SETA’nın “Kuruluşundan Bugüne AK Parti” sempozyumu
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu: - “(Türkiye-ABD ilişkileri) Bugün yapılanların rahip meselesiyle ve bir başka şeyle ilişkisinin olmadığını, bunun daha büyük bir stratejik bakış açısından kaynaklandığını söylemek mümkün” -
ANKARA (AA) - Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu, Türkiye-ABD ilişkilerini "Bugün yapılanların rahip meselesiyle ve bir başka şeyle ilişkisinin olmadığını, bunun daha büyük bir stratejik bakış açısından kaynaklandığını söylemek mümkün.” sözleriyle değerlendirdi.
SETA'nın "Kuruluşundan Bugüne AK Parti" sempozyumunun, "AK Parti Dış Politikasına Farklı Bakışlar" başlıklı ikinci oturumunda konuşan Beril Dedeoğlu, gerçek dış politikanın alınan reaksiyonlara verilen tepkiler olduğunu söyledi.
Dış politikanın iç politikadan bağımsız olamayacağını belirten Dedeoğlu, ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye uyguladığı politikanın Kasım’da yapılacak Kongre ara seçimlerinden de etkilendiğini vurguladı. Dedeoğlu, Avrupa Birliği ile ilişkilerde yaşanan duraksama döneminin dış politikada Türkiye’nin içeride ve dışarıdaki politikaları zorlama kapasitesini sekteye uğrattığını ve AB’nin Türkiye’nin elinden o çıpayı alarak oldukça zor bir döneme girmesine neden olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin ABD ile ilişkilerindeki dönüşüm çizgisinin Arap kalkışması ile ilgili olduğunu dile getiren Dedeoğlu, o güne kadar ABD’nin İran’ı sisteme katmak, Türkiye’yi Orta Doğu’nun merkezine yerleştirmek gibi bir dış siyaset izlediğini hatırlattı.
Dedeoğlu, Arap coğrafyasındaki kalkışmadan sonra ise bu politikanın Müslümanlık kimliği üzerinden siyaset yapanlarla iş birliği geliştirilmemesi şeklinde değiştiğini aktardı. Obama’nın hatalarının ardından Rusya’nın Putin’in güçlü duruşuyla lider konumuna geçtiğinin altını çizen Dedeoğlu, Obama dönemindeki gelgitli tavrın Trump dönemindeki Türkiye’ye ilişkin politikada hem fırsatlar sunduğunu hem de müttefiklik ilişkilerini sorgulayacak durumlar ortaya koyduğunu vurguladı.
Dedeoğlu, şöyle devam etti:
“Trump ve ekibinin Amerika için düşündüğü şey deyim yerindeyse ‘Obama ne yaptıysa tam tersini yapacaksın’, öyleyse uluslararası işbirliklerinden değil ikili ilişkilerden hareket ediliyor. Uluslararası hukukun yerini devletin hukuku alıyor ve kendi devletinin hukukunu öne çıkarıyor. Liberalizm yerine içe kapalı ekonomiyi teşvik ediyor, petrol dışı enerji kaynakları parametresinin yerine yeniden petrolü oturtuyor, bilişim ve iletişim teknolojilerinin yerine savunma sanayiyi oturtuyor, barış yerine tek kelimeyle çatışma siyaseti geliyor.”
Trump’ın Türkiye’ye olan kızgınlığının en önemli sebebinin ise kafalarında kurdukları stratejik zincirin en zayıf halkası olarak Türkiye’yi görmüş olmalarından kaynaklandığını belirten Dedeoğlu, “Bugün yapılanların rahip meselesiyle ve bir başka şeyle ilişkisinin olmadığını, bunun daha büyük bir stratejik bakış açısından kaynaklandığını söylemek mümkün.” şeklinde konuştu.
- "Türkiye kendini sadece Batı ile kısıtlamak istemiyor"
Portekiz’in eski AB Bakanı Bruno Maçaes ise Türkiye’yi tamamen modern ve kalkınmış bir ülke haline getirmek, güçlü bir ekonomi yapmak ve sağlam bir orta sınıf oluşturmak konusunda AK Parti’nin çok başarılı olduğunu anlattı.
Maçaes, AB’nin kendi bünyesindeki ülkelerin bile birlikle ilgili sorunları olduğunu, Brexit’in bunun önemli örneklerinden biri olduğunu ifade ederek İngiltere’yle AB arasındaki ilişkilerin görülmesi halinde AB ile Türkiye arasındaki sorunların da anlaşılabileceğini vurguladı.
“Türkiye, daha nüfuzlu olmak istiyor.” diye konuşan Maçaes, Türkiye’nin aynı zamanda kendi güvenliği ile ilgili adımlar da atmak istediğini söyledi.
