yoluna; "S"bin Polatlı yoluna düşmesi gerek. Daha işin gerisi Konya'da.. Mehmet, "Yokluğu Yenme Savaşı"nı mumlu kağıda yazacak, Konya'da okulların birindeki teksir makinasi ile bastıracak.. En önemlisi kitaba lazım olan yirmitop üçüncü hamur teksir kağıdı ile üç tüp mürekkebin denkleştirilmesi..

İki valizle Konya'dan Ankara Zümrüt Palas'a taşınan "Sarıcalar Köyü Toprak ve Su Kooperatifi"nin arşivi toplanır; "asker bavulları"na doldurulur.. Sırtlanır, iki " Gönüllü Kalkınma Hamalı" tarafından.. Kar başladı, on bire doğru Ankara'da.. Zümrüt Palas'ın bütün gece daktilo susmayan odası ürkütücü bir sessizliğe bürünmüş… "S" de onlarla gidebilseydi, yarın mumlu kağıtları o yazsaydı..

Polatlı dolmuşlarına daha iki saat var..

“S” pencerede kalakaldı.. Bir mısraı beyninde helezonlar çiziyor, uğultuyla esiyor, savruluyor savruluyordu.. "-Kendim gurbet elde, gönlüm sılada".. Kendim gurtbet elde, gönlüm sılada..

***

Üç/ beş yılda bir, yolum Ankara'ya düştü mü, bana Ankara'nın bütün otellerini bedeva verseniz istemem.. ZÜMRÜT PALAS'a giderim.. Orada ikinci katta, arka sokağa bakan odayı isterim.. Oda, otuz altı yıl önceki gibi.. Aynen.. kalakalmış, öylecene.. Sehpa üstüne yığılmış, filitresiz Bafra'lar,yerde iki valiz dolusu Sarıcalar arşivi, masada helva/zeytin, somun.. Bir yatağın üstünde   Mehmet, öbüründe Yusuf.. "S" ve Optima, bir harf ve sözcük sağnağının içinde doludizgin.. Sabahın ilk ışıklarıyla "Yokluğu Yenme Savaşı" doğacak; otuz altıncı kez...

4.10.2004

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.