Türkiye’nin kendisini sadece Batı'yla kısıtlamak istemediğini dile getiren Maçaes, Türk dış politikası hakkında ise “360 derece Batı'ya, Rusya’ya, Orta Asya’ya, Çin’e ve güneye doğru Müslüman dünyaya da ulaşabilecek bir dış politikadan bahsediyoruz. Bunların tamamı aslında AB çerçevesine çok da uyan şeyler değil." değerlendirmesinde bulundu.
- "Türkiye pes etmeyen anlayışla hareket ediyor"
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhittin Ataman, AK Parti döneminde Türk dış politikasında birçok konuda ilerleme kaydedildiğine işaret ederek AK Parti döneminde yaşanan “rasyonelleşme” ile çıkar odaklı, toptancılıktan uzak ve ilişkileri yöneten bir dış politika yürütüldüğünü bildirdi. Birçok ülkeyle sorunlara rağmen iş birliğinin devam ettiğine dikkati çeken Ataman, Mısır ile devam eden ticaretin bunun iyi bir örneği olduğunu aktardı.
Kamuoyunun bir dış politika aktörü olarak öne çıktığını, bunun en net şekilde Kudüs meselesinde görüldüğünü belirten Ataman, son olaylarda vatandaşların dolar bozdurarak Türkiye’nin yanında yer almasını da örnek gösterdi.
Ataman, Türkiye’nin artık inisiyatif almaya, son dönemde üslup ve dış politika söylemi geliştirmeye başladığının altını çizerek “Türkiye sahada başarısızlıklara rağmen pes etmeyen bir anlayışla hareket ediyor.” dedi.
Son dönemde Türkiye’nin ciddi dış politika ağları oluşturduğunu söyleyen Ataman, Türkiye’nin dış politikasında yatay düzeyde ilişkiler geliştirmeye çalıştığını aktardı.
Ataman, Türk dış politikasının son dönemde “işbirliği yapan, kapsayıcı ve küresel muhalefetin temsilcisi” yönünde bir hal aldığını söyledi.
- "Köprüleri yıkmak kurmaktan daha kolay"
Princeton Üniversitesi Öğretim Üyesi Michael Reynolds, sözlerine Türkiye’deki ekonomik sorunların daha büyük sorunlara yol açmamasına yönelik temennisini dile getirerek başladı.
ABD-Türkiye ilişkilerinin son zamandaki seyrini değerlendiren Reynolds, ABD'nin Türkiye ile işbirliğinin, İran, Irak, Suriye, Gürcistan ve Ukrayna’ya ulaşmasında olumlu etki oluşturabileceğine işaret etti. Reynolds, Türkiye’nin DAEŞ ile mücadelede kritik bir ortak olduğunu belirtti.
Son günlerde Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin “kırılgan bir durumda” olmasına dikkati çeken Reynolds, “Köprüleri yıkmak, kurmaktan çok daha kolaydır.” dedi.
Reynolds, ABD-Türkiye ilişkilerinin düzelmesi için “ABD halkının misafirperverliğini kötüye kullanan Fetullah Gülen’in Türkiye'ye iade edilmesi” gerektiğini vurguladı.
- "Siyasi tarihte değişim süreklidir"
El Cezire'nin Orta Doğu uzmanı Said Haj, Suriye meselesinin uluslararası krize dönüşmesi, Mısır’daki darbe ve İsrail’in Filistin’e saldırıları sonrasındaki dönemde Türkiye’nin 2015 yılında “değerli yalnızlık” dönemine girdiğini söyledi.
Körfez krizinde Türkiye’nin Katar’ın yanında yer alsa da Suudi Arabistan’ı karşısına almadığını ifade eden Haj, “Değerli yalnızlık döneminin ardından Ankara, İslam dünyasının liderlik konumuna yükseliyor. Bunu 15 Temmuz’da, seçim dönemlerinde ve döviz sorununda gördük ve görüyoruz. Türkiye’nin benimsediği duruş ve rol buna fırsat veriyor. Bölgede bir kader ortaklığı var.” değerlendirmesinde bulundu.
Tarih boyunca siyasi arenada “sürekli değişim” yaşadığını ve bunun hiçbir zaman değişmediğini dile getiren Haj, “Siyasi tarihte değişim süreklidir. 3, 5 ya da 10 yıl. Arap dünyasında bir değişim dalgası yine bekleniyor.” dedi.
Haj, yaşanabilecek değişimlerde Türkiye'nin kendine yeni ortak ve müttefikler bulacağını da kaydetti.
AA
Kaynak: